Nil REYHAN (Fizik Y. Mühendisi)
Galip TÜRKMEN (E. Başmüfettiş)
Reuters Haber Ajansı 10 Ağustos 2024 tarihinde; on binlerce kişinin cumartesi günü Rio Tinto’nun faaliyetlerinin durdurulmasını talep ederek Belgrad’ın merkezinde toplandığını ardından Batı Sırbistan’daki lityum projesinin toprak ve suyu kirletebileceği endişesiyle durdurulduğunu abonelerine bildiriyordu. Bundan önce Sırbistan yönetimi Rusya’nın yakın zamanda Sırbistan’da darbe olacağına dair duyumunu kendilerine ilettiğini açıklamıştı.
Hatırlayalım! En büyük lityum rezervlerine sahip ülke olan Bolivya, 2008 yılında devletleştirdiği Lityum rezervlerinin işletilmesi için 2019’da Çin ile anlaşmış ancak aynı yıl Bolivya’da darbe olmuştu. O dönemin Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales darbenin sebebi olarak bu anlaşmayı göstermişti. Uluslararası basında “Lityum Darbesi” olarak anılmıştı. Dünyanın en büyük Lityum tüketicilerinden biri olan Elon Musk da darbenin Lityum için yapıldığını doğrulayan ifadelerde bulunmuştu.
Bolivya 2023 ve 2024 yılında Çin ile 2024 yılında Rusya ile lityum üretimi için büyük çaplı anlaşmalar imzaladı. 27 Haziran 2024 tarihinde yeni bir darbe girişimi oldu. Darbe girişimi halkın desteği ile bastırıldı. Bu darbe girişiminin de ABD destekli olduğu ve son zamanlarda “Beyaz Altın” olarak anılan lityum madenini kontrol altına almayı hedeflediği ifade edilmektedir.
Olanlara bakınca dünya fosil yakıtlardan (petrolden) vazgeçerken, eskiden petrol üretimini kontrol altına almak için yapılan darbeler, savaşlar ve suikastlar şimdi lityum için mi yapılıyor sorusu akla geliyor.
Lityum nedir ki toplumların kaderini de etkilemeye başladı?
Lityum 1817 yılında keşfedildi. Öncesinde bilinmiyordu. Lityum adı, taş anlamına gelen Yunanca ‘lithos’ kelimesinden gelir. En düşük yoğunluklu metaldir, yani sudan hafiftir. Lityum; metali doldurma özelliğinin sonucu olarak cep telefonu ve kamera pillerinin dolumunda ve hava taşıtlarında alaşım olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, alüminyum üretiminde, seramik endüstrisinde, ilaç sektöründe, hidrojen gazı, motor yağı ve gres üretiminde, soğutma sistemlerinde, cam endüstrisinde kullanılmaktadır. Ancak asıl önemi elektrikli araç bataryalarının temel ham maddesi olmasıdır.
Elektrikli araçların kullanılmasındaki artışa paralel önemi her geçen gün artan Lityum rezervleri Şili, Arjantin, Bolivya, Avustralya, Çin ve Tibet’te yer almaktadır. Dünyanın en büyük lityum tuz havzası Şili’nin kuzeyinde yer alan Salar de Atacama bölgesindedir. Bolivya dünyanın en büyük lityum rezervlerine (yaklaşık %50) ev sahipliği yapmaktadır. Salar de Uyuni yatağı burada yer almaktadır. Salar de Atacama ve Salar de Uyuni aynı zamanda bor yatakları olup halen bor üretimine de devam etmektedir.
Lityum şu anda esas olarak üç farklı kaynaktan çıkarılmaktadır; (1) kurak havzaların altından pompalanan tuzlu sular, (2) sert kaya pegmatit cevherleri ve (3) tortul oluşumlar. Örneğin, sert kaya pegmatit yatakları Avustralya’yı dünyanın önde gelen Lityum üreticisi yapmıştır.
Bolivya’nın Salar de Uyuni, Şili’nin Salar de Atacama ve Arjantin’in Salar de Arizaro’sunu kapsayan Lityum Üçgeni, yüksek kaliteli tuz düzlükleriyle bilinir. Lityum Üçgeni’nin dünya lityum rezervlerinin %75’inden fazlasını içerdiğine inanılmaktadır. Bu üçgende yer alan ve en büyük rezerve sahip olan Bolivya’da halen kayda değer üretim yapılmamaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi Çin ve Rusya ile üretime yönelik büyük anlaşmalar imzalanmıştır.
Dünya Batarya üretiminin %60’ını gerçekleştiren Çin, hammadde ihtiyacını karşılamak için lityum madeni arayışlarını devam ettirmektedir. ABD, Bolivya lityum kaynakları için Çin ile kıyasıya bir yarış halindedir ve bu rekabet darbe yaptırmaya kadar varmaktadır.
Küresel çapta Lityum üretici firmalara baktığımızda;
1.Sichuan Tianqi Lithium Industries; Çinli firma pazarın %40’ını kontrol etmektedir.
2.Sociedad Quimca Y Minera De Chile (SQM); Şilili firma pazarın %26’sını kontrol etmektedir.
3.Albemarle; Amerikalı firma lityum pazarında %20 paya sahiptir.
4.FMC Corporation; Amerikalı firma Dünya lityum pazarında %12 paya sahiptir.
Bunlar dışında Avustralya’da başka bir firma üretim aşamasına gelmiştir.
Avustralya dışındaki büyük lityum rezervlerinin tamamı aynı zamanda bor üretim alanlarıdır. Yani lityum bor madeninin bünyesinde yan ürün olarak yer almaktadır. Dünyanın en büyük bor rezervlerinin yer aldığı Türkiye ve ABD’de de bor madeni bünyesinde lityum bulunmakta, buralarda lityum üretimi halen pilot düzeyde olup endüstriyel anlamda üretim bulunmamaktadır.
Eti Maden İşletmeleri’nden sonra en büyük bor üreticisi olan Rio Tinto’ya bağlı US Boraks firması Amerika’daki bor madeni atıklarından, pilot çapta, lityum üretimine başladığını Aralık 2019 da duyurmuştur. US Boraks’ın bor rezervleri aynı zamanda lityum rezervidir. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü de atıklardan lityum üretecek pilot tesisi 26.12.2020 tarihinde devreye almıştır.
Eti Maden’in bor üretiminde en büyük rakibi Rio Tinto, Sırbistan’da 2004 yılında lityum ve borun bir kombinasyonu olan “jadarit” cevherini keşfetti. Rezervin 158 milyon tonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Rio Tinto, Sırbistan hükümeti ile yaptığı anlaşma sonucunda, Jadar Vadisi’ndeki lityum yataklarının işletme hakkını almış ve lityum madeni açmayı planlıyordu. 2022 yılında, dönemin Başbakanı Ana Brnabic başkanlığındaki Sırbistan Hükümeti, kitlesel protestoların ardından projeyi durdurdu ve Rio Tinto’nun lisanslarını iptal etti. Rio Tinto tarafından uluslararası mahkemelere taşınan davada, Sırbistan devleti haksız bulunarak imzalanan sözleşme çerçevesinde çalışmalar yeniden başlatıldı. 22 Haziran 2024’te Brnabic, Sırbistan’ın lityum madenciliğinden vazgeçmesinin “anormal” olacağını ve ülkenin çevre koruma konusunda katı ve yüksek standartlara sahip olduğunu söyledi. Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, madenin 2028’de açılabileceğine dikkat çekti. Kitlesel eylemlerin sonucunda girişte belirtildiği gibi 10 Ağustos 2024 tarihinde üretim durdurulduğu basında yer aldı.
Rio Tinto bir yandan alt kuruluşu US Borax’a ait bor madeni atıklarından lityum üretmeye çalışırken diğer yandan Sırbistan’daki bor ve lityum madeni içeren Jadar projesini hayata geçirmek için uğraş veriyor. Ayrıca önemli lityum üreticisi SQM firmasını bünyesine katmak için görüşmeler yürütüyor.
Lityum İyon bataryalarındaki teknolojik zaafiyetler (depolama kapasitesi, patlama riski, depolama süresi gibi) son yıllarda yeni buluşlarla yine lityum bazlı olarak çözülmüştür. Bataryaların patlama riski bor nitrür ile giderilmiştir. Lityum Sülfür ve katı Lityum bataryalar depolama kapasitesini 10 katına kadar çıkarmaktadır. Lityum bazlı bataryalar alternatiflerini geride bırakmıştır.
2016 yılında 6.500 $/ton olan lityum karbonat fiyatı 2018 yılında 20.000 $/ton seviyelerine çıkmıştır. Lityum fiyatları bir ara 70.000 $/tona kadar çıkmışsa da tekrar 10.000 $/ton seviyelerine inmiş olup halen dalgalı bir seyir izlemektedir. Fiyat düşüşünün tek başına, serbest piyasanın arz fazlası varsa fiyat düşer kuralına uygun olarak gelişmediği, Çin’in lityum iyon pil maliyetlerini etkileyen faktörleri kontrol altında tutmak amacıyla fiyat düşüşüne yol açacak politikalar uyguladığı düşünülmektedir. Şöyle ki; pillerde lityumdan başka nikel sülfat ve kobalt kullanılmaktadır. Çin’i hariç tutarsak, Nikel sülfat piyasasını BHP Billiton, kobalt piyasasını da Glencore domine etmektedir. Lityum piyasasında Rio Tinto etkili olmak için ciddi bir arayış içindedir. Batılı üç dünya devi maden firması Çin’in bu kaynaklara ulaşmasını engellemek için görev bölümü yapmış gibi davranmaktadır. Son birkaç yılda fırlayan fiyatların cazibesi ile bu firmalar hareketlenmiştir. Buna karşı Çin hem lityum ve diğer bileşenlerin talebini elektrikli araçların üretimini kısarak azaltmış hem de kendi kontrolündeki sahalarda maden üretimini artırmak suretiyle arz fazlası oluşturarak radikal fiyat düşüşüne yol açmıştır. Glencore ve BHP Billiton bu alanlarda zarar etmiş üretime ara vermek zorunda kalmışlardır. AB ve ABD’nin Çin’in elektrikli araçlarına yüksek vergi koymaları Çin’in politikasına olumlu katkı sağlamıştır.
Lityum iyon pillerin önemli bir girdisi olan kobalt piyasasında da önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Demokratik Kongo Cumhuriyeti, 3 milyon 600 bin tonla dünya kobalt rezervinin yüzde 52’sine sahiptir. Bu ülkeyi 1 milyon 400 bin ton rezervle Avustralya, 500 bin tonla Küba ve 270 bin ton rezervle Zambiya izlemektedir.
Çin 2009 yılından bu yana Kongo’daki 19 madenden 14’ünü kontrol eder hale gelmiştir. İki büyük madeni ise Glencore işletmektedir. Çin’in CMOC Grubu, 2023 yılında kobalt üretimini %170’in üzerinde artırırken, Kongo’daki yeni madende üretimin artması şirketin Glencore’u geçerek dünyanın en önemli pil metali üreticisi konumuna gelmesini sağlamıştır. CMOC’nin üretim artışı ciddi fiyat düşüşüne sebep olmuş, Glencore ve yatırımcıları bu durumdan olumsuz etkilenmiştir.
27.01.2024 tarihinde yapılan açıklamada, Çinli yüklenici firmaların, Kongo’da yer alan Sicomines bakır ve kobalt ortak girişimiyle ilgili anlaşmanın bir parçası olarak altyapı projelerine 7 milyar ABD doları yatırım yapacakları belirtilmektedir. Çin, Kongo rezervlerine giderek hâkim olurken 20 Mayıs 2024 tarihinde Kongo’da darbe girişimi olmuştur. Ordu sözcüsü, gözaltına alınanlar arasında üç ABD vatandaşının da olduğunu açıklamıştır.
Lityum ve kobalt fiyatlarındaki dramatik düşüşler Rio Tinto, BHP Billiton, Glencore başka lityum, nikel sülfat ve kobalt üretimine yönelik yatırım yapacak firmaların yatırımlarını ertelemesine sebep olmuştur. Çin piyasanın gelişimini kontrol altına alma ve yönlendirme imkânına kavuşmuştur.
Küresel çapta ülkeler, firmalar lityum (ve tabii ki nikel sülfat ve kobalt) kaynaklarına ulaşmak için birbirleri ile yarışırken bu teknolojiye alternatif teknoloji arayışına da girmişlerdi. Lityum yerine sodyum iyonlarına dayalı piller alternatif olarak geliştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak, günümüzde sodyum iyon pilleri lityum pilleri ile rekabet etmede ne kadar ileri gideceği ise henüz bilinmemektedir. Çin’den gelen bu açıklamaların ısınan lityum, kobalt ve nikel sülfat fiyatlarını soğutmaya yönelik olup olmadığı da ayrıca değerlendirilmelidir.
Elektrikli araçların giderek yaygınlaşması, lityum pazarı için önemli bir itici güçtür. Ülkeler ve tüketiciler temiz enerji ve sürdürülebilirliğe giderek daha fazla öncelik verdikçe, elektrikli araçlarda lityum iyon pillere olan talep önemli ölçüde artmaya devam edecektir. Lityum iyon piller, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonunu destekleyerek enerji depolama sistemlerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Devam eden teknolojik ilerlemeler ve pil verimliliğindeki iyileştirmeler lityuma olan talebi artırmaktadır. Araştırma ve geliştirme çabaları daha verimli ve uygun maliyetli lityum iyon pillere yol açtıkça, uygulamaları çeşitli endüstrilere yayılmaya devam edecektir. Lityum iyon pillerin benimsenmesini destekleyen sübvansiyonlar, teşvikler ve düzenlemeler küresel pazar büyümesine katkıda bulunmaktadır.
Akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar ve giyilebilir cihazlar gibi tüketici elektroniğinde lityum iyon pillerin yaygın kullanımı, lityuma olan talebin sürekliliğini sağlamaktadır. Lityumun hafif ve yüksek enerji yoğunluğu özellikleri, taşınabilir aygıtları çalıştırmak için onu ideal hale getirmektedir.
Dünya çapında artan sanayileşme ve kentleşme hızı, çeşitli uygulamalarda lityuma olan talebi artırmaktadır. Endüstriyel makinelere güç sağlamaktan akıllı şehirler için yedek enerji sağlamaya kadar lityumun çok yönlülüğü onu çeşitli sektörlerde kritik bir bileşen haline getirmektedir.
Türkiye’de durum nedir diye baktığımızda; dünyanın en büyük bor rezervlerine sahip olan ülkemizin, bor madeninin içinde barındırdığı lityum ile zengin lityum kaynağına da sahip olduğunu ifade edebiliriz.
Eskişehir Kırka’da pilot tesiste bor atıklarından lityum üretilmesi başarı ile sonuçlanmıştır. Tesisin 26.12.2020 tarihinde yapılan açılışında yaptığı konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bilindiği gibi Türkiye dünya bor rezervlerinin %73’üne sahiptir. Ülkemizde Balıkesir Bigadiç, Kütahya Emet ve Eskişehir Kırka’da bulunan bor yatakları belli oranlarda lityum da içeriyor. Bu lityum geleneksel üretim teknolojileriyle ekonomik olmadığından maalesef bugüne kadar değerlendirilmemişti. ETİ Maden üç yıldır yürüttüğü araştırma geliştirme çalışmasıyla bor üretimini özellikle bu arada ortaya çıkan sıvı atığın içerisindeki lityumu geri kazanma noktasında yeni bir teknoloji geliştirdi. Böylece atıklardaki bor ve lityum alınarak lityum karbonat ve satılabilir bor ürünlerinin üretimi gerçekleştirildi. Tesisimizin tam kapasite devreye girmesiyle hali hazırda tamamını ithal ettiğimiz lityum ihtiyacımızın inşallah yarıdan fazlasını karşılamış olacağız. Yerli lityum üretimi yüksek teknoloji gerektiren ürünlerdeki yerlilik oranının da artmasını sağlayacaktır. Projemiz TOGG Otomobilinin pillerinden kullanılacak lityumu da yine buradan temin etmeyi planlıyoruz. Elektrikli otomobiller yanında, akıllı telefonlar, tabletler, dizüstü bilgisayarlar, elektrikli aletler dâhil olmak üzere tüm mobil cihazların bataryalarında da bu lityum kullanılacaktır. Ayrıca tesisten temiz su elde ederek, yeni su kaynaklarına olan ihtiyacı da azaltacağız. Yaptığımız yatırım sayesinde geri dönüşüm odaklı insan ve çevre sağlığına duyarlı bir üretim modeliyle 440 bin metreküplük sıvı atığın %90’nını tekrar kazanmayı hedefliyoruz.” şeklinde iktidarın yaklaşımını ortaya koymuştur. En üst seviyede Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilenler, süphesiz Eti Maden için ulaşılması gereken yakın erimli hedef olacaktır. Bor madeni dışında lityum varlığımızı ortaya çıkaracak çalışmalar Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılmalıdır.
Lityum iyon pillerin diğer bileşenlerinden kobalt, Küre Bakır madeni atıklarından Eti Bakır tarafından üretilmektedir. Ayrıca Manisa’da bir firma tarafından üretim yapılmaktadır. Çaldağ’da bir başka firmanın üretim hazırlıkları devam etmektedir. Nikel sülfat üretimi ise 2022 yılında başlamıştır. Özel sektörün gelişen elektrikli araçlar piyasasına tedarikçi olarak uyum sağlama konusunda istekli olduğu görülmektedir.
Lityum iyon pillerin temel girdisi olan lityum, nikel sülfat ve kobalt bakımından Türkiye kendine yeter durumdadır. Bu madenlerin çıkarılması ve işlenmesinde yeterli seviyeye ulaşmak zor değildir. Önemli olan pil teknolojisine sahip ve bu alanda ürün geliştirme süreçlerine dâhil olmaktır. Türkiye’nin ilk lityum iyon pil tesisi 2022 yılında Aspilsan tarafından devreye alınmıştır. Bu piyasaya yeni firmalar girmeye başlamıştır. İçten yanmalı motorlar teknolojisine sahip olmamanın zorluklarını yakın geçmişte yaşadık ancak pil teknolojisine sahip olmak bakımında herkesle bir eşit mesafedeyiz. Çin teknolojinin liderliğini az farkla sürdürmektedir. ABD onu takip etmektedir. Türkiye ciddi bir planlama ve teşvik sistemi ile bu yarışa katılabilecek durumdadır.
Enerji depolama teknolojilerinin bu şekilde lityum merkezli olarak gelişmeye devam etmesi durumunda lityum, nikel ve kobalt stratejik maden konumuna ulaşacaktır.
Küresel ısınma yeşil enerjiye dönüşümü zorlarken teknoloji de kendi yolunu aramakta ve yolların kesişim noktasında, zengin NTE, bor, lityum ve toryum kaynaklarının varlığı ile Türkiye bulunmaktadır