Bugün yaşananları 2001 krizi ile karşılaştırmak da oldukça öğretici. Aslında Murat Yetkin aklıma getirdi bu açıdan da enflasyona bakmayı. İyi de önermiş; oldukça çarpıcı üç olgu beliriyor. İlki ikisi enflasyon, üçüncüsü döviz kuru ile ilgili.
İlki şu: 2001 krizinden sonra gerçekleşen en yüksek enflasyon yüzde 73,2 düzeyindeydi. Bu Ocak 2002’nin enflasyonu. Sonra, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı sayesinde hızla aşağıya indi; ama konumuz o düşüş değil. Oysa şimdi gerçekleşen enflasyon bu zirvenin 5,4 puan üzerinde. O da şimdilik. Gidişat bu farkın açılacağı yönünde.
*****
Prof.Dr. Fatih ÖZATAY
Azan enflasyon ve beraberinde arttırdığı yoksulluk en büyük ekonomik sorunumuz haline geldi. Haziran ayı tüketici enflasyonu yüzde 78,6, gıda enflasyonu yüzde 93 ve üretici enflasyonu yüzde 138,3 olarak açıklandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan döneminin 2022 enflasyon oranı, 2001 yılında Başbakan Bülent Ecevit dönemi enflasyon oranını geçmiş oldu.
Rakamlar yeteri kadar ürkütücü. Yine de bir perspektife oturtmakta yarar var. Elbette ilk akla geleni asgari ücrete yeni yapılan ayarlama ile ilk altı ayın enflasyonunu karşılaştırmak. Daha önce benzer karşılaştırmaları grafikler de vererek yapmıştım. Bu seferlik sadece birkaç rakam vererek geçeyim bu çok önemli konuyu.
Asgari ücrette Temmuz ayından geçerli olarak yapılan artış yüzde 29. Oysa yılın başından Haziran sonuna kadar tüketici fiyatları yüzde 42,3, gıda ve alkolsüz içecekler fiyatları ise yüzde 48,1 oranında arttı. Farklı bir ifadeyle, asgari ücret artışı asgari ücretlinin derdine merhem olamadı.
Hangisi daha yüksek?
Bugün yaşananları 2001 krizi ile karşılaştırmak da oldukça öğretici. Aslında Murat Yetkin aklıma getirdi bu açıdan da enflasyona bakmayı. İyi de önermiş; oldukça çarpıcı üç olgu beliriyor. İlki ikisi enflasyon, üçüncüsü döviz kuru ile ilgili.
İlki şu: 2001 krizinden sonra gerçekleşen en yüksek enflasyon yüzde 73,2 düzeyindeydi. Bu Ocak 2002’nin enflasyonu. Sonra, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı sayesinde hızla aşağıya indi; ama konumuz o düşüş değil. Oysa şimdi gerçekleşen enflasyon bu zirvenin 5,4 puan üzerinde. O da şimdilik. Gidişat bu farkın açılacağı yönünde.
2001 yılından hızlı artış
İkinci olgu, fiyatların geldiği düzey değil de fiyatların artış hızı ile ilgili. Grafik 1’de hem Şubat 2001 – Ocak 2002 döneminde hem de Eylül 2021 – Haziran 2022 döneminde gerçekleşen enflasyonların nasıl seyrettiği gösteriliyor. Yatay eksendeki numaralar ayları gösteriyor. ‘1’ her dönemin ilk ayını temsil ediyor.
Neden bu dönem? Şubat 2001 çünkü Ocak 2000’de uygulamaya konulan programla enflasyon belirgin biçimde düşmüş ve Şubat ayında da en düşük düzeyine gerilemişti: Yüzde 33,4. Ocak 2002. Çünkü kriz sonrasının zirvesi o. İkinci dönemin başlangıcı Eylül 2021: Çünkü yaşamakta olduğumuz krizi tetikleyen faiz indirimi süreci o ay başladı.
Şimdi sıkı durun: Türkiye ekonomisini derinden sarsan ve o zamanki koalisyon hükümetini oluşturan siyasi partilerin yaklaşık iki yıl sonraki seçimlerde Meclis dışında kalmalarına yol açan 2001 krizi sonrasındaki on iki aylık sürede enflasyon 40 puan artmışken, şimdi –son on ayda- 59 puan arttı. Üstelik daha da artacak.
Kontrol altında mı?
Ayrıca grafik oldukça çarpıcı. Yaşamakta olduğumuz enflasyonist sürecin başlangıcında enflasyon 2001’in altında seyrederken, hızla onu yakalıyor ve arkasında bırakıyor. Hiç de öyle “kontrol altına aldık” ya da “Aralık ayında düşmeye başlayacak” gibi cümlelerle geçiştirilecek gibi değil. Aralık ayında zaten düşmemesi için enflasyonun şu andaki şahlanışını gölgede bırakacak şekilde sıçraması lazım.
Şöyle: Aralık 2021’de sadece bir ayda fiyatlar yüzde 13,6 oranında yükselmişti. Bu yılın sonunda, o yüksek değer, yıllık enflasyon hesabından çıkacak; enflasyonda ‘mekanik’ bir düşme zaten olacak. Yıllık enflasyonun Aralık ayında Kasım ayındaki değerinin altına düşmemesi için, Aralık 2022’deki aylık fiyat artışının yüzde 13,6’dan yüksek olması gerekir. Bu da ‘felaket’ ile eş anlamlı olur.
Peki, döviz kuru?
Ecevit dönemi krizi ile karşılaştırınca üçüncü ürkütücü bulgu da şöyle: Şu anda onca rezerv eritmeye karşın dolar kurunda geldiğimiz düzey 2001 krizinde ilk on ay sonunda gelinen düzey ile hemen hemen aynı. Üstelik 2001 Mayıs ayında uygulamaya konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı sonrasında uzun bir süre döviz müdahalesi yok.
İkinci grafikte bu karşılaştırma var. Grafik günlük kur hareketlerini gösteriyor. Karşılaştırmayı rahat yapabilmek için yukarıda belirttiğim her iki dönemin ilk günün döviz kurunu 100 olarak alıyorum. Dönemin diğer kurlarını da bu 100 değerine uygun biçimde hesaplıyorum; bir anlamda dolar kuru endeksi oluşturuyorum.
Döviz kuruna ilişkin bir olguya daha dikkat. Ciddi bir ekonomi programı uygulandığında, hiç döviz müdahalesine gerek kalmadan döviz kuru düşüyor. Dikkatli gözlerden kaçmamıştır: Bu düşüş 2001’in Eylül ayının ortasında başlıyor ve kesintisiz ele aldığım dönemin sonuna kadar sürüyor.
Ya bundan sonrası?
Mevcut ekonomi politikası sürdükçe ne yazık ki yukarıda sözünü ettiğim ‘mekanik’ ve de geçici düşüşler dışında enflasyonun düşmesi pek mümkün görünmüyor. Üç nedenle: Döviz kuru yükselme eğilimi gösteriyor. Bu birincisi. Türkiye’nin risk primi 800 baz puanın üzerinde; çok yüksek. Bu ikincisi. Öte yandan üretici fiyat artışı yüzde 138: Bir süre sonra tüketici enflasyonunu daha yukarıya itecek bir olgu. Bu da üçüncüsü.
Enflasyonda yükselme eğilimini belirttiğim koşul altında (mevcut program sürdükçe) azıcık da olsa frenleyecek tek olgu, uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının, özellikle de enerji fiyatlarının düşmesi olur.