A. Yağmur TUNALI
Dün gece yarısından sonra Prof.Dr. Ercüment Ovalı’yı dinledim.
Akşam üzeri yapılan canlı yayının tekrarıydı.
Habertürk televizyonu yayın Koordinatörü Kürşad Oğuz’a konuştu.
Kürşad Bey’i ilk defa görüyorum.
Çok başarılı bir görüşmeydi.
Akla gelebilecek hemen her soruyu sordu.
Hocayı uzun zamandır yakından tanıdığını da anladım.
Buna rağmen hiçbir soru çanak gibi hissedilmedi.
Son yıllarda unutulan bir objektif röportajdı.
Vardığım sonucu zevkle, iftiharla söyleyeceğim:
Ercüment Hoca Türkiye’nin büyük bir ilim adamı.
Keşif ve buluş aşkı çok yukarda bir ilim adamı.
Dünya çapında bir adam olduğu da muhakkak.
Dünyanın tanıdığı, buluşu itibarlı ödüllere layık görülmüş bir isim.
Yaratıcı zekâsı, bakışı, görüşü, heyecanı hemen anlaşılıyor.
Karadenizli aceleciliği de hissediliyor.
Dün bir kaç müjde birden verdi.
Önce bazı hususları hatırlatayım:
Türkiye aşı yapmada ileri bir memleketti.
Son yıllarda bu alanı ihmal etmiş ve Hıfzıssıhha gibi 1923 sonrasında sıtma dahil hemen bütün bulaşıcı hastalıkları ülkeden silmeyi başarmış kurumlarımızı neredeyse kapanır duruma bırakmıştık.
Türkiye 40 yıl önceye kadar aşı imal eden ve bu konuda çok hassas bir ülkeydi.
40 yıldır aşı üretmiyoruz.
Ercüment Hoca, Acıbadem laboratuarlarında aşı imal ettiklerini, yakında denemeye başlayacaklarını söyledi.
Anladığım kadarıyla bu bir ön aşı gibi bir mamûl.
Bunun yanında, bir maddenin koronaya iyi geldiğini tesbit ettiklerini ve acilen denenmesi gerektiğini söyledi.
Bunu Almanya ve İngiltere de farketmiş ve çalışıyorlarmış.
Elimizi çabuk tutalım dedi.
Günlerdir bu açıklaması fırtınalara sebep olmuştu.
Açıklamasını dinleyince tenkıd edilecek bir duyuruş şekli olmadığını da düşündüm.
Buna rağmen, kamuoyuna açıklamak yerine Sağlık Bakanlığı’na bildirmesi ve sonra kamuoyuna duyurması belki daha doğru olurdu.
Müjdeleri bunlarla sınırlı değil.
Bir ay içinde yaptıkları, buldukları başka şeyler de açıkladı.
Yapacakları dünya ölçüsünde yayınlardan bahsetti.
Bunlar teknik meselelerdi.
Açmayı ve anlatmayı erbâbına bırakıyorum.
Bu büyük adama kaçıncı linç girişimi bu dediğim son olayları değerlendirmeyeceğim.
O bunları da konuştu.
Anladığım şuydu:
Dünyanın her yerinden davet alan ve “Ben Türküm, önce ülkeme hizmete edeceğim ve Türkiye’de kalacağım” dediği günleri düşündüm.
Hem de hangi şartlarda bunu dedi:
Ergenekon uydurmasından içeri alınmıştı.
Galiba o mahut oyunda alınan ilk ilim adamı Ercüment Ovalı’ydı.
İşte bu dediğim davetler, hapisten çıktığı zamanlar yapılmıştı.
Düşünün, o ağır ve kırıcı, yıpratıcı şartlardan sonra bunları söyleyebilecek kaç babayiğit vardır?
“Ben Türküm ve yapacaklarımı ülkemde yapacağım.”
Bu memleket sürprizlidir.
En kötü zamanlarda böyle parlayan öncüler çıkar.
Türk çocukları, içerden dışardan düzenlenen komplolarla içeri alınabilir, bastırılabilir, engellenebilir.
Türk ülkesi sıkıntılı durumlara sokulabilir.
Atatürk’ün dediği gibi, ülkeyi yönetenler de bile bile veya gafletle bunlara yardım edebilirler.
Ama bunlar geçicidir.
O dipdiri ruh o zincirleri parçalar atar.
Ercüment Ovalı’da bu rûhu, bu yüksek temsîli, bu yenilmez sevgiyi gördüm.
Ve geceye iki sevinç damlası bıraktım.