Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın sözlerinden ekonomik yaptırımların artık söz konusu olmadığı sonucu çıkarttığını daha sonraki basın toplantısında söyledi. Oysa Trump ortak basın toplantısında “yaptırım konusu karmaşık” demişti ki bu da hâlâ Kongre engelini aşamadığını, ancak “başka çözümler” ile aşmayı planladığını gösteriyor. Belki bu seçenekler arasında Erdoğan’ın S-400’leri kullanıma almaması da olabilir.
*****
Murat YETKİN
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında yapılan görüşmenin bir süredir tırmanan S-400/F-35 krizindeki gerilimi düşüreceğinden pek kimsenin umudu yoktu.
Çünkü ABD’den gelen uyarı ve tehditlerde, Rus yapımı S-400 alması durumunda Türkiye’nin ortak üretici olsa da F-35 uçakları programından çıkarılacağı ve Kongre’nin ekonomik yaptırım ilan edeceği söyleniyordu. Özellikle 6 Haziran tarihli Pentagon mektubunda ABD Başkanının, Erdoğan’ın olmasını istediği gibi Kongre üzerinde sınırsız yetkiye sahip olmadığı da vurgulanıyor, adeta, “Trump ile el sıkışıp her şeyi çözemezsiniz” deniyordu.
Osaka’da sadece 35 dakika süren görüşme ile S-400 krizi bitmiş olmadı ama Trump’ın Erdoğan ile ortak basın toplantısında söyledikleri karamsar beklentilerin aksine hem gerilimi düşürdü, hem de yeni çözüm ihtimalleri ortaya çıkardı. Muhabirlerin S-400 krizinin nasıl çözüleceği sorularına Trump’ın “başka çözümler” üzerinde çalışıldığını söylemesi bunu gösteriyor.
İşin bu noktaya gelmesinde Erdoğan’ın ABD’den gelen tehditlere rağmen Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin ile imzaladığı S-400 anlaşmasından geri dönmeyeceğindeki ısrarının payı büyük; nitekim ilk parti füzelerin Temmuz içinde teslim edileceği bizzat Erdoğan tarafından açıklandı.
Trump ilk kez ABD’nin sorumluluğunu kabul etti
Erdoğan’ın ısrarla Türkiye’nin hava savunma ihtiyaçları için ilk önce Amerikan yapımı Patriot füzeleri almak istediği, reddedilince Ruslarla anlaşmak zorunda kaldığı söylemini sonunda Beyaz Saray’ın duymasını sağladığı anlaşılıyor. Bu sonuca -tercüme süresi düşüldüğünde- 10-15 dakikaya düşen bir görüşmede varıldığını düşünmek saflık olur.
Bu çerçevede, Osaka’nın hemen öncesinde Savunma Bakanı Akar’ın, yeni Amerikalı muhatabı Mark Esper ile 26-27 Haziran’da Brüksel’deki NATO toplantıları çerçevesindeki görüşmesini son dönemeçte önemli bir temas saymak lazım. Yine Akar’ın Brüksel’de ABD Dışişlerinin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile buluştuğu PKK/PYD ve IŞİD konularını görüştükleri biliniyor. Yani Savunma Bakanı Akar ABD ve Rusya kriz yönetiminde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’dan geri kalmadı.
İşin ekonomik diplomasi boyutu da var. Bazı ülkeler son kazalardan sonra Amerikan havacılık devi Boeing ile sözleşmelerini gözden geçirmeye başlamışken, Türk Hava Yolları 7 milyar dolar karşılığında 30 adet 787-Dreamliner yolcu uçağı alımı için imzaladığı anlaşmayı sürdürdü. Bu uçaklardan ilki üç gün önce, 26 Haziran’da İstanbul’a indi. Trump’ın iç politikada en önem verdiği konu, Obama döneminde artan işsizliğin geriletilmesi.
Trump, Erdoğan’ın “önce Patriot almak istedik, reddettiniz” söylemini Amerikan iç siyasetine tercüme ederek, NATO müttefiki Türkiye’yle ilişkilerin kendisinden önceki Demokrat Başkan Barack Obama tarafından bozulduğu suçlamasında bulundu. Böylece, ABD medyası ve Kongresindeki havanın aksine, ilk defa krizde ABD’nin de sorumluluğu bulunduğu, bizzat ABD Başkanı tarafından kabul edilmiş oldu.
Rusya’nın tepkisi, Türkiye’nin seçenekleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın sözlerinden ekonomik yaptırımların artık söz konusu olmadığı sonucu çıkarttığını daha sonraki basın toplantısında söyledi. Oysa Trump ortak basın toplantısında “yaptırım konusu karmaşık” demişti ki bu da hâlâ Kongre engelini aşamadığını, ancak “başka çözümler” ile aşmayı planladığını gösteriyor. Belki bu seçenekler arasında Erdoğan’ın S-400’leri kullanıma almaması da olabilir.
Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, iş dünyasının Trump’ın açıklamalarından memnun olduğunu söylediği basın açıklamasında, aynı tutumun Kongre’ye de yansımasını ümit ettiklerini vurguladı. Tabii bu, Erdoğan hükümetinin Kongre’deki Türkiye karşıtı havayı kırmak için daha çok çalışması gereğini gösteriyor.
Bir diğer sorun da Rusya lideri Putin’in bu gelişmelere nasıl tepki vereceği. Türkiye, Suriye’de Rusya ile İdlib ateşkes anlaşması dâhil işbirliği içinde. Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonları ve varlığının Rusya’nın onay ve desteği dışında mümkün olmayacağı görüşü genel kabul görüyor. Rusya’nın Türk ekonomisine darbe vurma kapasitesi, 2015’teki uçak düşürme hadisesi sonrasında görülmüştü.
Bu nedenle Erdoğan bir yandan Türkiye’nin NATO içindeki rolünü koruyup ABD ile ilişkileri yeni bir raya oturturken, diğer yandan Putin ile işbirliğini bozmamak zorunda; bu da çok hassas bir diplomatik dengede yürümeyi gerektiriyor. Yine de Erdoğan-Trump görüşmesinden, çözüm olmasa da gerilimin azalması sonucunun çıkması, hem NATO ittifakı, hem Türkiye ekonomisi bakımından önemli bir gelişme sayılmalı.
————————————————
Kaynak: