Erkin VAHİDOV
Günümüz Özbek şairlerinden Abdulla Âripov’un Söz Sehri (Söz Sihri) adlı yazısında, “İşte birkaç on yıldan beridir müstesna bir şiir bahçesinin çiçek kokulu havasından nasibimizi alıyoruz. Bu Erkin Vâhidov’dur. Ana dilimizdeki ipek gibi yumuşak, gökkuşağı gibi rengârenk, gayet nazik ve lâtif, insanı etkileyen deyimler, bazen güldüren, bazen de tebessüm ettiren benzetmeler, keskin değerlendirmeler şairimizin kalemine mahsus tekrarı olmayan faziletlerdir.”
Veli Savaş YELOK’un Erkin Vâhidov’un Şiirleri Üzerine Dil ve Üslûp Çalışması adlı doktora tezinden üretilmiştir. Özbekistan’ın Fergana eyaletine bağlı Altıarık kasabasında dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta annesiz ve babasız kalan Vâhidov’un bakımını ve eğitimini dayılarından Kerimbay Sâhibayev’le hanımı Mahbûbe üstlenirler.
Erkin Vâhidov, pionerlik1 döneminde Şair Gayretî başkanlığındaki edebiyat kursuna katılır. Bu kurs, şairin ilk sanat okulu sayılabilir. Kursa devam ederken “Muştum” dergisinde ilk şiiri yayımlanır. 1955 yılının bahar aylarında “Orta Asya Devlet Üniversitesi”2 Filoloji Fakültesinde yüksek öğrenimine başlayan Erkin Vâhidov, 1960 yılında edebiyatçı âlim Metyakub Koşcanov’un danışmanlığında, Ali Şîr Nevâî’nin “Sedd-i İskender” adlı eseri üzerine bitirme tezi hazırlar ve mezun olur. Yine bu yıl Vâhidov’un ilk destanı olan Buyuk Hayât Tângi (Ulu Hayat Sabahı) “Şark Yulduzı” dergisinde yayımlanır.
Mezun olduktan sonra ilk olarak “Yaş Gvardiya” yayınevinde redaktör olarak çalışmaya başlayan Erkin Vâhidov’un 1961 senesinin sonlarına doğru ilk şiir kitabı olan “Tâng Nâfâsi” yayımlanır. Beş bin adet basılan eser kısa sürede şiir çevrelerinin takdirini kazanır. Edebî tenkitçi Âzat Şerefeddinov’un “Tâng Nâfâsi” hakkında bir yazısı yayımlanır. Şerefeddinov “Tâlânt vâ Mâs’uliyât” [Kabiliyet ve Sorumluluk] adlı yazısında, genç şair Erkin Vâhidov’un şiirlerini takdirle karşılar. Erkin Vâhidov 1963 yılında, Yâş Gvardiya matbaasından ayrılarak Bâdiî Edebiyat Matbaasına geçer ve 1970 yılına kadar muharrir ve bölüm müdürü olarak çalışır. Burada çalıştığı süre zarfında Qoşıqlarim Sizga, Yürük va Aql, Mening Yüldüzim, Lirika, Yâşlik Devâni, Hâzirgi Yâşlar şiir kitaplarıyla birlikte Sergey Yesenin, Y. Ukrainka, Mihail Svetlov’dan yaptığı tercümeleri yayımlanır.
1967 yılında Cumhuriyet Lenin Komsomol ödülüne lâyık görülen Vâhidov’un 1969 yılında Âltin Devâr komedisi Hamza tiyatrosunda sahnelenir. Erkin Vâhidov, milletinin gönlünde bir ukde olarak kalan sözleri büyük bir cesaretle ilk defa “Özbeğim” kasidesiyle 1968 yılında terennüm eder. Erkin Vâhidov bu eserini yazmadan önce şair olarak kendini kabul ettirmiş ve eserleri başka dillere de tercü me edilip yayımlanmaya başlanan bir yazar seviyesine ulaşmıştır. Ancak bu şiirin yayımlanması Erkin Vâhidov için oldukça sıkıntılı bir dönemin de başlangıcı olmuş tur. Erkin Vâhidov 1969 yılı sonunda, bütün görevlerinden uzaklaştırı lır. Bu olumsuzluğa rağmen şair kalemini bırakmaz.
1970-1975 yılları arasında Alman Şairi Goethe’nin Faust adlı eserini Özbek Türkçesine tercüme etmiş, başka bir yerde çalışmamış, daha doğrusu çalıştırılmamıştır. 1975 yılında “Yâş Gvardiya” matbaasında yeniden çalışmaya baş layan Erkin Vâhidov, daha sonra bu matbaada baş muharrir olarak hizmet verir. Bundan sonra ise “Yâşlik” dergisinde redaktör olarak çalışır. Nihayet, Gafur Gulam Edebiyat ve Sanat Matbaasında müdür olarak çalışmaya başlayan şair, Özbekistan Yazarlar Birliğinin Hâmid Âlimcan ödülüne lâyık görülür ve “halk şairi” ilân edilir.
Erkin Vahidov 30 Mayıs 2016’da Taşkent’e vefat etti.
Erkin Vâhidov gerek şiir gecelerinde ve gerekse sofra etrafındaki sohbetlerde Ali Şîr Nevâî’nin birkaç bin mısraını ezbere okuyan bir şairdir. Erkin Vâhidov, 1999 yılında Özbekistan Halk Kahramanı (millî şairi) unvanına da lâyık görülmüştür. Özbekistan Cumhuriyeti Yüksek Meclisinin I. ve II. dönemlerinde başkanlık görevinde bulunan Erkin Vâhidov, hâlen Özbekistan Yüksek Meclisinde Komite Başkanı olarak görev yapmaktadır. Erkin Vâhidov, içinde az sayıda şiirlerinden oluşan müstakil eserlerini3, daha sonra bir araya getirerek bir seri oluşturacak mahiyette yeniden yayımlamıştır. Bu mahiyette Işk Savdasi [Aşk Sevdası], (Taşkent, 2000), Ş e’r Dunyasi [Şiir Dünyası] (Taşkent, 2001), Umrim Daryasi [Ömrümün Deryası], (Taşkent, 2001) adlı eserlerinde Vâhidov’un manzum eserlerinden seçme şiirleri ile yine onun muhtelif yıllarda tercüme ettiği şiirler yer almaktadır.
Yukarıdaki yazı sayın Veli Savaş Yelok’un https://www.academia.edu/1097433/Erkin_V%C3%A2hidov_un_%C5%9Eiirleri_%C3%9Czerine_%C5%9Eekil_ve_Muhteva_Bak%C4%B1m%C4%B1ndan_Bir_De%C4%9Ferlendirmeadresindeki yazısından alınmıştır.
Ayrıca bu yazı hazırlanırken, sayın Timur Kocaoğlu’nun http://dergipark.ulakbim.gov.tr/tdded/article/viewFile/5000132877/5000121726’deki yazısından istifade edilmiştir.
ŞİİRLERİ
Şair
Şair kalbi göya anar,
Şe’ri unın şerbeti.
Bolmas eken şe’r ehlinin
Öz kalbige şefkati.
(Şair kalbi sanki bir nar,
Şiiri onun şerbeti.
Olmazmış şiir ehlinin
Kendi kalbine şefkati ).
Tınmey ezer, ezer unı
Amma şair biledi
Piyalesi tolgen küni
Peymanesi toladı.
(Durmadan ezer, ezer onu
Ama şair bilir
Kadehi dolduğu gün
Onun vakti de dolar).
1968
Özbegim
Kaside
Tarihindir min asrlar içre pinhan Özbegim
Senge tefidaş Pamir-u Aksaç Tiyanşan, Özbegin
Söylesin Afrasiyab-u
Söylesün Orhun hattı,
Köhne tarih şadeside
Bir tane mercan, Özbegim.
(Tarihindir bin asırlar içinde gizli Özbeğim,
Sana yaşıttır Pamir ve
Aksaçıı Tiyanşan,Özbeğim
Söyhlesin Orhun yazısı,
Eski tarih halkasında
Bir tane inci, Özbeğim).
Tarihindir min asrlar içre pinhan Özbegim
Senge tendaş Pamir-u
Aksaç Tiyanşan, Özbegin
Söylesin Afrasiyab-u Söylesün Orhun hattı,
Köhne tarih şadeside Bir tane mercan, Özbegim.
EI Buruni, el Harezmi! EI Farab evladıdan,
Aslı nesli belki Uzluk,
Belki Tarhan, Özbegim
(Tarihindir bin asırlar içinde gizli Özbeğim,
Sana yaşıttır Pamir ve Aksaçıı Tiyanşan,Özbeğim
Söylesin Afrasiyab ile
Söyhlesin Orhun yazısı,
Eski tarih halkasında
Bir tane inci, Özbeğim.
EI-Birunı, EI-Harezmi, EI-Farab soyundan,
Soyu-sopu belki Uzluk, Belki Tarhan, Özbeğim).
Ötdiler şorlık başından
Oynatıb şemşirlerin
Neçe kaan, neçe sultan,
Neçe min han, Özbegim
Tağların tegrende göya
Buğma ejder boldu-yu, ikki derya-iki çeşmin
Çeşm-i giryan, özbegim.
(Geçtiler zavallı başından
Oynatarak kılıçlarını
Nice kağan, nice sultan.
Nice bin han, özbeğim.
Dağların çevrende sanki
Azman ejderhalar oldu da, iki ırmak – iki gözün,
Göza yaşlı, Özbeğim).
Bulak
Bulak ana yer siynesiden
Şe’r singeri kaynab akadı
Suvnın kümüş aynasıdn
Mehrim bolıb kuyaş bakadı.
(Pınar ana yer göğsünden
Şiir gibi kaynayarak akar
Suyun gümüş aynasından
Aşığım olarak güneş bakar).
Toyıb içdim, suy bilen göya
Dilge sindi yurt muhabbeti
Teşneligim kandı-yu, amma
Yana artdı kalb herareti.
(Doyarak içtim, suyla sanki
Gönüle sindi yurt sevgisi,
Susuzluğum geçti de, ancak
Yine arttı kalp harareti).
1958
Ana Tilim Ölmeydi (Ana Dilim Ölmez)
Natık dedi:
“Takdir şul,
Bu cehani irade.
Tiller yokalur bütkül,
Bir til kalur dünyada”.
(Konuşmacı dedi:
“Alınyazısı bu,
Bu dünya çapında bir buyruk.
Diller yok olur bütünüyle,
Bir dil kalır dünyada”.)
“Ey vaiz, pestge tüşgin,
Bu geçp çıkdı kayerden!”
Nevai bilen Püşkin
(“Ey konuşmacı, aşağıya in,
Bu laf da nereden çıkt”!
Nevayı ile Püşkin)
Turıb keldi kabrdan.
Kim derğazab.
Kim hayran,
Çıkıb keldler katar:
Dante, Şiiler
ve bayron,
Firdevsı,
Balzak,
Tagor.
(Kalkıp geldi mezardan.
kimi kızgın, Kimi hayran.
Çıkıp geldiler sırayla:
Dante,
Şiiler ve Bayron,
Firdevsı,
Balzak,
Tagor).
“Va’zını koy, birader,
Sen aytgenin bolmaydı”.
Barça dedi beraber:
“Ana Tilim ölmeydi”.
(“Sözünü bırak, kardeşim,
Senin dediğin olmaz”
Hepsi dedi birlikte:
“Ana dilim ölmez.”)
– Hey, bu kanday akıde!
Kolıda teberrük cam,
Farsı tili hakıda
Rübaı aytdı Hayyam
(Hey, bu nasıl inanç!
– Elinde uğurlu kadeh,
Fars dili hakkında
Rübayi söyledi Hayyam.).
Ehtiraslı, ateşdil
Beranje sordu nalan:
– Nahatki Ferengi til
Yokalgüsi bir zaman!
(ihtiraslı, ateşli
Beranger sordu yasla:
– Sakın Fransız dili
Yok olacak bir zaman!).
Neruda, Loka turdı
Servantesnin yanıge:
– Kim kasd etib tığ urdı
Ana tilim canıge!
(Neruda, Lorka durdu
Servantes’in yanında:
– Kim kastetip hançer vurdu
Ana dilim canına!).
Fuzüll yandı: -Azer
Tili güldek solmayd
hepsi dedi beraber:
“Ana tilim ölmeydi”.
(Fuzulı yandı:
– Azeri Dili gül gibi solmaz.
Hepsi dedi birlikte:
“Ana dilim ölmez”.).
Kemelekdek rengareng
Bolsın deb san’at, tiller,
Asrlarca kıldık ceng,
Arman kıldık min yıllar.
(Kelebek gibi rengarenk
Olsun diye sanat, diller
Yüzyıllardan beri savaştık,
Arzu ettik binlerce yıldır.).
Bekadr bolsa nahat
Tillerdegi teravet!
Yokaldı bu kün, heynat,
Kabrlarda belavet!
(Değerini yitirirmiş sanki
Dillerdiki büyü, canlıık!
Kayboldu bugün, eyvah,
Mezarlardaki rahatlık!).
“Faust” yandı gürilleb,
“Hamsa” otge tutaşdı.
Bir seda cehan boylb T
arald, tağlar aşdı.
“Faust” yandı gürleyerek,
“Hamse” ateş aldı, tutuştu.
Bir ses dünya boyunca
Yayıldı, dağlar aştı. ().
Bu seda yanrar heman,
Sıra eda bolmayd.
Alem aytar: Heç kaçan
Ana tilim ölmeydi!
(Bu ses yankılanır hala,
Hiç bitip tükenmez.
Herkes söyler:
Hiçbir zaman Ana dilim ölmez!).
1976