Esmai Hüsna: 26. Mucib

Orhan Arslan5

Prof.Dr. Orhan ARSLAN

Esmai Hüsna: 26. Mucib

(Dualara icabet eden, çağrılara cevap veren)

Esmai Hüsna; “Allah’ın güzel isimleri” demektir.

İnsan taptığı varlığı tanımak ister.

Allah’ı gereği gibi bilmeden, tanımadan ve anlamadan ibadet edilemez, bu kesin. Kesin olan bir şey daha var; Esmai Hüsna bilinmeden Allah gereği gibi tanınamaz.

Bir mümin için Allah’ı tanımak olsa da olur değil; olmazsa olmaz bir konudur.

İnsan Allah ile tanışmalıdır. Rabbimiz bizimle tanışmayı öyle arzuluyor ki, Kur’an’da 99 Esması ile binlerce defa kendisini takdim ediyor.

Rabbimiz bekliyor; ne zaman tanışacağız diye.

Buyurunuz Yaratanımızla tanışmaya devam edelim:

EL MUCİB

Mucib; dualara icabet eden, çağrılara cevap veren demektir.

İcabet; bir söze cevap vermek veya bir talebi kabul etmektir.

Mucib; Zatına yapılan çağrılara daima icabet eden manasına geldiği gibi, “çağrısına en yüksek düzeyde icabet edilen” anlamına de gelir.

Mucib, Rabbimizin dua ile ilgili bir güzel ismidir. Kulunun duasına icabet eder, çağrısına karşılık, sorusuna cevap verir, imdadına yetişir.

MUCİB ALLAH’A DAVET YAPILMIŞ, ANCAK İCABET VUKU BULMAMIŞSA:

1. Dua ile davet eden, davetinde samimi değildir. “Laf olsun, torba dolsun” duası yapılmaz. Dua, kalbin Allah ile konuşmasıdır. Dua, dilin değil, kalbin eylemi olmalı ki, kabul olsun.

2. Kime dua ettiğinin farkında değildir: Tek büyükten istediğinin farkında olacak, O’ndan istemenin edebini takınacak, bütün varlığıyla isteme kesilecektir.

3. Ne istediğinin farkında değildir: Bazen insan Allah’tan isterken, bilmeden belasını ister. Allah istediğini verse, belasını vermiş olur. Allah’tan aldıklarımızın en hayırlısı, bizim istediklerimiz eğil, Allah’ın bizim için istedikleridir. Hz. Ali’ye; “Ben O’nun Allah olduğunu, her istediğimi vermemesinden anladım” dedirten de budur.

4. Elinden geleni yapmamıştır: elinden geleni yapmayanın el açmaya hakkı yoktur. El açmak; “Benim gücüm buraya kadar, bundan gerisi Sana kalmış, tut ellerimi” demektir.

KUR’AN: O, YAKIN BİR MUCİB’DİR

Mucib, Kur’an’da tekil geldiği tek yerde Karîb ismiyle birlikte gelir.

Çünkü O, kullarına şah damarından daha yakındır. Yakın olan dualara icabet eder. Mucib olanın yakın olması gereklidir.

Mucib ismi, Semud kavmine Salih Peygamber’in dilinden gönderilen ayette (Hud 11/61) yer alır. Bu mübarek ayet Allah’ın üç emrini bildirir:

1. “Ey kavmim! Yalnız Allah’a kulluk edin. Hilafet emanetine ihanet etmeyin”

2. “Ondan bağış dileyin” (İstiğfar; günah kirinden kurtulmak, akleden kalbi arındırmak, vicdanı tedavi etmek, iradeyi aktif hale getirmektir)

3. “O’na yönelin.” (Kötüden vazgeçmek yetmez, Allah’a yönelin. Tevbe yönelmektir).

MUCİP OLAN ALLAH SORULAN SORULARA DEĞER VERİR, CEVAPLAR

Sual; hem soru sormak, hem de istemek anlamına gelir.

Rabbimiz, kullarının sorularını ciddiye almıştır: “Siz kim oluyorsunuz ki bana soru soruyorsunuz” dememiş, aksine sorulan soruları vahiyle cevaplandırarak, soru sormayı teşvik etmiştir.

Kur’an’da 16 ayet; “Sana soruyorlar, senden fetva istiyorlar” şeklinde Peygamberi muhatap alarak gelir.

Sorular; mümin, kitap ehli ve müşriklere ait olabilir.

Sorular:

– Ayın evreleri

– Neye infak edileceği,

– Neyin infak edileceği,

– Haram aylar,

– İçki kumar,

– Yetimler,

– Hayız (ay hali),

– Nelerin helal olduğu

– Son saat (Kıyamet),

– Sen sanki gizli bilgiye vakıfmışsın gibi,

– Savaş gelirleri,

– Ruh hakkında,

– Zülkarneyn hakkında,

– Dağlar hakkında,

– Kadınlar hakkında,

– Kelale hakkında (Babası ve çocukları olmayan kimse ölürse mirasın kime kalacağı)

CEVAPLAR:

1. Sorular doğrudan Allah tarafından cevaplanmıştır. Nebi, cevap veren değil, soruları vahye sunandır. O’na “Ben sadece bana vahyedilene uyarım (Enam 6:50)” demesi emredilir. “Benim ilimim, Allah’ın bana öğrettiğidir.”

2. Nebi vahiyden bağımsız bir tavır geliştiremez. Yukarıda görüldüğü gibi, sadece ahirete ait değil, dünyevi konuları da vahiy cevaplamaktadır.

3. Hz peygamber kendisi hüküm vermez, hükmü vahiye bırakır. Nisa 4:7 Miras Ayeti, Mücadele 58:2 Zıhar ayeti ve daha pek çok önek verilebilir.

MUCİB OLAN ALLAH’IN TECELLİLERİ

Mucib olan Allah dualara icabet edeceğini vaat etmiştir.

Etmiyorsa; ya niyetinde, ya Allah ile ilişkisinde, ya da talebinde bir problem vardır.

Bu üç noktada problem yoksa, dua mutlaka tutar. Veya Allah’ın isteği kulun isteği çakışmaktadır. Allah’ın istediği kul için daha hayırlıdır.

KUL ALLAH’TAN İSTER (MUCİB), ALLAH DA KULDAN İSTER

Vahiy Allah’ın kuldan istedikleridir.

Nitekim O, Peygamberlerin çağrısına icabet etmiştir:

Nuh Peygamberin duasına tufanla, Eyüp Peygamberin hastalığına şifa vererek, Hz. Zekeriya’ya Yahya’yı müjdeleyerek cevap vermiştir.

Hz. Yunus’un kavmi Ninova, davete karşı çıktığı için helak edilmek üzere kalemi kırılmasına rağmen tevbe etmiş ve tevbesi kabul edilmiştir (Yunus 10:98). Bu ibretlik olay, gelecek kuşaklar için çağrıdır. Mesaj açıktır: Belayı ufukta görseniz dahi, Allah’ın kapısından umut kesmeyin.

MUCİP ALLAH VE KUL İLİŞKİSİ

Kullar Allah’ı dualarına icabet etmeye davet eder; Allah’ın kullarını emirlerine icabete davet ettiği gibi…

Mucip olan Allah’ın, dualara icabet yasası; elinden geleni yapmak, bittim deyinceye kadar uğraşmaktır.

Mucib olan Allah, irade verdiği kullarını, mecbur değil, mesul tutarak davet eder. Yapılan bütün davetler kulun lehine ve faydasınadır.

Mesul olan kul, yaparsa hem bu dünyada, hem de öbür dünyada ödüllendirilir. Yapmazsa, karşılığını iki dünyada da görür.

Allah davet ederse yürümek yakışmaz, koşarak gitmek gerekir:

“Onlar, Rablerinin davetine koşarlar (Şura 42/28)”

Sonuç belli: Son pişmanlık fayda vermeyecektir: “Ve yekulul kafiru Ya leyteni kuntu türaba (Nebe 78:40)”: Keşke toprak olsaydık.

Dualarımız için başlı başına bir Esma lütfeden Rabbimiz! Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.

Hayırlar diliyorum

Ankara, 11 Kasım 2018

Yazar
Orhan ARSLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen