Siyasette darbeler, her vakit, evi basan haciz memurları gibidir. Haklı gerekçeleri ve masum iddiaları yoktur. Haklı gerekçeler ve masum iddialar, iktidar ele geçirildikten sonra ortaya dökülür. İstisnası olmaz. Sadece bir tane vardır: Meşru siyasal iktidarın yol açtığı zehirlenmenin yarattığı toplumsal infialin “her şeye razıyız, hele bir gitsinler” kanaatine yol açması ve umutsuzluk girdabı yaratması.
*****
Prof.Dr. Cengiz ANIK
Gündelik dilde güç zehirlenmesi en fazla kullanılan kavramlardan birisidir. Öteden beri de bilinir. Özellikle gelişim psikologlarınca malum bir kavramdır. Güç zehirlenmesi, Piaget tarafından çok önceleri kullanılmış, psikoloji ve sosyal psikoloji literatürüne yerleşmiştir.
Güç zehirlenmesini Piaget; “ergen davranış”larını betimlemek için kullanmaktadır. Ona göre ‘adolescent’ döneminde ergen kişiler, hem zihinsel hem de biyolojik olarak kendilerini yetişkin görmekte ve yetişkin olduklarını çevrelerine göstermek için bazı güç gösterilerine kendilerini kaptırmaktadır. Bu tarz güç gösterileri, ergen dönemlerindeki genç insanların sosyolojik, psikolojik ve biyolojik olarak pek çok zarara maruz kalmalarına neden olmaktadır. Söz gelimi, eğitim kurumlarındaki pek çok ergen davranışına, Piaget, güç zehirlenmesi adını vermektedir.
Akademik Açıdan İktidar Zehirlenmesi
İktidar zehirlenmesi kavramını, sağlık bilimleriyle, hantal işletmeleri tanımlayan işletmecilere ait “atrophy” kavramının karşılığı olarak, lisansüstü derslerde kullandım. Şöyle anlamlandırdık: Bir teori, paradigma ya da episteme; belirli bir ontolojik gerçekliği (fact, fenomen ya da case) ne denli eksiksiz açıklama, tanımlama veya betimleme kapasitesine sahipse, bilim insanları, onun her alanda aynı maharetle açıklama (explication) ve serimleme (exploration) becerisi göstereceğine inanmaktadır. Sonuçta paradigma, mütevazi olma vasfını yitirmekte, mega-teori ya da hegemonik episteme haline gelmektedir. Kendisine, dış dünya gerçekliğinden farklı bir epistemik gerçeklik ve ona sadakatle bağlı epistemik cemaat yaratmaktadır. Tam da bu aşamadan itibaren olağan paradigma, bilimsel alanın hizmetkarı olma özelliğini kaybedip, tutucu bir kalıba dönüşmekte ve bilimsel gelişmelerin önünü tıkamaktadır.
Bazı konferans ve eğitim programlarında, derslerden daha farklı bir içerikle iktidar zehirlenmesi kavramını kullandım. Bu anlamdaki iktidar zehirlenmesi kavramını, tarihçilerin çok iyi bildikleri iktidar paradoksu kavramından damıtarak üretmiştim. Siyasi tarihçiler, imparatorlukların sonunu hazırlayan girdabı betimlemek için iktidar paradoksu kavramını kullanmıştır. Buna göre; imparatorluklar, toprak fethettikçe güçlenmekte, güçlendikçe daha fazla toprak ele geçirmektedir. Büyüdükçe ve yayıldıkça hakimiyet kurması ve sürekli denetlemesi gereken toprak miktarı da büyüyüp, genişlemektedir. Dolayısıyla, ne kadar genişlerse o kadar fazla iktidar tesis etme ve denetim altında tutma sorunu ile yüz yüze gelmektedir. Sınırlarını güvenli hale getirmek ve olası tehditleri bertaraf etmek için çoğu zaman daha fazla büyümek ve güçlenmek zorunda kalmaktadır. İktidar paradoksu da tam bu anda zuhur etmektedir. Ne kadar iktidar tesis etme çabası içinde olunursa, o kadar fazla iktidarı tehdit eden güçler var edilmekte ve bu momentten itibaren imparatorlukta çözülmeler kaçınılmaz hale gelmektedir.
Siyasal Açıdan İktidar Zehirlenmesi
18 Aralık 2013 tarihinde, Server Vakfı’ndaki “İktidar Paradoksundan İktidar Zehirlenmesine Siyasi Kültürümüz” isimli konferansta, ilk defa, iktidar zehirlenmesi kavramını derli toplu ve mahiyetiyle de somutlayarak anlatmıştım. Türkiye Günlüğü’nün Bahar 2014 tarihli 118.nci sayısında “İki Seçim Arası Keskin Virajlar” isimli makalede daha ayrıntılı değindim ve ölçümlenebilirliğine kanıt teşkil etsin diye, yaklaşık 6 yıl önce, iktidar zehirlenmesinin 12 parametresini şöyle açıklamıştım:
Siyasal kişilikler söz konusu olduğunda;
Siyasetçi, etki alanı içinde kalanlar üzerinde mutlak bir otorite sahibidir.
Bu otorite onda, her konuda yetkin ve yeterli olduğu, asla yanlış yapmayacağı ve masumiyetine halel gelmeyeceği inancı yaratmaktadır.
Bu inanç onu; itirazları başkaldırı, itaatsizlikleri sadakatsizlik olarak yaftalama saplantısına sürüklemektedir.
Bu saplantı onun sürekli hasım üretmesine neden olmaktadır.
Siyasal anlayışlar söz konusu olduğunda;
siyasal anlayış oldukça geniş bir sempati halesine sahiptir.
Sempati onun doktriner içeriğinin pragmatik (dikkat oportünist değil) niteliklerinden kaynaklanmaktadır.
Bu nitelikler son derece basit, anlaşılır, kuşatıcı ve ikna edicidir.
Yaşanılan hayata ilişkin teşhis, tedavi ve bilhassa reçeteleri hiçbir zaman itiraz veya kuşkuya mahal bırakmaksızın kabul görmekte ve benimsenmektedir.
Siyasal kurumlar söz konusu olduğunda;
yönetsel (management) ve yönetimsel (government) olarak hakimiyet (domination=hüküm verme) kurulmuş olan alan (sphere) üzerinde, kayıt(hak-hukuk) ve şartlar hiçe sayılarak, kesif bir iktidar (power+puissance) kullanılmakta ve bu iktidar yer yer saltanat (hegemony) olarak tebarüz etmektedir.
İktidar alanı içinde yer alan gerçek ve tüzel kişiler, verilen kararlar ve yürütülen işlemlerden büyük yarar ve çıkar sağlamaktadır.
Belirli bir taraftar ve çıkar gruplarının inhisar ve uhdesinde bulunduğu için kaynakların ve iktidarın tedavülü büyük ölçüde engellenmektedir.
Olası muhalif güçler, bazı soyut kavramsal düzenekler ya da ideolojik formatlamalarla bertaraf edilmeye çalışılmakta veya ihanet gibi etiketlemelerle muhalifler zül ve zelil gösterilmeye çalışılmaktadır.
Kamuoyunda çokça tartışılan somut gündem maddelerini; bu 12 adet iktidar zehirlenmesi ölçütünün hangisiyle ölçümlenmesi gerektiğini siz okurlarımıza havale edeceğim. Çünkü, akademik bulanıklıktan arındırılmış, popüler karşılığı olan, aklımızda hemen kalıveren kavramlar, gündelik hayatımızda olup bitenleri anlamak ve analiz etmek için çok işe yarıyor. Bence sizin de işinize yarayacak.
Şimdi, iktidar zehirlenmesi gibi seveceğiniz iki kavramdan daha söz etmek istiyorum. Bu kavramları, Simmel Sosyolojisinden damıttım: Ev sahibinin iktidarı ve misafirin iktidarı.
Evinize gelen misafiri düşünün: Ev sahibi ne denli hürmetkâr davranırsa davransın, misafirler gene de dikkatli, tedirgin ve temkinlidir. Ev sahibine sormadan lavaboyu kullanamaz. İzzet ve ikram ev sahibinin tasarruf ve inisiyatifindedir. Misafir, garsona emreder gibi ev sahibine talimatlar sıralayamaz.
Tersini düşünelim: Eve davetsiz misafir gelmiş olsun: Bu kez ev sahibi tedirgin, temkinli ve dikkatli olmak zorundadır. Polis ya da haciz memurunun baskını gibi daha kötüsünü hayal edin: İktidar odağı tümüyle değişecektir. Bu kötü misafirler evi adeta talan edecekler ve ev sahibi hiçbir şey yapamayacaktır.
Ev sahiplerinin kapısına dayanarak eve yerleşen davetsiz misafirler gibi, siyasal iktidara eklemlenmek, bürokratik ve teknokratik hegemonyanın siyasal işleyişteki en masum görüntüsüdür. Teknokratik ve bürokratik hegemonya çoğu zaman, mahkeme kararıyla eve baskın yapan polis memuru gibidir. Mahkeme kararı, evi basan polis memurunun küstahlığını nasıl meşrulaştırıyorsa; bürokratik ve teknokratik oligarşinin de böyle bir gücü vardır. Bu gücün kaynağı; tanrının lütfu birer kurtarıcı olarak oligarşinin kendisini pazarlayabilme kıvraklığında gizlidir.
Siyasette darbeler, her vakit, evi basan haciz memurları gibidir. Haklı gerekçeleri ve masum iddiaları yoktur. Haklı gerekçeler ve masum iddialar, iktidar ele geçirildikten sonra ortaya dökülür. İstisnası olmaz. Sadece bir tane vardır: Meşru siyasal iktidarın yol açtığı zehirlenmenin yarattığı toplumsal infialin “her şeye razıyız, hele bir gitsinler” kanaatine yol açması ve umutsuzluk girdabı yaratması.
SONUÇ
Siyasal meşruiyetin ölçütleri, iktidar ve kaynakların tedavülü esnasında tebarüz eder. Dolayısıyla, esasında her siyasal iktidar misafirdir. Ev sahipleri yönetilenlerdir ve onlar aynı zamanda meşruiyet kaynağıdır. Ev sahipleri yegane meşruiyet ölçütü değildir elbette. Evi kiralamış olanlar, malikler kadar ev sahibi değildir örneğin. Kimi zaman, yönetilenlerin dışında da siyasal iktidarın meşruiyet kaynakları zuhur eder. Ancak, yönetilen dışı meşruiyet kaynaklarının ev sahipliği süresi sınırlıdır. Siyasal iktidarı ele geçiren misafirlerin kavramakta en fazla acz gösterdikleri durum bu kısa ömürdür. Yönetilen dışı meşruiyet kaynaklarının ömrünü görememe ya da keyfi ömür biçme, iktidar zehirlenmesine en fazla maruz kalındığına delil teşkil eden bir alamettir.
Şimdilik, gündem maddesi olarak tartışılan veya gündelik hayatımıza fidelenen olayları, içeriğini sunmaya çalıştığımız kavramlarla nasıl anlayıp, analiz edeceğimiz hususunu, sonuç bölümündeki bu paragraftaki görüşlerimizle sınırlandıralım. Ama kavramlar cebinizde bulunsun. Ben atıflar yaparak kullanmaya devam edeceğim ve elbette siz de istediğiniz olayı, bu kavramların birer mahiyeti olarak düşünüp, istediğiniz kadar çözümleme yapabilirsiniz.
—————————————
Kaynak:
https://fikircografyasi.com/index.php/makale/ev-sahibini-zehirleyen-iktidar