Evliya Çelebi̇ – Hazırlayan Mehmet MEMİŞ

Türk ve dünya tarihinin en büyük gezgini ve en büyük seyahat kitabının yazarı olan Evliya Çelebi 25 Mart 1611 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Ataları Kütahyalı olan yazarın babası Saray-ı Âmire’nin kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zıllî Efendi’dir. Annesi Abaza’dır ve yakın dostluğunu kazanacağı Sadrazam Melek Ahmed Paşa’nın akrabasıdır. Dedelerinin, Türklerin büyük velisi Hoca Ahmed Yesevi’ye ulaştığını eserinde yazar.

Evliya Çelebi, babasının Sarayda nüfuzlu kişilerden ve zamanın tanınmış şahsiyetlerinden olması dolayısıyla önemli hocalarından eğitim almıştır. Şeyhülislam Hamid Efendi Medresesi’nde 7 yıl okumuş, Müderris Ahfeş Efendi’den ders almış, musıkî eğitimini Derviş Ömer Efendi’den alarak iyi bir musiki bilgisine sahip olmuştur. Sa’dîzade Dârülkurrası’nda okuyarak hafız olmuştur. Sultan IV. Murad’ın emriyle alındığı Saray’da 2 yıl kalmış ve burada da eğitimine devam ederek hat ve musiki dersleri almıştır. Yarım asra yaklaşan seyahatleri sayesinde engin bir bilgi ve tecrübe sahibi olan Evliya Çelebi edip, şair, aynı zamanda hattat, nakkaş ve mûsikişinastı. Bu kabiliyetlerini çeşitli yerlerde ispat etmiştir. Nitekim Karahisârî tarzındaki hatları Harem-i Hümâyun’a konmuştu. Ayrıca gezdiği yerlerde gördüğü minyatürlü ve tezhipli kitaplara karşı duyduğu hayranlığa dair eserinde bilgiler vardır. Onun ince ruhlu, zarif ve çelebimeşrep bir kişi, kendi ifadesiyle “Evliyâ-yı bî-riyâ” olduğu anlaşılmaktadır. Alçak gönüllülüğü sayesinde herkesle iyi geçinmesi dostlarının sayısını çoğaltmıştı. Seyahatlerinde maiyetinde bulunduğu vali ve serdarlarla da arası gayet iyi idi. Ancak onların zaaflarını yakaladığı an bunları belirtmekten de geri durmamıştır.

Evliya Çelebi’nin yazılarında genel olarak bir ifade güzelliği hâkimdir. Üslûbu ise yer yer görülen gramer hatalarına rağmen okuyucuyu cezbeder. Anlatımında rastlanan yazı diline uymayan bazı şekiller, ilgili yöre halkının konuşma dilini verme amacına yönelik olmalıdır. Nitekim Evliya Çelebi gezdiği yerlerdeki halkın diline ve konuşma şekillerine özel bir önem vermektedir. Sade ve samimi ifadesi, konuşur gibi kaleme alınmış cümlelerle herkese hitap etmeyi amaçlamıştır. Bazı araştırmacılar Seyahatnâme’yi bir hâtırat olarak da görmüşlerdir. Evliya Çelebi olaylara çok defa alaycı bir tavırla yaklaşır. Karşılaştığı kimselerin taklidini yapmaktan çekinmez. Bazen naklettiği şeyi daha da renklendirmek için uydurma bir haber veya hadise ortaya atar. Bu arada okuyucunun ilgisini çekmek maksadıyla aklın almayacağı garip olaylara yer verdiği de görülür. Meselâ fillerin geçtiği köyde kadınların fil doğurması, gaipten haber veren mağaralar, çaresiz dertlere çare bulan hekimler vb. olağan üstü şeyler onun üslûp ve anlatım güzelliğine çeşni kattığı gibi, bu tür hikâyelere meraklı geniş kitlelerin ilgisini çekerek bu sayede eserine popüler bir karakter vermeyi de amaçladığı söylenebilir. Ayrıca gezip dolaştığı yerlerde kendisinden iz bırakmak hevesini yaratılışındaki tevazu ile birleştirip bina duvarlarına “Evliya ruhiyçün el-Fâtiha” yazacak kadar latife sahibi idi.

Evliya Çelebi, iyi bin eğitim almanın yanı sıra zamanının geçerli yabancı dilleri olan Arapça ve Farsçayı öğrendikten sonra babasının komşusu kuyumcu Simyon’dan Rumca öğrenmiş, bir miktar da Latince dersi görmüştür.

Yazarımız hiç evlenmemiştir. Ömrünü bekâr olarak geçirmiştir. Kendi ifadesiyle sakalı ve bıyığı olmayan, devamlı tıraş olan bir çelebidir.

Gezmeye düşkünlüğü dolayısıyla, gezmek için her sebepten yararlanmış ve bütün ömrü boyunca gezmiştir. Seyahatname boyunca defalarca ifade ettiği üzere, Rum, Arap ve Acem’de, İsveç, Leh ve Çek’te, 7 iklim ve 18 padişahlık yeri 51 yıl boyunca gezip dolaşmıştır. Bütün bu gezdiği coğrafyada 147 dilden kelimeler toplamıştır.

Evliya Çelebi’nin bugün Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan ve özgün metni 4.000 sayfa tutan 10 ciltlik seyahatnamesinden başka Şakaname diye bir eserinin olduğunu da bize haber vermektedir. Ancak bugüne kadar izine rastlanmamıştır. Evliya Çelebi’nin hayatına dair bildiklerimizin tamamı kendi anlattıklarıdır. 51 yıllık gezi hayatı boyunca devamlı not tutmuş, nerelere gittiğini, ne yaptığım, kimlerle görüştüğünü uzun uzun yazmıştır. Hangi tarihte ve nerede öldüğü kesin olarak tespit edilememiştir. Ancak, yalnızlık köşesine çekildiği Mısır’da 1685 tarihinden sonra öldüğü tahmin edilmektedir.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi 


Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan 1-8. ciltleri yazarın el yazısı olduğu kabul edilmektedir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Bağdad Köşkü Bölümü 304 numarada bulunan 1 ve 2. ciltler 374 yaprak, 305 numarada bulunan 3 ve 4. ciltler 408 yaprak, 307 numarada bulunan 5. cilt 187 yaprak, 308 numarada bulunan 7 ve 8. ciltler 383 yaprak ve Revan Köşkü 1457 numarada bulunan 6. cilt 188 yapraktır. Bu serinin ne yazık ki 9 ve 10. ciltleri elimizde yoktur. Evliya Çelebi’nin ölümünden sonra Mısır’ dan İstanbul’a intikal eden bu değerli eserin 9 ve 10. ciltlerinin çok yıpranmış olduğu bilinmektedir. Zamanın hattatları tarafından 3 nüsha çoğaltılmıştır. Bu çoğaltma nüshalarından biri tam metin olarak Süleymaniye Kütüphanesi Pertev Paşa Bölümü’nde, diğeri Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Beşir Ağa Bölümü’nde, bir diğeri ise yine Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Bağdad ve Revan Köşkü bölümlerinde bulunmaktadır. Bir cilt de İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde vardır.

Seyahatname’nin özgün nüshası rik’a hatla aharlı kağıda yazılmıştır. Her cildin sayfalan çok ölçülü ve düzgündür. Sayfalar genelde 36 satır olarak düzenlemniştir. Bazı ciltlerde satır sayısı 40’a kadar çıkmaktadır. Seyahatname 5. cilde kadar çok dikkatle yazılmış, noktalar konulmuş ve keşideler düzgün olarak çekilmiştir. Evliya Çelebi, hassas olduğu veya doğru okunmasını istediği kelimelerde hareke koymuştur. Bölge ağzını ve söylenişini belirtmek için nokta ve harekelere dikkat etmiştir. Ancak 5. ciltten itibaren harflerin keşideleri ve kulakları çoğu zaman eksiktir. Hele bazı keşide ve noktadan eser yoktur.  9 ve 10. ciltlerin, Evliya’nın el yazısı nüshası olmadığından yıpranmış olan nüshadan çoğaltılmıştır. Hattatlar, eksik ve yıpranmış olan yerdeki bazı kelimeleri kendilerine göre yorumlamışlar, bazen de cümlenin gelişine göre kendiliklerinden eklemeler yapmışlardır.

Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Beşir Ağa Bölümü’nde 449 ve 450 numarada kayıtlı ciltlerin başında Hacı Beşir Ağa’nın mührü üstünde 1158 (1745) tarihi yazılıdır. Bu çoğaltılan nüshalardan biri Evliya Çelebi’nin vefatından yaklaşık 60 yıl sonra Hacı Beşir Ağa Kütüphanesi’ne intikal etmiştir. Pertev Paşa ve diğer nüshaların da aynı zamanda çoğaltıldığı tahmin edilmektedir.

Seyahatname, ünlü tarihçi Joseph v. Hammer tarafından ilim dünyasına tanıtılıncaya kadar kütüphanelerde saklı kalmıştır. 1843 yılında Müntehabat-ı Evliya Çelebi adıyla ilk seçme yayınlanmıştır. Tam metin olarak 1896 yılında tarihçi ve İkdam Gazetesi sahibi Ahmed Cevdet tarafından yayınına başlanmış ve 1900 yılına kadar ilk 6 cildi yayınlanmıştır. Kilisli Rifat [Kardam] tarafından hazırlanan 7 ve 8. ciltleri 1928 yılında Türk Tarih Encümeni tarafından, 9 ve 10. ciltleri ise 1935 ve 1938 yıllarında Maarif Vekâleti tarafından yayınlanmıştır. Bu seride yayınlanan ciltlere Pertev Paşa Bölümü’ndeki nüsha esas alınmıştır. Bu tam metin olarak ilk yayını ne yazık ki sansüre uğramış, olur olmaz kısımlar çıkarılmış, atlanmış, kelimeler değiştirilmiş ve bazı kelimeler de yanlış okunmuştur. Hem ülkemizde, hem de yabancı ülkelerde yapılan yayınlar bu sansürlü ve eksik yayın esas alınarak yapıldığından pek çok yeni yanlışı da beraberinde getirmiştir.

Seyahatname ilk baskısına başlandığı 1896 yılından tam 100 yıl sonra ilk ciddi yayınına kavuşmuştur. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Bağdad Köşkü Bölümü’nde bulunan ve Evliya Çelebi’nin kendi el yazısı olduğu kabul edilen esas nüsha esas alınarak 1. cilt Orhan Şaik Gökyay tarafından hazırlamış ve Yapı Kredi Yayınlan tarafından yayınlanmıştır. 1996 yılında çıkan bu ilk ciltten sonra Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı, diğer ciltleri yayınlamaya başlamışlardır. 2. ciltte Zekeriya Kurşun, 5. ciltte İbrahim Sezgin, 7, 8, 9 ve 10. ciltte ve daha sonra yeniden yayınlanan 1. ciltte Robert Dankoff ekibe katılmıştır. 1996 yılında yayınlanan ilk ciltten 11 yıl sonra, yani 2007 yılında bu dünya çapındaki eserin yayını tamamlanmıştır.

Günümüz okuyucusunun da yararlanması düşüncesiyle Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi adıyla 2003 yılında 1. cildini, 2005 yılında 2. cildini, 2006 yılında 3. cildini ve 2010 yılında 4. Cildini yayınlamıştır. Bundan sonra Seyit Ali Kahraman tarafından devam ettirilen serinin 5. ve 6. cildi 2010, 7, 8, 9 ve 10 ciltleri de 2011 yılında yayınlanarak seri tamamlanmıştır. Ayrıca 2010 yılında eserin tamamına örnek teşkil etmesi açısından Seyit Ali Kahraman tarafından Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler adıyla bir seçme kitap yayınlanmıştır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin gerek ülkemizde ve gerekse yurt dışında İngilizce, Sırpça, Macarca, Yunanca, Romence, Ermenice ve pek çok dile çeviriler yapılmış ve yayınlanmıştır. Bu yayınlar ilk baskı esas alınarak yapıldığından ne yazık ki pek çok eksikler içermektedir.

Seyahatname’nin Yazılışı


Türk tarihinin ve dünyanın en önemli ve en büyük seyahat kitabı olan Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin yazılış şekli hakkında bugüne kadar birtakım görüşler ileri sürülmüştü. Biz burada yine kendi eserinden yola çıkarak 10 cilt boyunca tespit edebildiğimiz bilgiler ışığında eserinin yazılışı hakkında tespitlerde bulunmaya çalışacağız.

Evliya Çelebi, bilindiği gibi gördüğü bir rüya üzerine gezmeye başlamış ve 51 yıl süren seyahati sonunda eserini yazmıştır. Rüyada meydana gelen bir dil sürçmesi sonucunca “Şefaat ya Resulallah diyecek yerde seyahat demişiz”le başlayan bir maceranın sonunda böylesine büyük bir eser meydana gelmiştir.

Rüyasında kendisine rehberlik eden sahabeden Sa’d bin Ebî Vakkas’ın rüyada anlattıkları ve habersiz çıktığı Bursa seyahatinden dönüşünde babasının öğütleri yazarımızın eserinin formatını oluşturmuştur. Rüya hakkında her ne kadar yorumlar yapılsa da biz gerçek olduğuna inanmak istiyoruz. Her ne olursa olsun dünya kültür hayatına böyle büyük bir eser kazandırmıştır.

Evliya Çelebi, gezip dolaştığı yerlerde öncelikle o yerin yöneticilerinden bilgiler almış, bölgenin kayıtlarım ve sicillerini incelemiş, subaşı ve diğer ileri gelenlerden istifade etmiş, halkla görüşmüş, bütün bunlara ilave olarak da kendisi bizzat gezip görerek, ölçüp biçerek edindiği bilgileri tek tek yazmıştır. Edindiği bu bilgileri yanında saklamış ve son durağı olan Mısır’da bir araya getirip sistemli bir şekilde ve gezi sırasına göre yazmıştır. Seyahate başladığından yaklaşık 10 yıl sonra gittiği yerde de 51 yıl ifadesini kullanmakta idi. Gezip dolaşması bitmiş, yaşı ilerlediğinden gezmeye gücü dermanı kalmamış, garip, kimsesiz kalıp künc-i vahdete (yalnızlık köşesine) çekildiği Mısır’ da eserini yazarken yine bu 51 yıl ifadesini kullanmıştır.

Evliya Çelebi, gezisi sırasında daha sonra gittiği yerlere atıflarda bulunmuştur. 1649 tarihlerinde gitmiş olduğu 3. ciltte hem Mısır’a gittiğini hem de Heyhat Sahrasına gittiğini ve orada gördüklerini yazmıştır. Mısır’a 1672’de, Heyhat Sahrasına 1665 yılında gitmiştir.

Yine 1649 yılı gezisini yazdığı 3. ciltte hacca gittiği sene [1671] gördüğü Kasımiye Kalesi’nden bahseder.

4. ciltte Irak ve Doğu Anadolu seyahatini yaparken yine 10. ciltte anlattığı Mısır’a [1672] atıf vardır. Irak seyahatini 1656 yıllarında yapmıştır.

Bu birkaç örnek de gösteriyor ki gezip dolaştığı yerde not tutup daha sonra Mısır’da bir araya getirmiştir. 

Seyahatname’nin 4. cildinde 1656 yılında Şat bölgesine yaptığı seyahate ait kısımda 51 yıl seyahat ettiğini, Seyahatname’nin 7. cildinde 1666 Mayıs’ında Kalmuk ülkesine yaptığı seyahate ait kısımda da yine 51 yıl seyahat ettiğini yazmaktadır. Bu iki ifadeden de anlaşılacağı gibi bütün gezileri bitirdikten sonra Mısır’da otururken Seyahatname’sini yazmıştır.

17. yüzyılda kaleme aldığı 10 ciltlik Seyahatname, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun başvurusu üzerine Haziran 2013’te UNESCO Dünya Belleği Listesine dahil edilmiştir.

Kaynaklar:

 www.ttk.gov.tr › tarihveegitim › evliya-celebi-1

 islamansiklopedisi.org.tr › evliya-celebi

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen