Fatma Abla

Aşık Feymani Ağabey’in eşi Fatma Hanım bir güzel insan. Tam bir Yörük- Türkmen hanımı.

Dürüst, samimi, hayatın içinde biri, hayatın içinden biri.

Evine gittiğimizde bir sürü yiyecek içecek koydu önümüze. Kadirli’nin turpu vardı. Mercimek köftesi yapmış. Yanında turşu var. Çay, ayran, tatlı zaten var.

Çok zeki Fatma Abla, çok da hazırcevap. Ben bir lâf söyleyince daha güzelini söylüyor, daha güzel cevap veriyor. Çok da güzel şiir yazıyor.

Yıl 1976.

Aşık Feymani Ağabey, Aşık Reyhani ve bir kaç aşıkla turnelere çıkıyor ve bu turneler bir ay sürüyor bazen. Bazen de daha fazla.

Feymani Ağabey’in eşi şiir yazıyor. Feymani Ağabey Ankara’ya gittiğinde bu şiirleri İrfan Ünver Nasrattınoğlu’na veriyor. O da Bizim Anadolu Gazetesinde yayımlıyor. Turneden dönüşte de gazeteye uğrayıp, yayımlanan şiirlerin gazetelerini alıyor, eşine götürüyor Feymani Ağabey.

Reyhani Ağabey de “Olmuyor Feymani” diyor. “Bu şiirleri sen yazıyorsun, eşinin adına yayınlatıyorsun” diye konuşuyor. Feymani Ağabey itiraz edecek ama inanmayabilir. Ses çıkarmıyor.

Aşıklar turneye çıkıyor ama o zaman şimdiki gibi haberleşme imkânı yok, Ankara’da hepsinin ortak bir adresi var, mektupları oraya geliyor. Sonra aşıklara bir şekilde ulaştırılıyor.

Yine bir turneye çıkıyorlar. Sivas, Yozgat, Çankırı, Kastamonu derken bir ilçeye varıyor aşıklar. “Aşık Feymani mektubun var” diye uzatıyorlar. Mektup eşinden gelmiş. “Bunun içinde mutlaka şiir var, bir şekilde Reyhani’ye okutmalı” diye düşünüyor.

Sazın bir telini mahsustan kırıyor Aşık Feymani. Sonra Aşık Reyhani’ye sesleniyor. “Reyhani, ben şu sazın telini takayım. Mektubu açta oku bakalım, ne havadis var memleketimden?” diyor. Reyhani okumak istemiyor. “Senin mektubun, Fatma kirve yazmış, belki özel bir şey vardır, okumayayım.”

“Oku Reyhani. O Deli Hazım’ın kızı, açık saçık bir şey yazmaz.”

Feymani Ağabey bir taraftan sazının telini takıyor, göz ucuyla da Reyhani’ye bakıyor. Reyhani mektubu okuyor, gözlerinde süzüm süzüm yaş. Ağlıyor Aşık Reyhani. Anası babası yaşlı Feymani Ağabey’in. Onların başına bir şey geldi, evde bir acı olay var diye Feymani Ağabey’i telaş alıyor. “Öyle bir şey yok kirve” diyor Aşık Reyhani. Şunu soruyor bu sefer; “Senin şiirlerini Fatma kirve mi yazıyor?”

Turnalara sesleniyor, turnalarla haber salıyor eşine Fatma Abla.

Mektuptaki şiir şu efendim;

Ötüşüp giden turnalar,

Deyin Feymanim tez gelsin.

Hasret sinemi yaralar,

Deyin Feymanim tez gelsin.

Kar yağar yollar örtülür,

Gurbetten gelen kurtulur,

Belki mektubum yırtılır,

Deyin Feymanim tez gelsin.

Hastayım hallerim yaman,

Yol gözlerim hayli zaman,

Unutman aman ha aman,

Deyin Feymanim tez gelsin.

Dağlarım büründü sise,

İçime düştü vesvese,

Eğer ki ölmedi ise,

Deyin Feymanim tez gelsin.

Benim kulağım sestedir,

Gönlümse kara yastadır,

Fatma da son nefestedir,

Deyin Feymanim tez gelsin.

Bir gariplik çöküyor Aşık Feymani Ağabey’e, duygulanıyor. Akşam otelde şu şiiri yazıyor eşine;

“Ahu gözlüm sana gelirim amma,

Yollar uzak, gönül yakın üzülme.

Aşkın ile çalar söylerim amma,

Teller uzak, gönül yakın üzülme.

Gönül aşktan kaybeyledi maçını,

Hakemler de bulamadı suçunu,

Okşamak isterdim kumral saçını,

Eller uzak, gönül yakın üzülme.

Boş yere çağırma duyulmaz sesin,

Belki rüzgâr ile gelir nefesin,

Ben kuzeye düştüm, sen güneydesin,

İller uzak, gönül yakın üzülme.

Suna boylum yollarını gözledim,

Kader imiş, gurbet ilde sızladım,

Tatlı, şirin dillerini özledim,

Diller uzak, gönül yakın üzülme.

Bu hasretlik ciğerimi dağlıyor,

Ilgaz Dağı yollarımı bağlıyor,

Feymani de gurbet elde ağlıyor,

Seller uzak, gönül yakın üzülme.”

Fatma Abla’ya “size rahatsızlık verdik” dedim. “Öyle deme. Rahatsızlık vereceğini düşündüğün yere gitme o zaman ” dedi. “Size zahmet oldu” dedim. “O zahmet değil, senin zahmet dediğine biz rahmet diyoruz” diye cevap verdi. “Abla çok hazırcevapsın” dedim. “Maşallah de” dedi.

Fatma Abla’nın her söze bir cevabı var. “Benim lâfım ağzımda” dedi. Sonra “Benim şiirlerim mi, Feymani’nin şiirleri mi güzel?” diye sordu. Gel de cevap ver. “Feymani Ağabey şiirine ‘Ahu Gözlüm’ diye başlıyor. Sizin yazdırdıklarınız daha güzel.” dedim.

Vaktimizin darlığından Aşık Feymani Ağabey’in çıraklarından Turgut Yörükoğlu’nu görememiştik. Yine bazı arkadaşlar da Feymani Ağabey’in yanına gelmek istemişler, haber vermediğimiz için sitem etmişler.

Fatma Abla “Bir daha gelişinizde sayfanıza yazın da öyle gelin” dedi.

Bize bir daha Azaplı Yolu görünüyor. Mahmut’la Abdullah Abi hazır nasıl olsa.

Nasip olur inşallah.

Ellerinden öperek…

Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen