Felaket Tellallığının Bir Manası Yok

Kenan EROĞLU

Odgurmuş (1):Bazı kimseler olduğundan fazla felaket tellallığı yapıyorlar. Gerçekten ülke “öldük-bittik” noktasına gelmiş midir? Sizce bu felaket telalığının sebebi nedir?

Ögdülmüş(2):Evet dediğin gibi bazı insanlar çok fazla felaket tellallığı yaparlar ve iki lafın bir arasında;

“Türkiye büyük bir oyunun içine çekiliyor” “Türkiye Suriye’de bir bataklığa çekiliyor yöneticilerin haberi yok.                                                                                   

“Kriz kapıda ve bu kriz asıl büyük depremin habercisi”

“Bu gidiş gidiş değil”

“Ekonomi kötü piyasa berbat”

“Her şey ABD’nin işi”

“Tüm komşularla sorunluyuz”

“İşçiyi memuru düşünen yok”

“Baharda büyük kriz var” derler.

Gördüğün gibi ne kadar olumsuz cümle varsa peş peşe sıralamaktan hiç imtina etmeyiz. Bir insanın bakışında ancak bu kadar olumsuzluk bir arada olabilir. Kendi yaşantısında beklide felaketlere, yıkımlara uğramış, hayatta hiçbir başarı elde edememiş bir insan ne kadar karamsar ise, şahsi bir felaketle karşılaşmamış bile olsa işte bu düşünceleri taşıyan insan ancak o kadar karamsar olabilir.

Haydi diyelim sol, olumsuzlukları ezeli stratejisi icabı, abartıyor, kabartıyor, olduğundan çok çok büyük gösteriyor. Her taraf yangın yeri gibi davranıyor. Onlar sistemle mücadelelerini bu şekilde ümitsiz bir vaka olarak sürdürüyorlar.

Solculara göre hiçbir şey iyiye gitmiyor, her an bir felaket kapımıza dayanabilir.

Olayları ve durumları gençliklerinde 3-5 kitap okuyarak öğrendikleri Marksist izahlarla yoruma tabi tutuyorlar. Marksistlerin başka ülkeler üzerine geliştirdikleri teorileri bizim ülkemize de uygulayarak birinci derecede felaket telalığını bunlar yaparlar.

Sol bunu yaparken, ekonomi çok kötü olduğundan, her şeyin berbat olduğundan, Türkiye’nin herhangi bir komşusu ile savaşa gireceğinden vs. değil. Hatta sadece bizim ülkemiz olarak değil, tüm geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere de aynı şablonu uygulayarak akılları sıra Abd emperyalizmine karşı mücadele ettiklerini sanmaktadırlar.

Onlar, yani Marksistler hayatı çekilmez, toplumu çürümüş ve içinde yaşanmaz,  liberal ekonomiyi berbat göstermeyi temel ilke olarak kabul etmişlerdir. Hayat çekilmez ve her şey berbat olacak ki kendi taraftarları ve inandırdıkları insanlar, kendilerinin dışında iyi bir dünya olmadığını kabul etsin ve kendi idealleri için ölesiye çalışsın.

Onlar için, hiçbir olumlu, hiçbir ılımlı düşünce yoktur. Adam bildiğini söylüyor, içindekini dışa vuruyor.

Odgurmuş:Bu insanlar ısrarla böyle iddia ettiklerine göre, bir yerlerde bir takım eksiklikler olmalı.

Ögdülmüş:Elbette ülke olarak pek çok sorunumuz vardır. Bu sorunlarımız ne Marksistlerin ileri sürdüğü şablona uyar ne de onların gösterdiği çözüm yoluna. Onların dediği ve ısrarla iddia ettiği gibi Türkiye’nin bir yere gittiği yoktur. Her iyi şey başkalarına ve dışımızda, her olumsuzluk ise bizde değil. Ülkemizin de sayılamayacak kadar pek çok iyi tarafları vardır elbette, önemli olan iyi tarafları görmektir. Ülkede bir takım aksaklıklar ve iyi gitmeyen şeyler varsa, ülke düşmanları bunları zaten olduğundan daha fazla orta yere seriyorlar. Ne kadar eksiğimiz hatamız varsa dünyaya duyuruyorlar. Türklük düşmanları gibi konuşmak ve onlarla söz birliği etmişçesine fikirler ileri sürmek, o fikirleri ileri sürenleri haklı hale getirmez.

Esasında ülkede iyi gitmeyen bazı şeyler konusunda hiç kimsenin diğerine fazla söyleyecek sözü yoktur.. Bir siyasi partini de diğer partiye söyleyecek sözü yok. Çünkü zaman içerisinde her görüş ya iktidara geldi ya da iktidar ortağı oldu ve sorumluluk aldı. Sorumluluk aldığı zamanlarda siyasi partilerimiz kendilerinin eleştirdikleri hangi konu üzerine eğilerek köklü çözümler getirdiler.

Ülke meselelerine eleştiri getirenlerin ayrı ayrı sorumluluğu olduğu da inkâr edilemez bir gerçektir. Çünkü bizler de fert fert her durumdan sorumluyuz. Bir başkasının yanlışını ve hatasını eleştirirken acaba biz kendimiz nerede ve nasıl yanlışlar ve hatalar yapıyoruz diye düşünmek lazım.

Açık konuşmak gerekirse bizler bulunduğumuz yerde bize verilen işi hakkıyla yerine getirdik mi, rastgele izin ve rapor alarak, işe zamanında gitmeyerek, mesai saatinden önce işyerinden ayrılarak görevi ihmal etmedik mi?

Bu açıdan bakınca bizim de sol görüşlüler gibi davranmamız gerekmiyor, yabancılar hakkımızda olumsuz şeyler söylüyorlarsa dikkat kesilmek, anlamaya çalışmak lazımdır. Bizimle ilgili her sözün üzerine atlamak yerine, her konuşanı dinleyip milli menfaatlerimiz açısından değerlendirmeye tabi tutmak daha faydalı olur.

Her yıl“bu bahar kriz var”, “bu sonbahar kriz var”hatta “sürekli kriz içindeyiz”diyerek kriz ve felaket tellallığı yapanların,“savaşa gireceğiz”diye endişe edenlerin dedikleri ne yazık ki her defasında boşa çıkmaktadır. Türkiye tüm iç ve dış düşmanlara inat Suriye’de bölücü terör örgütleriyle savaşa girmiş ve bu 3 savaştan da alnının akıyla çıkmıştır. Ülke savaşa girecek diye felaket tellallığı yapanlar geriye dönüp baktıklarında yaptıkları yanlışın acaba farkına varmışlar mıdır?

Odgurmuş:O zaman ne yapmak nasıl davranmak lazım?

Ögdülmüş:Sürekli felaket tellallığı yaparak ve bu gibi olumsuz görüşleri taşıyarak, yayarak, gündemde tutarak ülke problemleri çözülmediği gibi, yeni problemlere sebep olur. Problemlerin çoğalması ülke fayda sağlamıyor. Milletini Ülkesini düşünen insanlar sürekli felaket tellallığı yapmazlar. Milletini seven insanlar geleceğe doğru ümit verirler karamsarlık yapmazlar.

Ama görüyoruz ki birlikten ve bütünlükten, Milliyetçilikten bahsedenler de bu felaket tellallığı korosuna katılıp aynı şarkıları söylüyorlar. Aynı ağızla olayları yorumluyor, Aynı değerlendirmeleri yapıyorlar.

Başkalarını taklit ederek bir yere varma imkânı yoktur. Bir başkası bizi eleştiriyor, işler olumsuz gidiyor diyor diye söz etmesi bizi bağlamaması lazımdır. Başkalarının bakış açısı ile bizim bakış açımız farklı olmalıdır. Biz kendimize dönüp nereden gelip nereye doğru gittiğimize bakmamız gerekir. Bizim kendimize göre güç kaynaklarımız ve kendimize göre hasletlerimiz vardır. Bunları göz ardı edip Batı’nın bakış açısına kendimizi yerleştirerek kendimize bakamayız. Batı bizi kendi menfaatleri açısından görmektedir. Biz de kendimizi kendi bakış açımızdan ülke menfaatlerimize göre görmeliyiz. Bu gibi hastalıklardan en kısa zamanda kurtulmamız gerekir. Batı karşısında tek başına asırlarca karşı duran bir milletin mensubu olduğumuz unutulmamalıdır.

………………….

Odgurmış (1):Kanaat – Akıbet- Afiyet

Ögdülmiş (2):Akıl – Ululuk

Kadim Kitabımız olan “Kutadgu bilig” de geçen iki şahsiyet:

Yazar
Kenan EROĞLU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen