Füsun Menşure, Hamburg’ta doğdu. İnşaat mühendisliği eğitiminin ardından yurt dışında iç mimarlık mekan ve çevre tasarımı bölümünü bitirdi. Daha sonra işletme fakültesindeki eğitimini tamamlayarak yönetim ve organizasyon alanında yüksek lisans yaptı. Ulusal ve uluslararası alanda çeşitli projelerde çalıştı. Projelerinin bazıları uluslararası ödüllere layık görüldü.
Yazı hayatına lise yıllarında şiir ve hikayelerle başlayan Füsun Menşure’nin eserleri çeşitli edebi dergilerde ve gazetelerde yayınlandı.
Gazete haberlerinden yola çıkarak yazdığı hikayelerinde günümüz insanının zarar görme endişesi ile seçilmiş bir yalnızlığa çekilişini anlattı. Bu hikayeler ‘Konforlu Yalnızlık’ adıyla 2017 yılında Post Yayın tarafından yayınlandı.
Serbest şiirleri ile birlikte kara kalem çizimlerinin yer aldığı ilk şiir kitabı ‘Kuytu Köşe’ 2018 yılı Nisan ayında yayınlandı
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
AY ve GÜNEŞ
hangi çağdan kalmaydı
bakışını gölgeleyen hüzün
hangi mahşere sığardı
çektiğin azap
geçti
gitti
bırak
koy başını dizlerime
gözlerini kapat
ısınsın bin yıldır şefkate hasret benliğin
bütün yıldızları birer birer
iliştirdiler de gömleğine
bir sevda yıldızını
çok gördüler cismine
‘aşksız geçen zaman-ı hayatın
kazası yok’ ise
gel ey gül yüzlü
gel bırak kendini cennetime
gerekirse bölüşürüz yine
bir hırkanın kollarını
ki onlar
ay ve güneş gibi imkansızdırlar
yılda iki kez tutulup
sadece aşkla sarılırlar birbirlerine
KUYTU KÖŞE
ben evrenin göçebesi
dünyanın yetimiyim
annemin kabusu
babamın kısmetsiziyim
kuytu köşemi
kaybettiğimden beri
döner dururum
yanar dururum.
BİRİ
‘gölgemi kaybettim’
‘yolumu bulamıyorum’
diye seslendi
kalabalığın içinden biri
dönüp baktılar ki
güneş
bir tek onu aydınlatmıyor
bir tek onun seçilmiyor
yüzü elleri…
SÖZLER
yağmurlu bir gündü
koyu bir karanlığın ortasındaydık
siz gittiniz
renkler sustu
sesler karardı
serçelerin kanatları
dikenli tellere takılıp kaldı
kederden buğulanmıştı
aydınlık düşler gibi gözleriniz
gözlerinizi bende bırakıp
gittiniz
küçük adımlarımla arşınladım
kuzguncuk sahilinin
kuytu köşelerini
hala ruhumda yankılanan
sözlerinizi aradım
yoktular
oysa onları
bana en güzel cümlenin içinde vermiştiniz
belli ki
sözlerinizi de alıp gittiniz
cesaretinizin şahidi
denizi aradım sonra
ayın gözyaşlarıyla
ıslanan yakamozun
acısını görmemek için
paslı demir bir iskelenin
altına saklanmıştı deniz
dünyayı
ebedi bir karanlığın içinde bırakıp
gittiniz