Galip Erdem Üzerine Notlar

Galip Erdem’i görmedim, tanımadım. Ama büyüklerimden dinlediğim ve okudum. Bildiğim ise düşüncesi, eylemciliği, özgürlüğe olan düşkünlüğü, özgünlüğü ve Ülkücü Türk Milliyetçiliğine olan etkisi ile gözardı edilebilecek bir şahsiyet olmadığıdır. Ülkücü düşünceye etkisi ile bilinirliği ters orantılıdır.

Osman Oktay’ın onu anlattığı eseri hayatı ve kişiliği hakkında en güzel kaynak[1]. Nevzat Kösoğlu da gördüğüm kadarıyla bu kitaptan bolca faydalanarak mütevazi bir biyografi kitabı yazmış.[2] Fikirlerini, tezlerini, mücadelesini çözümleyen çok yönlü bir çalışma ise maalesef hâlâ yok. Türk Ocakları Ankara şubesi her yıl bir panel ile anıyor ve bazen bunları risale olarak yayımlıyor. Türk Ocakları Genel Merkezi de ölüm yıl dönümünde her yıl anıyor ama bu panelleri yayımlamıyor. Muhtemelen bu anmalar kitaplaşmış olsa devasa bir külliyat oluşurdu. KOCAV’ın Erol Güngör eseri gibi[3]. Ama Ocak nedense Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk döneminin aksine bilimsel çalışmalara önem vermiyor. Türk Yurdu Dergisi dışında bir yayın etkinliği görülmüyor.

Gaziantepli genç araştırmacılarımızdan Ahmet Şahin Türk Milliyetçiliğinin zayıf alanlarında çalışıyor, Milliyetçi Fikrin Sesi: Türkçü Dergiler eseri gibi. Şimdi de Galip Erdem üzerinde geniş kapsamlı bir editoryal çalışma hazırlıyor. Yayımlandığında Milliyetçilik tarihine büyük bir katkı sunacağından şüphem yok.

Galip Erdem, üzerine düşünmek çok çetrefilli bir sorun. Bu sorununun hakkından gelmek için Erdem’in Ülkücü Hareket ve düşünce üzerindeki etkisini tespit etmek gerekiyor. Bu etkiyi gösteren bir araştırma elimizde yok. Bir köşe yazısında bizim bütün yönleriyle bunu ele almamız zaten mümkün değil. Sadece birkaç not tarihe düşeceğim. Başka çalışmalarımızda da -Allah ömür verirse- ayrıntıları ile ele almayı düşünüyorum.

Osman Oktay’ın belirttiğine göre, ilk yazısı 1955 yılının ortalarında Kara Kedi adıyla Ömer Öztürkmen ve Şadi Pehlivanoğlu gibi arkadaşlarıyla birlikte üniversite öğrencisi iken çıkarmaya başladığı mizah dergisinde başladı. Bundan önce aynı şekilde üniversite öğrenciliği döneminde Tanrıdağ ve Komünizmle Mücadele dergilerini çıkarır. Fikir dergileri kendi basım masraflarını karşılamayınca mizah dergisi olan Kara Kedi’yi çıkarmaya başlarlar. 1958-1960 yılları arasında yaklaşık iki yıl Genel Yayın Müdürü olarak görev yaptığı Türk Yurdu dergisinde de yazarlığını ilerletir.

1960 İhtilali’nin üzerinden üç yıl geçmiş. Yeni anayasa yapılma sürecine girilmiş. Böyle bir dönemde Galip Erdem, Milliyetçi muhafazakâr bir gazete olan Tercüman Gazetesi’nde 1960 yılında imzasız yazılar kaleme alır. Yaşı 30’dur. “Galip Erdem” adını kullanarak ise 1961 yılında Mektup adlı köşesinde günlük yazılarına başlar. Erken bir dönemde yazmaya başlamış olmasına rağmen pek üretken kabul edilmez. Genellikle yazdığı makaleler derlenmiştir. Faşizm, Irkçılık, Sağcılık gibi konularda kitap çalışmaları yapmıştır. Ülkücünün Çilesi kitabı erken dönem Ülkücü düşüncenin mahiyetini ve konulara yaklaşımlarını öğrenmek için ana kaynak niteliğindedir. Ülkücülüğün ne olduğu hususunda ülkücü zihniyetin yol haritalarını belirleyen bir eser, hatta 9 Işık’tan da etkili, dersek abartmış olmayız.

Erdem, dönemin ulusal gazetelerinde yazıyor. Dili, üslubu etkileyici. Türkçeyi kullanımı sıradan bir gazetecinin çok ötesinde. Anlam yoğunluklu cümleler kurabiliyor.

Erdem’in Ülkücülük üzerine yazmaya başladığı yazıların tarihi Ülkücülüğün kurucusu kabul edilen Türkeş’in partiyi kurduğu dönemin öncesine dayanıyor olması dikkat çekicidir. Şüphesiz Ülkücülük ve Türk Milliyetçiliği Türkeş ve MHP ile birlikte, tarihinin önemli bir dönemecini oluşturuyor.

Erdem’in kitapları vefatının 15. Yılından sonra yayımlandı. Ülkücülerin fikri kaynaklarıyla olan ilişkisini göstermesi açısından manidar. Kızı Bilge, “Babam, kendisine Ülkücü denilmesinden çok hoşlanırdı. Ailesinden bile önde tutardı” demektedir.

Peki Ülkücünün Çilesi’ni teşkil eden yazıların MHP’den daha eski bir tarihe sahip olması ne anlama gelir?

Öncelikle, MHP ile Ülkücülük özdeşleşmesinin geçersizliğine bir vurgudur. İkincisi de, MHP’deki Ülkücüler de dahil bugün onun veciz haline gelen Ülkücülük hakkındaki sözlerinin birer sarsılmaz ilke haline geldiğinin göstergesidir. “Ülkücü olmaya çalışıyoruz” deyişi bugün Ocak çevresindeki bütün Ülkücülerin başlıca uranıdır. Sadece bu deyiş dahi etkiyi ve bugüne yansımasını göstermesi açısından kayda değerdir.

MHP üzerindeki etkisinin de gösterdiği gibi Ülkücülerin kendilerini tanımlanmasında, kimi zaman Türkeş’in fikirlerini dahi aşan bir durum ve etkileme söz konusudur.

Peki bu etki nereden geliyor? Yani Türkeş’in siyasi bir lider olmasına hatta mistik bir karakter olarak Başbuğ olarak anılmasına rağmen onun metinleriyle eşdeğer, hatta aşan bir etkiye sahip olmasının sebebi neler olabilir? 

Kanımca bunun birinci sebebi ülkücülüğü tasavvufi bir düzlemde diğerkâmlık tavsiye eden bir söylemle dile getirmesi. Dönemin 1950-1960’lı yıllarda Mevlana etkisinin Türkiye’de hakim olduğunu da düşününce bu tür konulara ilginin revaçta olduğu açıktır. Buna ciddi kültür krizini de eklememiz icap eder. Marksist solun kendini açıkça görünür kılmaya başladığı, örgütlenme ve yayıncılıkta büyük aşama kaydettiği bir zaman diliminde meydana gelen ruhi atmosfer, bu etkinin de sebepleri arasında görülebilir.

Yoksa onun öncesinde Atsız’ın da Ülkücülükten doğrudan olmasa da bahsettiği biliniyor. Ayrıca, Milliyetçi düşünce açısından da soy merkezli Türkçülük vurgusunun egemen olduğu hatta Atsız ve Türkkan arasındaki “Kim daha Türk?” tartışmalarının yürütüldüğü atmosferin de geride bırakıldığı bir dönem.

Erdem, vurgulanmalıdır ki bir bilim insanı değildir, doğrudan siyasetle ilgilenen biri de değildir. Kendisi belki kabul etmezdi ama kuramsal yazıları onu rahatlıkla kuramcı statüsüne sokmamıza yeter. Milliyetçilik, Millet, Irkçılık, Turancılık, Kültür gibi başlıklarla ele aldığı ve özellikle Devlet gazetesinde yayımlanan araştırma eserleri gazetecilik ürünü olmanın ötesinde tam bir bilimsel çalışma hüviyetindedir. Muhakeme gücü, tutarlılık, bilimsel bir kavramlar seti, olgular arasındaki kurduğu ilişki çalışmalarına bilimsel bir yön kazandırıyor.

Dönemin Devlet gazetesi gibi Ülkücü Türk milliyetçilerinin en etkili yayın organlarında yer alması Hareketi ideolojik beslenme açısından da etkilediğinden şüphe yok. Bu yönüyle yazdığı etkili metinler bir dönem değil bütün dönemleri etkileyen bir özelliğe sahiptir.

Galip Erdem, Türk Ocakları’ndaki son konferansında içeriği çok güçlü bir mesaj verir: “Türk milliyetçiliğinin en büyük meselesi Türk milliyetçilerdir.”

Belki de dönemin ideolojik billurlaşma niteliği, saflaşmanın keskinleşmesi bir rehber ve rehberlik edecek yazılara yazarlara ihtiyaç duyuyordu. Ülkesinin ve milletin gidişatına kaygı duyduğu, umutsuzluğun hızla artış gösterdiği bir zaman diliminde yazılar ruhunu bulmuştur. Zamanın ruhu ile yazının ruhu örtüşmüştü.

DİPNOTLAR

[1] Osman Oktay, Galip Abi, Ankara, 2019

[2] Nevzat Kösoğlu, Galip Erdem, İstanbul, 2016

[3]KOCAV’ın uzun yıllardan beri düzenlemekte olduğu Erol Güngör Anma Toplantıları’nın tebliğ metinlerinden oluşan eser,Erol Güngör dizisinin ilk kitabıdır.  Erol Güngör’e toplu ve kapsamlı bir bakış sunmaktadır. Prof. Dr. Tayfun Amman’ın danışmanlığında ve Dr.Mesut Aytekin’in Genel Yayın Yönetmenliği’nde hazırlanan kitapta 12 yıl içerisinde, 25 akademisyen tarafından 8 ayrı salonda sunulmuş 30 tebliğ yer almaktadır. Ayrıca kitabın sonunda Erol Güngör’ün yayımlanmamış fotoğrafları, KOCAV’da gerçekleştirilen Erol Güngör’ü Anma Toplantıları’nın davetiyeleri, fotoğrafları ve etkinliklerin basın yansımalarından oluşan bir de hatıra bölümü mevcuttur. Kitap temini Kültür Ocağı Vakıf Merkezinden veya internet sitelerinden yapabilirsiniz.

Yazar
İkbal VURUCU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen