Diğer taraftan, Gazprom’un hamlesiyle Avrupa enerji krizinin ve yüksek seyredecek petrol ve doğal gaz fiyatlarının Türkiye’ye ve enerji faturasına ciddi yansımaları olacak. Özellikle kış aylarında doğal gaz temininde zorluklarla karşılaşılması mümkün. Geçenlerde İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç’in kış aylarında –şu anda bin metreküpü 1300 dolar olan– doğal gazın 2500-3000 dolara çıkabileceğine işaret ederek “Gaz bulabilecek miyiz? Bulursak bile parasını ödeyebilecek miyiz?” sorusunu sorması iş dünyasındaki endişenin boyutunu gösteriyor.
Bu olasılığı göz önünde bulundurarak, AB örneğinde olduğu gibi, Türkiye’de şimdiden hangi tedbirlere başvurulacağı üzerinde durulmalı ve gerektiğinde uygulamaya konmak üzere bir önlemler paketi hazırlanmalı. Bu kapsamda Uluslararası Enerji Ajansının uzmanlığından da yararlanılabilir.
*****
Mithat RENDE
Avrupa’da enerji krizi derinleşiyor. Kıta aynı zamanda bir taraftan aşırı sıcak hava dalgasıyla kavrulurken, orman yangınları İspanya, Fransa ve İtalya’yı sarmışken, aşırı sıcaklardan can kaybı yaşanıyor. Enerji krizi, iklim krizi ve gıda kriziyle aynı zamanda mücadele etmek durumunda kalan Avrupalı yöneticiler için ciddi bir sınama söz konusu. Rus enerji devi Gazprom’un son hamlesi bu sınavı daha da zorlaştırdı.
Bu hamle Rusya’nın doğal gaz tekelini elinde bulunduran devlet şirketi Gazprom’un 18 Temmuz’da Avrupa’daki müşterilerine yolladığı bir mektupta, olağanüstü durum ve zorunlu nedenlerle (force majeure) gaz sevkiyatını yerine getirme garantisi veremeyeceğini resmen bildirmesiydi.
Gazprom’un gerekçesi ABD yaptırımları
Gazprom’un bu kararı Avrupa’da devam eden ve Rusya’nın muhtemel yeni hamleleriyle kış aylarında ağırlaşması beklenen enerji krizinde önemli bir gelişme teşkil ediyor. ‘Force majeure-zorlayıcı neden’ maddesi genellikle birçok sözleşme ve kontratta yer alır. Ancak, olağanüstü durum ve zorunlu neden kavramları genellikle belirsizlikler içerir ve itirazlara yol açar. Nitekim, Rus gazının en büyük ithalatçısı konumundaki Alman şirketi Uniper, bu kararın gerçeği yansıtmadığını, haksız ve yersiz olduğunu Gazprom’a bildirdi. Böylece Alman tarafı, oluşacak zararın tazmini için ileride tahkime başvurma yolunu açık tuttu. Almanya’nın en büyük enerji üreticisi RWE şirketi de Gazprom’dan benzer bir bildirim aldığını teyid etti.
Gazprom’un savunmasıysa Kuzey Akım-1 üzerinden gaz sevkiyatını teknik nedenlerle kesmek zorunda kaldıklarını, tamir ve bakım için Kanada’ya gönderilen ana pompa istasyonu türbininin, uygulanan yaptırımlar nedeniyle zamanında geri gönderilmediğini, arz düşüklüğünün bundan kaynaklandığı yolunda.
Petrol silahı yine devrede
Avrupa’daki son gelişmeler ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası yaşanan olaylar, enerji, güvenlik ve dış politikanın birbirinden ayrılmaz olduğunu bir kez daha açık bir biçimde gösterdi. Esasen, enerji kaynaklarının dış politika aracı ve bir çeşit silah olarak kullanılması yeni bir olgu değil.
İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın 1953 yılında Amerikan ve İngiliz iş birliğiyle devrilmesi, 1973 ve 1979 petrol krizleri, Rusya’nın 2006 ve 2009 yıllarında Ukrayna’ya yönelik doğal gaz sevkiyatını durdurması, enerji fiyatlarını belirlemek için oluşturulan örgüt ve platformlar belli başlı örnekler. Rusya’nın doğal gaz sevkiyatını kısması, bazı ülkeler için tamamen kesmesi; AB, ABD ve İngiltere’nin Rusya’dan petrol alımını kısmen veya tamamen durdurmaları enerji kaynaklarının siyasi amaçlarla nasıl kullanıldığının son tezahürleri.
Alman sanayii kötü etkilenebilir
Avrupa’da temel sorunlardan birisi, birçok ülkenin ve özellikle Almanya’nın Rus gazına olan aşırı bağımlılığından kaynaklanıyor. Rusya dünyanın en büyük doğal gaz üretici ve ihracatçısı konumunda. Avrupa ülkeleri 2021 yılında Rusya’dan toplam 155 milyar metreküp doğal gaz ithal etti. Avrupa’nın bağımlılığı yüzde kırk, Almanya’nın ise yüzde 50 civarında ve sürdürülebilir değil. Ukrayna savaşından sonra kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesi daha da zorunlu hale geldi.
Ancak, ilk aşamada ihracatın motoru konumundaki Alman endüstrisinin temel girdisi olan Rus doğal gazından vazgeçmesinin faturası yüksek olacak. Gaz kesintilerinin ve yüksek enerji fiyatlarının Avrupa’da enflasyonu körüklemesi ve ekonomik durgunluğa yol açması bekleniyor. Bu nedenle şimdiden AB düzeyinde gelecek kış ayları ve en kötü hal senaryosuna göre alınabilecek önlemler üzerinde çalışılıyor.
Fransa’nın elektrik üretiminde daha çok nükleer enerjiye dayanması onu Rus doğal gazı krizinden bir ölçüde sakınıyor.
Seçenekler sınırlı
Almanya uzun yıllar enerji politikasını ve Rusya ile ilişkilerini karşılıklı bağımlılık ilkesiyle düzenlemeyi tercih etti ve boru hatları dahil, gerekli altyapıyı Rusya ile iş birliği içinde buna göre oluşturdu. Bu çerçevede Almanya’daki birçok gaz stoklama deposunun da Gazprom’un kontrolünde olduğunu hatırlatmakta yarar var. Ancak, Ukrayna’nın işgali ve ardından gelen Polonya ve Bulgaristan’a yönelik gaz kesintileri nihayet Kuzey Akım-1 hattından gaz akışının düşürülmesi sonucu Alman liderler, Rusya’yı bundan böyle güvenilir bir enerji tedarikçisi olarak görmediklerini çeşitli vesilelerle dile getirdiler. Böylece Rusya, karşılıklı bağımlılığa dayanan ortak sayılırken enerjide güvenilmez kaynak ülke konumuna indirgenmiş oldu.
AB de bu yönde aldığı kararlarda Rusya’ya olan bağımlılığın asgari düzeye indirilmesini öngörüyor. Önlemler arasında ABD’den sağlanması öngörülen yıllık 50 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alımı da var. Ancak, bunun gerçekleştirilmesi güç görünüyor. Öncelikle ABD’nin ek kapasite oluşturabilmek için 3-4 seneye ihtiyacı var. İkincisi Almanya’da LNG’nin depolanıp yeniden gazlaştırılması için gerekli terminaller yok, henüz inşa aşamasında.
ABD ellerini ovuşturuyor ama…
Bu arada Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını daha da artıracak olması nedeniyle Kuzey Akım-2 projesine başından beri karşı olan ve gerçekleşmemesi için yoğun faaliyet gösteren ABD yetkilileri projenin devre dışı bırakılmasından duydukları memnuniyeti gizlemiyor. Hal böyle iken, önümüzdeki dönemde Ukrayna’da barışın sağlanması halinde, birçok Avrupalı dev enerji şirketinin ortak olduğu, 11 milyar Dolara mal olan, yılda 55 milyar metreküp kapasiteli Kuzey Akım-2 projesinin raftan indirilerek devreye sokulması tamamen ihtimal dışı değil.
Avrupa’da enerji krizi esasen Ukrayna’nın işgalinden önce başlamıştı. Bu konuda Avrupalıların da hataları ve yanlış hesaplarının etkili olduğunu söylemek mümkün. Krizin oluşmasına, pandeminin enerji yatırımlarına olumsuz etkisi, 2021’de hızlı ekonomik canlanmanın yol açtığı doğal gaz talebine hazırlıksız girilmesi, Avrupa’da yaşanan kuraklık ve rüzgârın düşük kalması gibi doğa olayları krizin oluşmasının temel nedenleri arasında. Rusya’nın, Kuzey Akım-2 hattı için gerekli izin ve formalitelerin hızlandırılması için başvurduğu taktikler, örneğin, Gazprom’un kışa girerken Avrupa’da yeterli ölçüde doğal gaz stoklamaması da krizin nedenleri arasında.
Türkiye’nin durumu
Diğer taraftan, Gazprom’un hamlesiyle Avrupa enerji krizinin ve yüksek seyredecek petrol ve doğal gaz fiyatlarının Türkiye’ye ve enerji faturasına ciddi yansımaları olacak. Özellikle kış aylarında doğal gaz temininde zorluklarla karşılaşılması mümkün. Geçenlerde İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç’in kış aylarında -şu anda bin metreküpü 1300 dolar olan- doğal gazın 2500-3000 dolara çıkabileceğine işaret ederek “Gaz bulabilecek miyiz? Bulursak bile parasını ödeyebilecek miyiz?” sorusunu sorması iş dünyasındaki endişenin boyutunu gösteriyor.
Bu olasılığı göz önünde bulundurarak, AB örneğinde olduğu gibi, Türkiye’de şimdiden hangi tedbirlere başvurulacağı üzerinde durulmalı ve gerektiğinde uygulamaya konmak üzere bir önlemler paketi hazırlanmalı. Bu kapsamda Uluslararası Enerji Ajansının uzmanlığından da yararlanılabilir.
Belirsizlikler ve fırsatlar
Bu arada Türkiye’nin, Rusya ile Avrupalı enerji müşterileri arasında oluşan güven açığını ve AB’nin politika değişikliğini fırsata dönüştürebilecek girişimlerde bulunması mümkün. Bu çerçevede ülkemizdeki enerji altyapılarından yararlanılarak Avrupa’ya Hazar havzasından, Körfez’den, Orta Doğudan veya Doğu Akdeniz’den yeni kaynak sağlanması, ayrıca yeşil hidrojen projeleri üzerinde durulabilir.
Sonuçta, bugünkü siyasi ortamda enerji arz güvenliğini sağlamak oldukça güç görünüyor. Küresel enerji sistemi güvenilir olmadığı gibi son derece pahalı ve sürdürülebilirliği sorgulanır durumda. İklim kaynaklı doğal afetlerin her geçen gün daha yoğun yaşandığı ve büyük yıkım ve can kaybına yol açtığı günümüzde enerji kaynakları üzerinde oynanan, dar siyasi ve ekonomik çıkarlara dayalı oyunların bazı ülkeleri karanlıkta bırakırken diğerlerini daha çok kömür yakmaya yöneltmesi iç karartıcı bir durum.
—————————————————
Kaynak:
https://yetkinreport.com/2022/07/21/gazpromun-darbesi-avrupa-enerji-krizi-ve-turkiye/