Ülkeler özelinde tarım politikası, akıllı ve bilimsel tarım uygulamaları, toprağın yapısı ve özelliğine uygun ürünlerin planlı bir şekilde ekilmesi tarımdan elde edilen getiriyi ve de fiyatları etkiliyor. Bu konuda, Türkiye’de kırsaldaki genç nüfusun aile mesleği olan çiftçiliği yapmak istememesi ve bunun yerine kentlerde yaşamayı tercih etmesi uzun vadeli ve yapısal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada Türkiye gıda güvenliğini sağlamak istiyorsa çiftçiliği saygın bir meslek haline getiren, çiftçisini eğiten, teknolojik ve finansal anlamda destekleyen politikalar geliştirmeli.
*****
Prof. Dr. Elif NUROĞLU[i]
Son zamanlarda artan gıda ve enerji fiyatları tüm dünyada enflasyonu yükseltirken gündemimize de yeni bir kavram ekledi: “Gıda milliyetçiliği”. Gıda milliyetçiliği kavramı, gıda üretiminde kendi kendine yetmenin yanı sıra, üretilen gıdanın zor zamanlar için muhafaza edilmesi ve ihtiyacı olan başka bir ülke ile paylaşılmamasını ifade ediyor. Gıda fiyatlarındaki artışı sadece Rusya-Ukrayna Savaşı’na veya bazı ülkelerin stokçuluk yapmasına bağlamak ise buzdağının görünen kısmı ile oyalanıp asıl sebepleri görmezden gelmek olarak yorumlanıyor.
Dünya genelinde artan fiyatların seyrine yakından bakacak olursak gıda krizinin aslında Kovid-19 salgını ile birlikte başladığını görürüz. Salgın sırasında üretimin durması öncelikle fiyatları yükseltmeye başladı. Kısmi iyileşme sağlanıp da üretim bantları yeniden işlemeye başladığında ise konteyner ve çip krizi gibi yeni engellerle karşılaşıldı ve tüm bunlar fiyatları daha da artırdı. Bu fiyat artışları ekonomiye giriş dersinde öğrenilen en basit iki kuraldan ötürü gerçekleşti: Herhangi bir malın arzı azalırsa fiyatı artar, herhangi bir mala olan talep artarsa fiyat yine artar. Dünya tam salgının pençesinden kurtulup toparlanma evresine girecekken ise Rusya-Ukrayna savaşı çıktı ve dünyanın tahıl ambarı olarak bilinen bu iki ülkenin dünyaya tahıl ihracatı durdu. Aynı zamanda büyük bir enerji ve gübre ihracatçısı olan Rusya’ya uygulanan yaptırımlar enerji ve gübre fiyatlarını artırarak küresel fiyatları da yukarıya çekti.
Gıda fiyatlarındaki artışın nedenleri
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın üretim boyutundaki etkileri henüz test edilmedi ancak gıda fiyatlarının belirlenmesinde kronik olan başka sorunlar da var. Tarım ürünlerinde belli ülkelere olan büyük bağımlılık, bunlardan en büyüğü olarak nitelenebilir. Dünyadaki buğday üretiminin yüzde 60’ını sadece dört ülkenin, buğday ihracatının yarısını ise beş ülkenin yapması bu tekelleşmeyi açıklıyor. Aynı durum soya, ayçiçeği ve mısırda da geçerli. Salgın sırasında tüm dünyada acı bir şekilde etkisi görülen Çin’e bağımlılık sorunuyla bu defa gıda alanında karşı karşıyayız. Tahıl ticaretinde belirli ülkelere çok yüksek bir bağımlılık söz konusu. Ülkeler özelinde ise fiyat belirleyicinin üretici değil, büyük zincir marketler, aracı, komisyoncu ve halciler olması da gıda fiyatlarını yükselten diğer bir etken.
Ülkelerin tarım politikasındaki yetersizlikler ve ithalata bağımlılık seviyeleri dünyadaki gelişmelerden etkilenme oranlarını etkiliyor. Örneğin, buğdayda kendi kendine yeterli olan Hindistan, Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan kaynaklanan tahıl fiyatı artışının kendi ekonomisi üzerinde bir etkisini görmez. Ancak Hindistan’da 2022 yılında aşırı sıcaklar nedeniyle düşen buğday üretimi içeride panik havası estirdi ve ülke genelinde buğday fiyatlarını artırdı. Bunun üzerine Hindistan 2022 yılı mayıs ayında buğday ihracatını durdurdu ve açlık sınırındaki ülkelere ihracat yapmaya devam etme, ancak stok amaçlı buğday alan ülkelere satış yapmama kararı aldı. Mevcut durumda dünya buğday stoklarının yarısı ise Çin’in elinde bulunuyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) temmuz ayında Türkiye’de değişen fiyatların ürün bazında farklı sebepler neticesinde gerçekleştiğini açıkladı. Örneğin, kuru soğan ve patates fiyatları arz yetersizliği; sivri biber, salatalık ve domates artan talep; limon fiyatları ise depo masraflarının artması nedeniyle yükseldi. Ispanak, havaların ısınması ile daha az hasat edildi ve bu durum doğrudan fiyatını etkiledi. Yumurta ise yem fiyatları yükseldiği için daha yüksek fiyata satıldı.
Gübre fiyatları da gıda fiyatlarını doğrudan artıran bir etmen. Gübreyi ithal eden ve parası değer kaybeden ülkeler için artan kurların gıda fiyatlarına doğrudan bir etkisi oluyor. Hayvancılıkta ise yem fiyatları artış üzerinde doğrudan bir etkiye sahip ve son günlerde Türkiye’de hem süt hem de et fiyatlarını artıran en önemli etken.
Ülkeler özelinde tarım politikası, akıllı ve bilimsel tarım uygulamaları, toprağın yapısı ve özelliğine uygun ürünlerin planlı bir şekilde ekilmesi tarımdan elde edilen getiriyi ve de fiyatları etkiliyor. Bu konuda, Türkiye’de kırsaldaki genç nüfusun aile mesleği olan çiftçiliği yapmak istememesi ve bunun yerine kentlerde yaşamayı tercih etmesi uzun vadeli ve yapısal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada Türkiye gıda güvenliğini sağlamak istiyorsa çiftçiliği saygın bir meslek haline getiren, çiftçisini eğiten, teknolojik ve finansal anlamda destekleyen politikalar geliştirmeli.
Tahıl koridoru girişimi
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün uluslararası fiyatlardaki aylık değişimleri izleyerek oluşturduğu verilere göre Gıda Fiyat Endeksi, 2022 yılı temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 8,6 düşüşle 140,9 puana gerileyerek son 10 aydaki en sert düşüşü gördü. Bu düşüş bitkisel yağlar, tahıllar, şeker ve süt ürünleri ile etin uluslararası fiyatlarındaki gerilemeler sayesinde oldu. Ayrıca şeker fiyatlarındaki düşüşte Brezilya para birimindeki değer kaybı, tahıl fiyatlarındaki düşüşte ise Kuzey Yarımküre’de yaşanan hasat mevsimi etkili oldu.
Tahıl ve dolayısıyla gıda fiyatlarının Türkiye’nin girişimi ile açılan tahıl koridorundan sonra bir miktar daha düşmesi bekleniyor. Fitch Derecelendirme Kuruluşuna göre, Ukrayna’dan yapılan tahıl sevkiyatı sonucunda tahıl fiyatlarında görülen düşüş, 2023 yılında küresel gıda enflasyonunu da düşürecek. Amerikan Merkez Bankasının şahin politikaları da bir yandan küresel durgunluk beklentilerini artırırken diğer yandan fiyat artışlarını dizginleyeceğe benziyor. Şu an Ukrayna’nın gemi ve silolarında ihraç edilmeyi bekleyen 25 milyon tondan fazla tahıl ürünü olduğu biliniyor. Rusya da 2022’nin sonuna kadar 50 milyon ton tahıl ihraç etmek istiyor. Buğday arzının artmasının küresel tahıl fiyatlarında kısmi bir rahatlama sağlaması bekleniyor.
Enerji fiyatlarının domino etkisi
Rusya’nın gaz sevkiyatını düşürmesi ve artan enerji fiyatları, enerjiyi girdi olarak kullanan tüm sektörleri etkiliyor. Enerji fiyatlarındaki artışı ve azalan gaz sevkiyatını enerji krizi olarak adlandırıp adlandırmamak olayın vahametini değiştirmiyor. Neticede tarımdan hizmete, ısınmadan sanayiye kadar her yerde ihtiyaç duyulan enerjinin daha pahalı olması, etkisini enflasyon rakamlarında aylardır gösteriyor.
İçinden geçtiğimiz ve önümüzdeki aylarda nasıl seyredeceği öngörülemeyen enerji darboğazını hafifletmek için Avrupa Birliği (AB) enerji tasarrufu için hazırladığı “doğal gaz acil durum planını” hayata geçirdi. Bu plana göre AB ülkeleri Mart 2023’ün sonuna kadar gaz tüketimini, son 5 yıldaki ortalama tüketime kıyasla yüzde 15 azaltacak.
Almanya’nın enerji piyasasını düzenleyen kurumu Bundesnetzagentur (BNetzA) Başkanı Klaus Müller’e göre önümüzdeki sonbaharı ve kışı geçirmek için tüketicilerin en az yüzde 20 enerji tasarrufu yapması gerekiyor. Almanya daha önce kapatma kararı aldığı nükleer santrallerin çalışmasını belirli bir süre için uzatmayı ve kömür santrallerini yeniden faaliyete geçirmeyi planlıyor. Ülkeler tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmadığı ve enerjide fosil yakıtlara bağımlılıktan kurtulmadığı sürece yaşanan enerji krizinin yeşil dönüşüm planlarını geciktirmesi de söz konusu olabilir. Diğer yandan ise alınan tasarruf tedbirleri üretim ve tüketimi azaltarak yeniden durgunluğa sebep olabilir.
Dünyada etkisini gösteren fiyat artışlarının bir kısmı kaçınılmaz olarak tüm ülkeleri etkileyecek. Ancak gıdadaki artış konusunda her ülke gibi Türkiye de geleceğini garanti altına alacak politikalar geliştirmek zorunda. Planlı bir tarım politikası ile ne üretileceğine çiftçilerin değil politika yapıcıların karar verdiği ve çiftçiliğin gelir anlamında tatmin edici bir meslek haline getirildiği bir ortamda Türkiye, en azından temel gıda maddelerinde kendi kendine yeten bir ülke haline gelebilir. 2008 yılından bu yana krizlerin biri biterken diğeri başlıyor. Artan gıda ve enerji fiyatlarına ve yükselen enflasyona sebep arayan kolaylıkla bulabilir. Ancak bu ortamda yapılacak en iyi şey sebeplere yoğunlaşmak değil, sonucu iyileştirecek ve gıda ile enerji güvenliğini sağlayacak önlemler almaktır.
———————————————
Kaynak:
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/gida-enerji-ve-ekonomideki-kuresel-krizler-neyin-sonucu/2659730
[i] Prof. Dr. Elif Nuroğlu, Türk-Alman Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesidir