Ruhun derinlerinde yeşeren bin bir baharın adıdır gönül.
İnsan, Allah’a gönül yoluyla ulaşır.
Zira gönül ,Allah inancının bulunduğu yerdir.Bu yüzden gönül arıdır,dururdur,hiçbir olumsuzluğu içinde barındırmaz.Kin,fitne,hasetlik gibi kötü duygular kalbe girince gönül,oradan ayrılır,kendine hiçbir kötülüğün bulaşamayacağı güzellikler ülkesine göç eder.
Gönül güzelin peşindedir ve o güzelliği diliyle ifade eder.Güzel sözün ,kötü söze üstünlüğünü Yaradan buyurur:’’ Gördün ya Allah hoş bir sözü nasıl bir misal yaptı.Güzel söz kökü (yerde) sabit dalları havada hoş bir ağaç gibidir. Yemişlerini Rabbinin izniyle her dem verir.Ve Allah insanlara böyle misaller verir ki kavrayıp düşünsünler. Kötü bir sözün misali de pis bir ağaç gibidir ki toprağın üstünde cüsselenmiş,varlığını sürdürme imkanı yoktur.’’(İbrahim,24-25-26)
Diğer organlar ilhamını gönülden alır. İnsan ,gönlü sayesinde yaratılmışların en şereflisi olur, melekleşir. İnsanı anlamlandıran,ruhunu kıpırdatan, duygu dünyasının kapısını açan gönlüdür. İnsanın içindeki gökyüzü, gönülle aydınlanır. Işığı başka gönüllerde yeni aydınlıklar doğurur. Kalp, gönülden dolayı vücudun bir parçası olmanın ötesine geçerek sırlar alemine yükselir. Ve nice güzellikler, iyilik ve doğruluklar çiçekli bahçeler olup varlık aleminde yer bulur.
İnsan gönül kulağıyla duyar, gönül gözüyle görür, gönülleri hoş tutar, gönülden bağlanırsa gönüllere girer, birlik alemindeki gerçeği kavrar, mutlak varlığı içinde hissederek huzura erer, olgunlaşır. İnsan, bağışlanan bilgi ,hikmet ve erdemle hayatın zorluklarına,çaresizliklerine çözümler bulur. İnsan, dünya güzelliklerinin şükrünü eda ederek nimetinin bereketini artırır.
Aşk, gönülde tecelli eder. Gönül onunla zenginleşir. Aşk,bütün evrenin yaradılış sebebidir. Beşeri aşkın, basamaklarından çıkılarak ilahi aşka ulaşılır. “Leyli Leyli’’ diyen dil, “Mevla Mevla’’ nidaları ile gerçek olan aşkı bulur. Aşk,insanın yaradılışından getirdiği bir duygudur ki, mekanı gönüldür. Aşk, cemali ruh ile celali nefsi terbiye ederek kemal ulaşmaktır gönül yurdunda.
Aşk, bir kaygının dışa vurumudur, ulu hasretlerin diğer adıdır. Aşk, bilen insanın sorumluluğu, paylaşmanın ilk adımıdır. Aşk,zorluğun mengenesinde bir kanatlanıştır,insanın yürek ürperişleriyle sonsuzluğa uyanmasıdır.Aşk,tan ağartısıdır, gün ortası aydınlıktır. Aşk, acısına kırağı düşen sevdalıların uğunup ağlamasının hüzzamdan tutanağıdır. Aşk, çıvgın fırtınalar ortasında asude baharların yeşermesidir. Ve giydirilen ateşten gömleğe dayanma gücünün sınanmasıdır.
İnsan, gönül kırmak yerine gönül yapmayı, gönül fethetmeyi tercih ederek, hem Hak rızasını kazanacak hem de iç dünyasındaki hazineleri keşfetmiş olacaktır. İnsanı değerli kılan içindeki gönül cevheridir. Onu kaybedenler, yitiğini bilmeyenler ve kendini tanımayanlardır.
Gönlün sınırları genişledikçe hayat yeniden başlar. Engin gönüllü olanlar hayatı gerçek anlamıyla kavramış kimselerdir.Zaten insanlığı zenginleştiren ve güzelleştirenler de onlar değil midir? Onlar, gönüller fethedenler…