Görünmez Ellerde Paslanan Çelik ve Krom Yağması

Durumda bir gariplik seziliyordu.

2000 yılıydı. Pazarlama biriminin teftişini yapıyordu. Stoktaki 150 bin ton ferrokromun yurt dışına satışı konusunda kurumda bir tartışma vardı. Yabancı beş firma ürün talep etmiş, bunlarla görüşmeler sonucunda fiyat dâhil satış şartları belirlenmiş ancak miktar konusunda bir tartışmadır gidiyordu. Miktar önemli ise neden fiyata yansımıyordu? Neden miktar önceden belirlenmemişti? Firmalar aracı firmalardı, hiçbiri ürünü kullanan değildi. Hâsılı bir gariplik vardı.

Müfettiş yeni yeni yaygınlaşan internet üzerinden aracı beş firmayı araştırmaya başladı. Bilgiler ekrana akıyordu. İlk firmanın Glencore firmasına ait olduğunu gördü. Glencore’un Türkiye temsilciliği de ferrokrom talep etmişti. Hayretle diğer firmaların da Glencore ile doğrudan ya da dolaylı bağlantılı olduğunu gördü. İş daha da garip bir hal almıştı. Büyük bir yolsuzluk girişimi söz konusuydu.

Müfettiş, Glencore firmasını araştırmaya başladı. Glencore, Marc Rich adında Yahudi emtia tüccarlarından biri tarafından birkaç tüccar arkadaşı ile İsviçre merkezli olarak kurulmuştu ve hızlı şekilde büyüyordu. Ortaklar büyüme sürecinde ticari ahlak kurallarını esnetmekten çekinmiyorlardı. Firmada bir gariplik vardı. Firmanın yüzde 70 hissesine sahip olan Marc Rich şirket merkezine giremiyordu işleri yanında çalışanlara bırakmıştı. Glencore yoluna Marc Rich olmadan devam ediyordu.

Müfettiş Marc Rich’i araştırmaya başladı. Adı birçok kaynakta Soros’un adamı olarak geçiyordu. ABD’ye girişi yasaktı. Bu yasaktan Başkan Clinton’ın görevden ayrılmadan hemen önce imzaladığı bir af kararı ile kurtulmuştu. ABD’de bu affın büyük bir miktardaki bağış ile sağlandığı konuşuluyor, Clinton’ın geriye yönelik azledilip azledilemeyeceği tartışılıyordu. Tartışma 11 Eylül İkiz Kuleler saldırısından sonra gündemden düştü.

Müfettiş araştırmalarını sürdürürken kurum yönetimi de krom talep eden firmaların Glencore’a ait olduğunun anlaşıldığını öğrenmişti. Yolsuzluk girişimi ortaya çıkmış, karar vericiler sözleşmeyi imzalamaktan çekinmeye başlamıştı. Daha önce ferrokrom alan bu firmalar aynı gemiye ferrokromu yükleyip ABD’ye gönderiyormuş. Beklenen zamanda ferrokrom ABD’ye ulaşmayınca ABD’de Etibank’ın ürününü dağıttığını söyleyen biri çıkıp geldi. Gecikmenin sebebini ve ürünün akıbetini merak etmişti. Bir fırsatını bulup beraberinde getirdiği belgelerin fotokopileri elde edildiğinde aracı firmalar (aslında sadece Glencore) ile dağıtıcı firmanın müthiş kârlar elde ettiği görüldü.

Ferrokromun aracılara (yani Glencore’a) verilmemesi, ABD’ye pazarlama firması kurularak kurum tarafından satılması önerisine idare direnemedi. Pazarlama birimi de bu öneriyi destekliyordu. ABD’de firma kuruluş aşamasında Müfettişi ferrokrom konusunda ziyaret edenler oldu. Gelenler komünizm gelmesin diye ülke için çatıştıklarını, bedel ödediklerini (ki, biri meşhur bir davadan epey yatmıştı), devletin kendilerine borçlu olduğunu, bu işten 500 bin dolar komisyonları olduğunu, şirket kurulmasında ısrar ederlerse Eti Holding’i (şimdi Eti Maden) özelleştirmeye devrettireceklerini biraz da tehditkâr bir tavırla belirtip gittiler.

Müfettiş tehdidi ciddiye almadı. Ancak yine de krom ve ferrokrom piyasalarını araştırıp ferrokromun özelleştirilmemesi ve paslanmaz çelik üretimine geçilmesi hakkında bir bilgi notu hazırlayıp ilgili olduğunu düşündüğü yerlere ulaştırdı.

ABD’de şirket kurulmuş ve ilk parti ferrokrom yola çıkmıştı. Daha gemi ABD’ye ulaşmadan Ferrokrom tesisleri 10 Ekim 2000 tarihinde özelleştirme idaresine devredildi. İki ay sonra Aralık 2000’de de bir gece ansızın, ilgili Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in de şaşkınlıkla karşıladığı bir şekilde, Eti Holding tümüyle özelleştirme kapsamına alındı.  Sonrasında büyük bir mücadele ile borlar özelleştirme kapsamından çıkarılmışsa da ferrokromlar, bakır, gümüş ve alüminyum tesisleri özelleştirildi.

Elâzığ ve Antalya ferrokrom tesisleri 500 bin dolar komisyon için mi özelleştirmeye devredilmişti? Bu kadar kolay mıydı? Cevabı yazının sonunda olacak ve nasıl bir sömürü düzeni kurulduğu anlaşılacak.

Krom nedir diye devam edelim yazıya.

Krom yer kabuğunun doğal bileşenleri arasında yer almaktadır. Mineral yapısı  farklı renkler içerdiğinden Yunanca kelime olan ‘chroma’ yani renk olarak anılmaktadır. Metalik bir görünüme sahip olan krom aynı zamanda gümüş gibi parlak bir yapıya sahiptir. Diğer taraftan sert bir metal olmasına rağmen kolay kırılır

Krom oldukça geniş bir alanda kullanılmaktadır. Metalurji, kimya, döküm sanayii, otomotiv sektörü, mutfak ve banyo metalleri gibi pek çok değişik sektörde kullanılan krom; en önemli metaller içerisinde yer almaktadır.

Krom rezervleri 230 milyon tonu Kazakistan, 200 milyon tonu Güney Afrika, 79 milyon tonu Hindistan ve 27 milyon tonu Türkiye’de olmak üzere daha azalan miktarlarda değişik ülkelerde bulunmaktadır.

Ara ürün ferrokrom

Doğal ortamda ham cevher halinde yüzde 20-40 krom içeren kromit madeni ergitme yoluyla zenginleştirilip yüzde 60 – 65 krom içeren ferrokrom ara ürününe dönüştürülür. Kromlar karbon içeriğine göre yüksek karbonlu ve düşük karbonlu olarak ikiye ayrılır. Yüksek karbonlu ferrokrom, paslanmaz çelik, metal ve silah sanayiinin önemli bir katkı maddesidir.

Bu kapsamda kromun çeşitli alaşımları mermi, denizaltı, gemi, uçak, top ve silahlarla ilgili destek sistemlerinde kullanılır. Paslanmaz çeliğin dayanıklılığının yanı sıra, kullanıldığı yerlere estetik bir görünüm kazandırması nedeniyle son yıllarda otobüsler ve tren vagonlarında, otobüs duraklarında, cadde ve sokak aydınlatma sistemlerinde, binalarda merdiven korkuluklarının yapımında giderek artan oranda kullanılma başlanmıştır. Kromun süper alaşımları ısıya dayanıklı, yüksek verimli türbin motorlarının yapımında kullanılmaktadır.

Son yıllarda metalurji sanayiinde kullanılan kromun (krom demir alaşımları ve krom metalinin) yaklaşık % 95’i ferrokrom şeklinde paslanmaz ve ısıya dirençli çelik yapımında tüketilmektedir. Paslanmaz çelikler %12-40 arasında krom içerir.

İstanbul Maden ve Metaller İhracatçılar Birliği’nin rakamlarına göre 2023 yılında krom cevherleri ihracatımız 1,46 milyon ton karşılığı 397,59 milyon USD olarak gerçekleşmiştir. 2023 yılında ferrokrom ihracatımız ise 81,15 bin ton karşılığı 236,39 milyon USD olarak gerçekleşmiştir. Ferrokrom ihracatımızda Hollanda 51 milyon dolar ile ilk sırada yer alırken, bu ülkenin ardından 46 milyon dolar ile ABD, 45 milyon dolar ile Japonya, bu ülkeleri sırasıyla İtalya, Slovenya, Güney Kore Cumhuriyeti takip etmektedir.  Krom cevheri ise en çok Çin’e satılmaktadır.

 

Tarihsel süreçte Krom ve Ferrokrom

Krom metalinin 1797 yılında keşfedilmesinden sonra, dünyada ilk kromit yatakları, 1798 yılında Ural Dağları’nda bulunmuştur. Peşinden Amerika’da keşfedilmiştir. Ülkemizde ise, Amerika’daki Maryland yataklarının tükenmesinden sonra, ilk kromit yatakları 1848 yılında Bursa yakınlarında tespit edilmiş ve bu bölgede 1850 yılında üretime başlanmıştır. Hindistan ve Güney Afrika’da krom madenciliğine başlama tarihi olan 1906 yılına kadar, ülkemizden yıllarca krom cevheri ihraç edilmiştir. 50 yılı aşkın bir süre Türkiye (o tarihte Osmanlı) krom sahalarından başta ABD, dünyanın krom ihtiyacı karşılanmıştır.

1906 yılına kadar krom imtiyazlarının çoğu İngiliz firmalardadır. 1906 yılından sonra, Osmanlı – Alman ilişkilerinin güçlenmesi çerçevesinde imtiyazların Alman firmalara verildiği görülmektedir. İçerde krom tüketecek sanayi bulunmadığından üretilen kromların tamamı ihraç edilmiştir. Osmanlı mali düzeninin bozuk olduğu, mali yönetimin Düyunu Umumiye’ye devredildiği bu dönemde krom ihracatından önemli bir gelir de elde edilememiştir. Sonuç olarak, diğer madenlerinde olduğu gibi kromda da kontrol emperyalist devletlerin elinde olmuştur.

Krom’un çelikte katkı olarak kullanıldığı 1865 yılından sonra, çelik endüstrisi sanayi devriminin itici lokomotifi olmuştur. 19. yüzyılda başlayan sanayi devrimiyle toplumların kültür, yaşantı ve alışkanlıklarında büyük dönüşümler yaşanmıştır. 1893 yılında ilk ferrokromun elde edilmesi ile ticari olarak Amerika’da 1897 yılında yüksek karbonlu ferrokromun üretildiği, 1912 yılında İngiltere’de ilk paslanmaz çeliğin elde edildiği ve 1913 yılında ilk ticari üretimine geçildiği görülmektedir.

Türkiye’de zengin yataklar halinde bulunan krom cevheri, silah sanayisi için vazgeçilmez bir hammadde olması nedeniyle  İkinci Dünya Savaşı yıllarında müttefik ve mihver bloğunun ilgi odağı haline gelmiş, bu iki blok arasında Türk kromuna sahip olmak için kıyasıya bir mücadele yaşanmıştır. ABD’nin krom ihtiyacı bir tarafa, müttefikler açısından bu mücadele Almanya’nın Türkiye’den krom satın almasını engellemek üzerine şekillenmiştir. Bu doğrultuda Almanya, müttefikler tarafından yürütülen ekonomik abluka nedeniyle Türkiye haricinde başka bir kaynaktan krom tedarik edemez duruma getirilmiştir. 1944 yılı başlarında Müttefikler’in bu yöndeki baskılarının çok artması sonucu Almanya’ya krom ihracatı bütünüyle durdurulmuştur.

Etibank eski Genel Müdürü Burhan Ulutan’ın, “Etibank” isimli eserinde (sayfa: 228) şu bölüm dikkat çekicidir: “Elazığ Ferrokrom Tesisi teşebbüsü ele alındığı vakit, alışılageldiği üzere, evvela Krupp’tan bir teklif istenir. Fakat kısa bir müddet sonra Batı Almanya’nın Ankara Büyükelçisi, Etibank Genel Müdürü Münir Tanyeloğlu’nu ziyaretine gelerek, ‘Siz Elazığ’da bir Ferrokrom Fabrikası kurmak üzere Krupp’tan teklif istemişsiniz. Bu teşebbüsünüz doğru değildir. Siz Ferrokrom üretmeye başlarsanız bize Krom cevheri ihraç etmez olursunuz. Hem de rekabete başlarsınız. Bunlar ise dostluğumuza gölge düşürür’ der.”

Almanya’nın baskılarına rağmen Japonya’dan temin edilen kredi ve Japon teknolojisi ile tesis kurulmuş, 1977 yılında da ferrokrom üretimine geçilir. Daha sonra ikinci fırın Fin şirketi Outokumpu tarafından yapılır. Etibank 1977 yılında üretime geçer ancak ferrokromu yurt içinde tüketecek paslanmaz çelik sanayii olmadığından üretimin büyük bir kısmı ABD’ye ihraç edilir.

Düşük karbonlu ferrokromda durum farklıdır.  Elektrometalurji  tesisi Fethiye’den çıkarılan ve yine aynı tesiste zenginleştirilen krom cevherinin değerlendirilmesi amacıyla, Fransız Pechiney-Compadec Group ve Etibank ortaklığı ile 1958 yılında Antalya’da kurulur. 1970 yılında Etibank hisselerin kalanını satın alır. Düşük karbonlu ferrokromdan esirgenmeyen teknoloji, yüksek karbonlu ferrokrom söz konusu olunca verilmez.

Benzer durum Demir Çelik ve Alüminyum tesislerini kurmak istediğimizde de olmuştur. Bu sanayilerin ülkemizde kurulmasını istemeyen NATO müttefiklerimiz teknolojiyi bizden esirgediğinden, Sovyetler Birliği’ne (aslında Rusya’ya) yaptırmak zorunda kaldık demir çelik ve alüminyum tesislerini.

 

ABD için stratejik bizim için sıradanejik; sat gitsin

Ocak 1987’de ABD Hükümeti, kromun temin edilme kaynaklarının pek güvenilir olmadığı gerekçesinden hareketle; krom cevheri ve ferrokromun stratejik madde oldukları kararını yinelemiştir. ABD stratejik ürün olarak kabul ettiği ferrokromu Glencore kanalıyla Türkiye’den almaya devam etti. ABD için stratejik olan krom ve ferrokrom Türkiye için diğer ihraç ürünlerinden ayrı bir özellik taşımıyordu. Ferrokrom İşletmeleri Ekim 2000’de, 2840 sayılı kanun ile korunan bor tesisleri dâhil tüm Eti Holding (şimdi Eti Maden) Aralık 2000’de, bir gece ansızın, Özelleştirme İdaresi’ne devredildi.

Acele ile 2840 sayılı kanun değiştirilmeden alınan karar, kamuoyu baskısı ile kısmen düzeltildi, bor madenleri özelleştirme kapsamından çıkarıldı. Ferrokromlar ise özelleştirme yoluyla satıldı. Yüksek karbonlu ferrokrom üreten Elazığ Ferrokrom İşletmesi ile ilk ilgilenen Kazakistan kromlarını kontrol eden, o tarihte Avrasya Yahudi Kongresi başkanı olan Kazakistan ve İsrail vatandaşı Aleksandr Maskevitch oldu. Maskevitch, Elazığ Ferrokrom’dan başka Seydişehir Alüminyum’u da gezip gördü. Maskevitch ve adamlarına Fettah Tamince’ye ait Fine Grup çalışanları eşlik ediyordu. Fine Grup bundan başka Rus Sual Grup yöneticilerine de eşlik ettiler alüminyum ve ferrokrom ziyaretlerinde. 2003 yılında bu iki grup dışında özelleştirme ihalesine giren olmadı. İhale, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından iptal edildi. 2004 yılındaki ihaleye yerli firmalar katıldı ve 58 milyon dolar gibi komik bir rakamla Yıldırımlar ihaleyi kazandı.

Eti Krom’u satın alan Yıldırımlar, Türkiye’de ferrokrom üretimini azaltıp krom üretimini artırırken İsveç, Rusya, Kazakistan ve ABD’de ferrokrom tesisleri satın almak yoluyla yatay büyümeyi tercih etmiştir. 2004 yılına kadar Rusya’dan gelen kömürün yurt içinde satışını yapan Yıldırımlar (ki, Glencore ile tanışıklıkları bu kömür işine ve liman işletmesine dayanır) bu tarihten sonra inanılmaz bir hızla büyümüştür. Krom/ferrokrom sektörü o tarihe kadar bildikleri bir alan değilken, 2004 yılından bu yana 20 yılda dünyanın en büyük şirketleri arasına girmeyi başarmıştır.

Dünyanın en büyük krom cevheri rezervine sahip Kazakistan krom ihracatı yapmıyor. Üretimin tamamını ferrokromda kullanıyor. Kazakistan’da ferrokrom üreten en büyük firmalar; Eurasian Natural Resources Corporation PLC (Maskevitch’in firması) ve Yılmaden (Yıldırımlar Grup) firmalarıdır. Maskevitch ve Yıldırımların yolu önce Eti Kromda kesişti, sonra Kazakistan’da. Bu kesişim kümesinde görünmez el Glencore mu gerçekten bilemiyorum. Adı üstünde görünmez. Bir gün görünür olursa hep beraber öğreniriz.

 

Paslanmaz çelik umudu paslanır mı

Paslanmaz Sanayici ve İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı 15 Eylül 2024  tarihinde Borsa Gündem’e verdiği röportajda paslanmaz çelik üretiminin Türkiye için çok önemli olduğunu belirterek, “Mutfak araç gereçlerinden tekne imalatına, santral üretiminden endüstriyel makina parçalarına, araba parçalarından havacılık ve uzay sanayisine, bina iç ve dış cephesinden inşaat demirlerine kadar aklınıza gelen her alanda paslanmaz çelik kullanılıyor. Bu da sektörümüzü çok önemli bir konuma getiriyor. Yaklaşık 250 milyar dolar ihracat yapan ülkemizin daha fazla üretim yapabilmesi, daha fazla ihracata ulaşabilmesi için paslanmaz çeliğe daha çok ihtiyaç duyuluyor. Ancak Türkiye, paslanmaz çelik ihtiyacının tamamını ithalatla karşılıyor. Yıllık ortalama 2-2,5 milyar dolarlık ithalat yapılıyor.” diyordu.

Sektör uzmanlarınca Türkiye’deki entegre paslanmaz çelik üretim tesisi için 1,2 milyar dolarlık yatırım yapılması gerektiği belirtiliyor. Kapasitenin ilk aşamada 600 bin ton, ileride ise 1 milyon ton olması öngörülüyor. Yatırımın geri dönüş süresi 8 yıl olarak hesaplanıyor. Bunun gerçekleşmesi halinde 1,2 milyar dolarlık bir yatırımla 2 – 2,5 milyar dolarlık ithalatın önleneceği hesaplanıyor.

2018’de 598 bin ton yassı paslanmaz çelik ithalatı yapılmışken 2023’te 618 bin ton yassı paslanmaz çelik ithal edildi. Başlıca paslanmaz çelik üreten ülkeler ABD, Çin, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, Güney Kore, Hindistan, İspanya ve Tayvan’dır.    Paslanmaz çelik ihtiyacı sürekli artmaktadır. Başta savunma sanayisi olmak üzere ürünlerde yerli ve millilik oranının artırılması için paslanmaz çelik üretimi olmazsa olmaz şarttır. Demir çelik üretimimiz var, dünyanın en kaliteli yüksek karbonlu krom/ferrokromuna sahibiz, nikel üretimimiz başladı ama paslanmaz çelik üretemiyoruz ve bu kritik sektörde tamamen dışa bağımlıyız. Bu durum sürdürülebilir değil. Yerli üretimin olmaması paslanmaz çeliğe dayalı sanayinin gelişmesini de kısıtlıyor.

1897 yılında Amerika’da yüksek karbonlu ferrokromun üretildiği, 1913 yılında İngiltere’de paslanmaz çeliğin ilk ticari üretimine geçildiği dikkate alındığında hala paslanmaz çelik üretemiyor olmak ülkemiz adına ciddi bir eksikliktir.

 

Görünmez eller

Demir Çelik, alüminyum gibi ağır sanayi yatırımlarının Batılı emperyalist güçler tarafından engellendiği bilinen bir durum. Demir Çelik sektörünü bir ileri aşamaya taşıyacak paslanmaz çelik yatırımı görünmez eller tarafından hâlâ engellenmektedir.

Baştaki yolsuzluk girişiminden devam edecek olursak, Müfettiş kendisine ulaştırılan bir kasette kurum yöneticilerinin firmalara tahsis edilecek ferrokrom miktarı üzerindeki konuşmalarının suç unsuru taşıdığını düşünerek soruşturma açmış yetki yönünden konuyu Başbakanlık Teftiş Kurulu’na intikal ettirmiştir. Soruşturma, Eti Holding’in bir gece ansızın Özelleştirme İdaresi’ne devredilmesini sağlayanların istediği gibi sessizce kapatılmıştır.

Müfettiş ancak yıllar sonra o görünmez ellerin kontrol ettiği alana müdahale ettiğini, arı kovanına çomak soktuğunu anlamıştır. Ferrokrom sevk zincirinin, kendileri açısından, kontrol edilemez bir alana kayması karşısında harekete geçen bu görünmez eller, ferrokrom  tesislerinin özelleştirilmesini ve Batılı paslanmaz çelik tesislerine hammadde temin eder pozisyonda kalmasını sağladılar. Müfettişi de unutmadılar, giden kromu Martı kanadına yükleyip gelen kömür olarak üzerine boca ettiler ama sonuç alamadılar. Bunları elbette 500 bin dolar komisyon peşinde koşanlar yapmadı.

20 yıl sonra eskisinden daha kötü durumdayız. Daha az ferrokrom daha çok krom ihracı ile zengin kaynakların cari açıkla boğuşan bekçileri olmaya devam ediyoruz.

 

Paslanmaz çelik beka konusudur

9.8.2024 tarihinde BG Ferrokrom tesisinin açılışında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Sanayimiz için kritik önemi haiz ve ferrokrom üretim altyapımızla entegre bir paslanmaz çelik üretimi yatırımının ülkemize kazandırılması artık hep birlikte öncelikli bir hedefimiz. Bunu da inşallah hep beraber başaracağız. Sanayileşme tarihimizde yeni bir sayfa açacak bu yatırımı da ülkemize kazandırmakta kararlıyız.” demiştir.

Söylenecek sözün özünü Bakan söylemiş: sanayileşme tarihimizde yeni bir sayfa açacak olan paslanmaz çelik üretimine geçmemiz hayati önemdedir. Zira etrafımız ateş çemberine döndü. Savaşlar ne boyuta ulaşır nerede durur kimse bilmiyor. Çıkacak yaygın bir savaşta ülkemize paslanmaz çelik akışının durdurulması en başta savunma sanayiinin çökmesi demektir. Dolayısı ile paslanmaz çelik üretimi beka konusu olarak değerlendirilmeli ve sektörün beklentisi olan TOGG benzeri bir ortaklıkla, olmazsa doğrudan kamu tarafından ya da Kazakistan ile ortak olarak yapılacak yatırımla eksiklik hızla giderilmelidir.

Kazakistan’da olduğu gibi krom satışı yasaklanarak yağmanın önüne geçilmeli, paslanmaz çelik üretimi başlayana kadar ferrokrom satışına kısıtlı olarak izin verilmeli sonrasında ferrokrom ihracatı da durdurulmalıdır. Krom satışının durdurulması ferrokromda kapasite artışı ve yeni yatırımları zorlayacak, paslanmaz çelik üretimi ile krom madeninden uç ürünlere kadar tüm aşamalarındaki katma değer ülkemizde kalacak, başta savunma sanayii, ithal paslanmaz çelik kullanarak üretim yapan diğer sektörler, hammaddeye güvenli ulaşma imkânına kavuşarak uzun vadeli yatırımlar yapabilecektir.

Yazar
Galip TÜRKMEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen