Göze Takılanlar

Şarkı Grubu; Duman …

Gençler eğleniyor, havasında ‘kûfi’ diye bir ‘eser, pardon yapıt’ tutturmuşlar, bu milletin bin yıl bayraktarlığını yaptığı İslâmla alay ediyorlar, takke giyenlerin, uyuşturucu kullananlardan daha kötü olduğunu haykırıp alkış topluyorlar. Çok kurnazca tabiî; ak parti muhalifliği görünümü altında, o akımın rüzgârıyla yelkenlerini şişiriyorlar.

CIA eski başkanı Orgeneral Petraeussa, gazetelerde çıkan bir beyanatında şöyle diyor:

Birkaç yıl önceki, birliklerimizin (Fırat Kalkanı veya Barış Pınarı harekâtında) Suriye’ye girişini gösteren tv lerdeki bir manzara, unutulacak gibi değildir: geceleyin, halk, ellerinde bayraklarla, giden askerlerimizi uğurluyor, bir askerimiz, zırhlı aracın üzerinde oturmuş, gayet sâkin ve kararlı bir sesle tek kelime söylemişti: “beklemesinler”! Bu kararlılıkta ve bu moral yüksekliğindeki askerin karşısında HİÇBİR ASKER duramaz.

Almanya’da, Polonya ile Rusya arasındaki harp sürüp giderken, Putin, gençleri askere almağa karar verdi, Rus gençlerinden bazıları, Rusya dışına kaçtı. Almanya’da ise, gençlerin askere alınması ihtimâli belirince, resmî rakamlara göre 110.000 Alman genci Almanya dışına kaçtı. Almanya’daki Türk işçi çocukları ise, arabalara doluşup ellerinde bayraklarla gösteri yaptılar; “Erkeksen gel, Putin!” diye haykırıyorlardı. Bir Alman bayan önlerine çıktı ve “benim torunum askere alınma korkusuyla Avustralya’ya kaçtı, siz ise bu ülke için savaşmağa hazırsınız!” dedi.

Yapılan yol kesmeler, trafiği aksatmalar bir yana (tabiî, öyle aşırılıklara izin verilmemeli, gereği yapılmalı), askere giden delikanlı, Türkiye’de, düğüne, bayrama gider gibi uğurlanır. Böyle bir durumun başka hiçbir millette olduğunu sanmıyorum. Türk milleti, 1000 yıldır İslâmla yoğrulmuş, bir Avrupa’lı, (Fas’ta veya İsfahan’da) Müslüman olunca, onun için “Türk oldu” denilmiş. Mâlûmat deposu Prof Bernard Lewis’e bile, bozuk bir saatin günde iki sefer doğru vakti gösterdiği gibi, “Türk için İslâm, savaş nârasıdır” (The Emergence of Modern Turkey) dedirtmişiz.

Şimdi çıkıyor bir genç (ne güzel ismi de “Türkçü” isim ve soyadı, değil mi?) Türke bu manevî gücü veren, şehitlik inancının kaynağı İslâmla böyle alay ediyor, KİM imiş bu münâsebetsiz? diye merak edenler, internette dolaşan parçadan öğreniyorlar ki, dedesi Üsküdar’daki Dönme mezarlığında yatıyor. Yâni türk milletinin inancıyla ‘san’at adına, müzik yoluyla’ alay eden kişinin aslında Yahudi ihtimalen olduğu anlaşılıyor, tabiî, arkadaşları da herhalde kripto Yahudi.

Ne güzel (!) değil mi?

***

Bazı TV kanalları, sabah, öğle, akşam, her haber saatinde, olan bir kaza veya cinâyeti 5 defa, seyredenlerin gözüne soka soka, âsâplarını boza boza veriyorlar. Milletin âsâbı öyle bozuluyor ki, en ufak bir anlaşmazlık, kavgaya dönüyor, insanımız, artık, arabasında, tabanca, keser, bıçak taşıyor. Biz böyle değildik. Milletin sinirlerinin bozulması, kimin işine gelir? Bu yıkıcı işte öncülük eden, bu acı olayları tekrar tekrar milletin gözüne sokarcasına gösteren kanallara dikkat edenimiz var mı?

İşlenen cinayetlerde bu kanalların hiç vebâli yok mu?

Avrupa’da cinayet, kaza haberleri bizdekinin yüzde biri kadar bile VERİLMEZ.

***

Bir genç, bir kızı gözüne kestirmiş, dairenin kapısını çalıyor, açan anneyi çekiç darbeleriyle öldürüyor. Kızın gelmesini 4 saat bekliyor. Onu da yaralıyor…

İnsanımızın böyle şeyler yapmasını 2 tutum ÖNLERDİ: Allah korkusu, Âhirette, yaptıklarının hesabını vereceği inancı. Laikliği öne sürerek en temel İslâm inançlarını, imanın 6 şartından biri olan ölümden sonra dirilmeyi, hesap vermeyi, karşılığında Cennet veya Cehennemi öğretmezseniz, engelleyici güç olarak sâdece kanunlar kalır. Eh, kanunlar da caydırıcı, kesin, ağır cezalar öngörmediğine göre, sevgili ülkemiz suç işleme özgürlüğü alanı hâline geliyor.

Konya’daki olaya ne dersiniz? Eczane kalabalık, kuyruk uzun, sıraya uymayan gençler uzaklaştırılıyor, … aaaa gençlere bu yapılır mı? gençlerin yaptığı her şımarıklığı, taşkınlığı savunacak, arslan gibi medya var, toplanıp geliyorlar, büyüğe SAYGI filân yok, o dediğiniz, modası geçmiş lâftır; onlar, “çağdaş” gençlerdir, kendilerinden büyüklerle eczane içinde kavgaya tutuşuyorlar, bir çok zarar ortaya çıkıyor, yaralanmalar… gençlerin içinde kız da var, kahraman arkadaşlarını yalnız bırakacak değil ya!

Suçun böylesine rahat işlendiği, ÖLÇÜNÜN KAYBOLDUĞU (İngiltere’de polise kezzap atın veya karşı koyun, veya Amerika’da karşı koyun,  bakalım, ne oluyor?) şartlarda polis memuru, bekçi olmak, güvenlik görevlisi olmak, en zor meslek olsa gerek. Böyle mi olmalı?

Ehliyetsiz olarak veya sarhoşken araba kullanıp İNSAN öldüreni, AYNI YERDE, Ertesi günü halkın gözü önünde aynı cezaya çarptırın bakalım; o kadar kolaylıkla suç işlenir mi?   aaa bu çağda, günümüzde, hâlâ kısas mı?  diyecek olanlara hatırlatalım: ÇAĞın İYİ, UYGAR  olduğunu KİM söyledi?

Fâtih, “Zina suçunu derhâl ve şiddetle cezâlandırırdı. Fâtih çağında, yol kesicilik ‘âlemden silinmişdi’. Öyle ki, bir kadın, yanında büyük miktarda altınla, yalnız başına bir iki günlük yola gitse, hiçbir zarara uğramadan döneceğinden kimse şüphe etmezdi” (Neşrî,  Kitâb-ı Cihân-Nüma, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1949. II, 838-840.)

*** *** ***

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen