Gözyaşı Kasidesi

Gözyaşı Kasidesi

“Nadide bir divaneyim baştanbaşa efsâneyim

Hicranım ahvâline mâtem güler ben ağlarım”

                                                                       Esrar Dede 

BİR:

Günahsız bir çift gözden akar gözyaşı

Sanki masum çimenler üstünde çiğdir bahar sabahı

Titretirken naif dudakları tuzlu tadı

Bir şebnemdir kırmızı gül yaprağında 

Bir annenin ağlayışıdır çocuğu için 

Derin denizlerden çıkarılmış inci tanesi gibi

Büyük sevdaların hüsranlı sonudur acıyla yoğrulmuş

Hüzzamdan bir ezgidir hüznün yanında

Yıldızlar kayarken gökyüzünde ve köpürürken denizler

Kimsesiz yetimlerin son sığınağıdır gözlerde büyüyen

İnsanlar azalıyor güleç yüzü sadaka bilen

Yoksul sessizlikler kuşatılıyor dar zamanlarda 

Yaradan’ın yüce bir bağışıdır ihsanlarla dolu

Ulu yönelişlerde ıslanırken seccade 

Gözlerin duasıdır eller açılmadan diller söylemeden

Rahmet kapısının girişinde dileklerle yüklü

Ruhlardaki depremi riyası olmayan tövbelerin

Bir göçmendir gözyaşı göz yurdunun ayrılmış

Ki bu yüzden çığlığına karışır hıçkırıkları

Soylu hasretler akıtır güzelliklere yorgun

Ululardan emanettir devredilir gözyaşı

İKİ: 

Kalbini yatırır bağlamanın koluna

Kahrını yüklüyor nağmesine şimdi gurbetin

Yüzünü dönüp sılaya doğru

Bir bozlak haykırır Anadolu yaylasına

Eşliğinde süzülür gözyaşı solgun yanağa 

Ağır ve kahırlı sevdalar gencecik omuzlarda  

Birbirine hüzün sunarlar yaşanmış kederlerden 

Uzun bir haykırıştır sevdaları kutlu kılan

Unutulurdu köşesinde tanık olmasaydı göçmen kuşlar

Kimseler bilmezdi kopup gelmeseydi yürekten

Sus ve ağlama artık gözyaşların ele veriyor seni

Matemini sarıyor gece korkulu karanlığıyla

Çılgın kısraklar üstünde uğulduyor rüzgâr

Ölümü hatırlatıyor gök gürlemesi

Sus ve ağlama artık sabırla sessizliğine dön

ÜÇ:

Ağlayın diyordu ağlamayana

Gözyaşı akıtıp o güzel insan

Dualar edildi gözyaşı ile

Rahmetin ümidi kabule yakın

Kalbe şifa verir içten ağlayış

Korkuyu dağıtan şefkat ışığı

Katı taşta ne ot biter ne de gül

Yeşerir toprakta binlerce çiçek

İnsan ki duygudur baştan aşağı

Gözyaşını dökmek insana mahsus

DÖRT:

Bir yetimin elleri arasındaysa başı

Hıçkırıkları duyulmuyorsa kanadı kırık güvercinlerin

Istırabın kıvranışına duyarsızsa gönüller

Ölmeye uzanıyorsa bir ceylan gözleri açık 

Çıplak ayaklara batan diken kanatmıyorsa yürekleri

Gece yıldızlara bakıp şarkılar söylenmiyorsa

Artık gözyaşı dökmenin vakti gelmiştir

BEŞ:

 

Ne şikâyet etti, ne boyun büktü

Razı oldu ondan gelen her derde

Bir hicran bürümüş ufuklar sisli

Gözyaşı damlamış mezar taşına

Gizledi yaşını öz gözlerinden 

Acıyı akıttı gönül yurduna

Baharda açmadı tomurcuk güller

Sonbahar gazeli şimdi ümitler

Unutulmuş hikâyesi Mecnun’un 

Büyüsü bozulmuş efsanelerin

ALTI: 

Bahar gelmişken mavi gözlerine bin bir çiçekle

Doğumlarla çoğalırken az olan

Donanırken türlü rengini dünya mor-yeşil

Sarı saçlarınla sen nereye gidiyorsun

Niçin geriye dönüp dönüp bakarak gidiyorsun

Öğleye ulaşamamış güneşler gibi batıyorsun

Sensin gül tomurcuklarının ardından ağladığı 

Baharına kırağı dokunan gül de sensin

Annelerin en dehşetli depremidir hayatlarında

Ansız ve birdenbire gelmişken ölüm

Asude yaşantıların üstüne devrilirken dağlar

Yası hatırladıkça büyür sustukça çoğalır ıstırabı

Uzanmışsın yabanın toprağına boylu boyunca

Al-kanın kına olmuş o nazik ellerine

Sonra nurlu yüzündeki tebessümle kime bakıyorsun

Nereye gidiyorsun kanatları üstünde meleklerin

Yeni değil hayat karşısında yenilgisi masalların

Ve acımasızlığı gurbet ellerde hüzünlerle gelen akşamların

Tanımsız bir çiledir kor ateşin düştüğü her yürekte 

Ve uzak şehirlerin tenha sokaklarında kim duyar ağıdımızı

Artık gözyaşı dökmenin vakti gelmiştir

YEDİ: 

Gökten damla damla iner gözyaşı

Ebemkuşağıyla taçlanır hüzün

Acının içine siner gözyaşı 

Fırtınalar başlar toprak yarılır

Pınar kuruyunca diner gözyaşı

Viraneye döner gönül çaresiz

Kederin üstüne biner gözyaşı

Hayat tuz basılmış kılıç yarası 

SEKİZ:

İçten kopan gözyaşı

Eritir en sert taşı

Kederler üstüne gam

Hüzünle gelir akşam

Yanağa süzülen su

Bir hicranın kokusu

Kalpte matem yazısı

Ruhun derin sızısı 

Başlıyor gönül yası

Tükenirken hülyası 

Kırık dal solgun çiçek

Görülen acı gerçek

Geldi ayrılık anı

Şimdi gurbet zamanı

Kirden arıt nefsini

Sen bulursun kendini

Bir hasretin türküsü

Gönüller üzüntüsü

Dert ile titrer sesi

Hayatın son gecesi

Her acıyla beraber

Buruk gözyaşı iner

DOKUZ:

Sakla son damlasını sevinç gözyaşının

                             Yeni efsanelerin ödülü olsun

Yazar
Ahmet URFALI

AHMET URFALI’NIN ÖZGEÇMİŞİ1955 yılında Emirdağ’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini memleketinde tamamladı. Üniversite tahsilini, Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı ile Sosyoloji üzerine lisans eğitimi gördü. Yurdun değ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen