Gültekin SAMANOĞLU
2 Kasım 1927 yılında Konya’da doğdu. Asıl soyadı Samancı’dır. Ortaöğrenimin ilk yılını Konya’da ikincisini ise İstanbul’da tamamladı. Orta öğretim üçüncü sınıftan itibaren Konya Askeri Ortaokulu’na devam etti. 1947’de Kuleli Askeri Lisesi‘nden, 1949’da ise Harp Okulu‘ndan mezun olan Samanoğlu, 1951-1952 yılları arasında meslekî eğitim için Batı Almanya‘ya gönderildi. Daha sonra İskenderun, Gaziantep ve İslahiye‘de ordu donatım subayı olarak görev yaptı. Samanoğlu, 1959 yılında ordudan ayrılarak Turizm Bakanlığı‘nda çalışmaya başladı. 1960 yılında, bakanlıkta müşavirlik ve yayınlar müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1961’de Basın İlan Kurumu’nun kurucuları arasında yer aldı ve yönetim kuruluna seçildi. İstanbul’da, kuruluşundan itibaren çalıştığı Basın İlan Kurumu‘nda altı yıl genel müdür yardımcısı ve otuz yıl da genel müdür olarak görev yaptı. 1973 yılında genel müdürlüğe getirildi ve bu görevi ölümüne kadar sürdürdü.
1948’de Çınaraltı dergisinde “O Kadın” adlı ilk şiiri yayımlanan Samanoğlu, 1959 yılından itibaren şiirlerinin sürekli yer aldığı Hisar dergisi şairleri arasında yer aldı. Kısa bir zaman sonra, derginin yazı kurulunun üyelerinden biri olarak derginin yönetimine de katıldı. Şiirleri ağırlıklı olarak bu dergide yayımlansa da, Türk Dili ve Türk Yurdu gibi dergilerde de çeşitli şiirleri yayımlandı. Türk Edebiyatı dergilerinde yayımlandı.
Uzun Vuran Gölge (1983) adlı kitabı Konya Kültür ve Turizm Vakfı’nın “1983 Yılının En İyi Kültür ve Sanat Armağanı”nı kazandı. 1987 yılında
“Anadolu Basını Üstün Hizmet Ödülü”nü alan Samanoğlu Basın Şeref Kartı taşıdı, Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından seçilen “Son Kırk Yılın En Başarılı Gazetecileri” arasındaydı.
11 Nisan 2003’te İstanbul’da vefat eden Gültekin Samanoğlu, Karacaahmet Mezarlığı‘nda toprağa verildi.
Gültekin Samanoğlu’nun Eserleri
Şiir
· Alacakaranlık (1970).
· Uzun Vuran Gölge (1983).
· Herşeyde Sen Varsın
· Geceleyin Çiçekler
Biyografi
· Cahit Sıtkı Tarancı (1971),
· Kemalettin Kamu (1986).
Şiirlerinden örnekler
Ağaçlar Ayakta Ölür
Ağaçlar soyunurken birer-ikişer
Tam kalbinin üstüne bir yaprak düşer.
Tut ki şairsin, duramazsın kaskatı;
İmdada çağırır sevdiğin san’atı,
Bildiğin şiirleri belki yüz kerre
Söylersin, ağlarsın; sonra eskilere,
Deli çağlarına dönersin, ümitle…
Bu mevsime yaraşan en hoş beyitle:
Zamana ‘dur’ demek, ‘dur’ diyebilmek var,
Ağdıkça üstüne tedirgin bulutlar.
Bir yasak cennete benzetip her yanı,
Yine kendin çoğaltırsın iç dünyanı.
İşte dal, işte yaprak seninle eğik,
Çiğnenen gazellerce yüreğin ezik.
Daha gün ağarmadan yüzüne güler,
Tatlı hayalleri süpürür çöpçüler
Tarak vururcasına sarı saçlara.
Teslim bayrağını çekmeden burçlara.
Söylenecek son söze en güzel örnek;
Ağaçlara benzeyip, ayakta ölmek…
Her Şeyde Sen Varsın
Bir karanfil, bir yâsemin, bir ıtır;
Bir yaprak üstünde parlayan damla,
Velhâsıl, her şiir seni anlatır.
İçim burkulur da o eski gamla,
Dudaklarım titrer, gözlerim dolar;
Ruha kurşun gibi çöken akşamla.
Sanırım ki bahçelerde sesin var,
Mehtap yine senin için doğacak,
Seni anlatacak bütün şarkılar…
Halbuki sen bir köşede en uzak
Hayâllere dalıp kalmışsın öyle,
Gözlerini kaldır, gözlerime bak:
Seni fazla sevmek günah mı söyle! .
Uzun Vuran Gölge
Çağrılı gülücükle gelecek değildi ya,
İşte kasımpatılar, işte el titremesi;
Ve kalbimdeki dolup boşalmalar, depremler.
Uzaklarda sanılan yarım yüzyıl geldi ya:
Artık kolay olmuyor, ‘akşam olsnu’ demesi…
Duygu meleyen kuzum, kuzulamaya durmuş.
Gülüşünü sularla bir tuttuğu yaramaz,
‘Bir’ken, ‘iki’ olmanın yol ayrımında yorgun.
Ne bu tedirginliğim, gölge uzun mu vurmuş
Yollarına ömrümün; ellerim durduramaz.
Bu eller kaç günahın, kaç sevabın sahibi?
Kalem tutan, el tutan, ara sıra gül tutan;
Dikeni kanatsa da, ille gül, ille de gül.
Bir de üstüme yağan sevgiler, yağmur gibi:
Yaşamayı sevdiren, ben böyle avutan…
Sevmek Sevilmek Üstüne
Çiçek misin, kuş musun; rengin, kokun ve sesin
Varla yok arasında; hayaldesin düşdesin.
Ellerin yeşil ışık, sonrası hep kırmızı;
Sabahlarımda şiir, akşamları bestesin.
Gel desem geliversen pür heyecan, pür neş’e;
Ah bir söyleyebilsem: ‘eller ne derse desin! ..’
Bu çağrı hangi nazı getirmezdi insafa?
Naz değil o, anladım: çaresiz boş hevesin.
Sevmişsin ya ne çâre, böylesi sevildin mi?
‘Sevilmek kâfi’ diye, verdiğin karar kesin.
Sevmenin, sevilmenin doruğundasın, tamam;
Sevdiğine kul köle, candan sevene nesin?
Hayatı kucaklayan doyumsuz yorgunlukla,
Yorgun gönülgözüme inen en son perdesin.
Bunca yıl sonrası bu, kırkbir kere maşallah!
Bırak artık bu rüzgâr nasıl eserse essin…
Bu yazı http://www.turkedebiyati.org/sairler/gultekin-samanoglu.html ve https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCltekin_Samano%C4%9Flu
sayfalarından yararlanılarak hazırlanmıştır.