Güneydoğu Asya’da Türk İzleri-3; Açe-Portekiz Mücâdelesi ve Açelilerle Türkler’in İlk Temasları
Sumatra Adası’nın en kuzey ucunda yer alan, Endonezya’nın en batısındaki eyaleti Açe, Portekiz sömürgecilerine karşı, uzun yıllar direniş göstermiş ve bağımsızlığını korumaya çalışmıştır. Bundan beş yüz sene evvel Hint Okyanusu’nun en tanınmış bahârat deposu olan Açe’de karabiber, tarçın, karanfil, ayrıca ibrişim, bu bölgenin en önemli ürünleriydi. Açe, 1550’li yıllardan başlayarak 16. yüzyılın büyük bölümünde ticârî açılardan büyük imtiyazlara sâhip oldu. Açe gemileri, Uzakdoğu ürünlerini gemilerle Ortadoğu’ya, oradan da Avrupa pazarına ulaştırıyordu. Avrupa biber ihtiyacının yarısı Açe’den karşılanıyordu. Ancak Hint Okyanusu’nu eline geçirip burada tek hâkim olmak isteyen Portekiz ile Müslüman tâcirler arasında amansız mücâdeleler olmuştur. Bu makalede Açe-Portekiz mücâdelesinde bölge stratejisinin önemi, Malaka Boğazı, Türklerle Açeliler’in ilk temasları ele alınacaktır ve konu ile ilgili ilk literatüre dâir örnekler sunulacaktır.
İlk Temaslar ve Selçuklu Türklerine Dâir
Kuruluşuna dâir net bilgiler olmasa da Açe Devleti’nin kuruluş safhasında siyâsî bir birliğinin olmadığı, birbirinden bağımsız hareket eden küçük krallıkların bölgeye hâkim olduğu bilinir. Açe’nin ilk kuruluşu ve târihte ortaya çıkışı, araştırmacıların keşfini bekleyen bir konu olmakla birlikte, Açeliler’in ortaya attığı iddialar ve köklerine dâir anlattıkları, bugün akademisyenlerce araştırma konusu olmaktadır. Açeliler’in menşe’ine dâir getirdikleri îzahlardan biri, Türk-Selçuklu göçmenlerinin Açe Sultanlığı’nın kurucuları olduğudur. İddiaya göre, Selçuklu Buhara kabilesinden beş yüz kişi, Sultan Melik Şâh’ın soyundan geldiğini söyleyen Şeyh Abdürrauf önderliğinde, Bağdad’dan çıkıp Sumatra’ya doğru yol almıştır. Bu kaafile, bugünkü Açe yakınlarında bulunan Gampung Pande’ye yerleşmişlerdir. Bu rivâyet, “Adat Atjeh” adlı el yazmasına dayanmaktadır. Bu Türk yerleşimciler Açeliler’e İslâmı tanıtmışlardır (Drewes, 1958). Adat Atjeh’ta “Sultan Malik İlk Han Şâh”, yâni Melik Şâh ile Büyük İskender arasındaki bağdan söz edilmektedir. Bu da Kur’an-ı Kerim’de geçen Zülkarneyn figürü ile birleştirildiğini gösteriyordu. Yine aynı el yazması eser 1205 yılında Şeyh Abdürrauf’un soyundan gelen Cihân Şâh’ın Açe Sultanlığı’nı kurduğunu yazar. Bu hikâyeleri destekleyecek arkeolojik veyâ târihî değer taşıyan herhangi bir belge bulunmadığından, söylenenler hikâye vasfını aşmamaktadır. Bu hikâyeler, Açe sultanları için hem kendi halkına hem de Müslüman olmayan halklara karşı meşrûiyetlerini kabûl ettirmede önemli rol oynamıştır. Nitekim, Büyük İskender, Zülkarneyn figürleri yanında, “Raja Rûm, Türkistan, Türkî” kelimeleri ortaya çıkmış ve varoluş hikâyelerinin anahtar kelimeleri olmuşlardır. Bu hikâyeler ve onları asırlardır anlatanların, dinleyicilerinin ve aktarıcılarının olması, Açe’de çok eski zamanlardan beri Türkler’in bulunduğu ihtimalini ortaya koymaktadır.
Araştırmalara göre; 1510’lu yıllarda Açe‘ye giden Portekizli tâcirler, burada bulunan Rûmî’lerden yani Kuzey Sumatra’daki Türklerin varlığından bahsederler, (Tome Pires). Rûm kelimesi Osmanlı Türk Cihân Devleti için kullanılmakta olup “İstanbul, Türk, Türkistan” kelimeleri, 14. yüzyıldan îtibâren gelenekli Maley edebiyatı eserlerinde de “epik” şiir olarak karşımıza çıkmaktadır. Kızıldeniz’den Açe Sultan’ına yardıma gelen Türklerle alâkalı ilk yazılı kayıtlar, Portekizli seyyâh ve târihçi Mendes Pinto’nun 1537-38 yıllarına dayanan notlarıdır. Türk akademisyen İsmail Hakkı Göksoy’un araştırmalarına göre, Osmanlı-Açe ilişkileri bu zamandan çok evvel başlamıştır. Açe’de bulunan Türkler’in, yerli çiftçilerden satın aldıkları biberi satmak için depolarlarda sakladıkları ve ticârî ilişkiler geliştirdikleri bilinmektedir. İbni Battûta da Açe’nin bir parçası olan Samudra Pasai’ye yaptığı seyâhatler süresince, bölgede Türk Müslümanların varlığını rapor etmiştir. Battûta, Türki Delhi Sultanlığı ile Samudra Pasai’ın saray merâsimlerinin benzerliğinden de bahsetmektedir.
Osmanlı Türk Cihân Devleti’nin Hint Okyanusu’na ulaşması 1517 yılında Yavuz Sultan Selîm Hân’ın zamânında gerçekleşir. Bu vakte kadar Portekizliler, Hint Okyanusu’ndaki liman şehirlerini ve ticâret noktalarını ele geçirmeye başlamışlardı. Portekizliler, zorla ticâreti tekellerine almaya çalışıyorlar, hac sevkiyâtı yapan gemileri yağmalıyorlar, tâciz ediyorlar, stratejik boğazları abluka altına alarak bölgedeki sultanlıklara korku salıyorlardı. Açe, bölgede Portekiz saldırılarına karşı diğer sultanlıkların koruyucusu olarak önem kazandı. Açe’yi önemli kılan bir diğer faktör de Malaka Boğazı idi, (Strait of Malacca).
Güneydoğu Asya’nın bahârat deposu olan Açe’nin stratejik öneminin asıl kaynağı, kuzeyinde bulunan Malaka Boğazı’dır. Malaka Boğazı, Malezya Yarımadası ve Endonezya’ya bağlı Sumatra Adası arasında 805 km. uzunluğunda dar bir boğazdır. Ekonomik ve stratejik açıdan bakıldığında Malaka Boğazı, Süveyş Kanalı veyâ Panama Kanalı gibi, Dünyâ’nın en önemli deniz yollarından birisidir. Boğaz, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus arasında ana denizyolunu oluştururken aynı anda Dünyâ’nın en kalabalık üç ülkesi Hindistan, Endonezya ve Çin´in deniz yoluyla Büyük Okyanus’a bağlanmasını sağlar. Bu boğaz, Asya ile Avrupa arasında taşınan mallar için en kısa su yoludur. XVI. yüzyılda ve XVII. yüzyılın erken zamanlarında, Avrupa ile Japonya arasında gerçekleşen ticâretin genişlemesi bu boğazın önemi daha da artırdı. Bu yüzden, özellikle korsanların ilgi odağı haline gelen Açe, günümüzde olduğu gibi geçmişte de sık sık saldırılara mârûz kalmıştır.
Malaka, 1511’de Portekizliler’ce ele geçirilir. Portekiz saldırılarına karşı giderek büyüyen bir güç olan Açe, 1519 yılında Açe boyunca mevzîlenmiş Portekiz gemilerine saldırıp mürettebâtını bozguna uğratır. Artık Açe ile Portekiz arasında savaş başlamıştır. Portekiz, 1521’de Pasai’yi ele geçirerek Sumatra ve Malay Yarımadası’nda kendisine yer edinir. Böylece Portekiz, Malaka Boğazı ve iki zengin ticâret şehrini kontrolü altına alır. Artık Çin’den gelen ve Akdeniz’e ve Avrupa’ya taşınan malların geçtiği Malaka Boğazı’nın kontrolü Portekizliler’in elindedir.
Tom Pires’ın notlarından Portekiz’in Malaka’yı ele geçirdiği yıl olan 1511’de Pasai’da bugünkü Hindistan’dan ve Batı Asya’dan gelen Rumî (Türkler) olduğu bilgisine ulaşıyoruz. (Pires, 1967). Halil İnancık, Hindistan ve Batı Asya’dan gelen Rûmiîler’in büyük ihtimâlle o zamanlar Batı Akdeniz ve Cezayir’de faaliyet gösteren Anadolu Gâzîleri olduğunu ileri sürmektedir, (Göksoy, 2011).
Ferdinand Mendez Pinto, 1539’da, Açe’de Türk askerlerinin Batak Krallığı ile yapılan savaş sırasında hazır bulunduğundan söz etmiştir. Yine bu yıllarda Osmanlı askerlerinin Aru kuşatması sırasında Açe ordusunda Bornealılar, Malabarililer, Gujaratililer ve Abbasidliler ile berâber hizmet verdiklerinden de söz edilmektedir, (Hadi, 2004). XVI.. yüzyılın ilk yarısında muhtemelen Osmanlı ordusunda görev almış Türkler’in Açe ordusunda hizmet verdikleri bilgisi ile karşılaşıyoruz. Türk araştırmacı İsmail Hakkı Kadı’ya göre, Süleyman Paşa’nın 1538’de Diu Kalesini kuşatması; Hindistan (Diu) Seferi akabinde dağılan bazı Osmanlı askerlerinin Açe Sultan’ının hizmetine girmiş olması muhtemeldir. Batılı kaynaklar da bu görüşü destekler mâhiyette olup bu yıllardan îtibâren Açe Sultânı Alâeddin Şâh’ın Türk askerlerini istihdâm ettiği ve Türk silâhlarını kullandığına dâir kayıtlar bulunmaktadır. Fakat iki devlet arasındaki diplomatik ve askerî ilişkiler ileriki yıllarda gerçekleşecektir.
Türk-Açe İlişkilerine Dâir Literatür’den Seçmeler
Osmanlı-Açe ilişkilerini araştırıp yazan ilk Türk, Saffet Bey’dir. Saffet Bey, 1909 yılında kaleme aldığı, “Bir Osmanlı Filosunun Sumatra Seferi” adlı yazısını Târih-i Osmânî Encümeni Mecmuâsı’nda yayımlatmıştır. İslâm Ansiklopedisi’nden aldığımız bilgilere göre Saffet Bey, Osmanlı Türkleri’nin deniz târihini en iyi bilen bir kişi olarak tanınmıştır. Askerî görevlerinin yanı sıra, 1909’da kurulan Türk Derneği’nin etrafında toplanan aydınlarla berâber çalışmış, özellikle Türkçülüğün ilmî çerçevesinin teşekkülünde yardımcı olmuştur. Turfan yöresinde yaptığı kazılarla meşhur olan Albert August von Le Coq’un 1908’de neşredilen bu kazılarla ilgili bir teblîğini Türkçe’ye çevirip Türk Yurdu mecmuâsında neşretmiştir. Ayrıca Saffet Bey’in bu yöndeki çalışmaları, Târîh-i Osmânî Encümeni fahrî üyeliğine tâyin edilmesiyle ödüllendirilmiştir. Türk Târih Encümeni Mecmuası’nın hemen her sayısında bir makalesi neşredilmiş, ayrıca Türk Yurdu, Türk Derneği, Donanma-i Osmânî Muâvenet-i Milliye mecmualarında, Cerîde-i Bahriyye’de makâleleri yayımlanmıştır. Özellikle Cerîde-i Bahriyye’de belgelere dayalı olarak neşredilen makâlelerini daha sonra bir araya toplayarak bastırmıştır.
Daha sonra Mehmed Ziyâ, “Açe Târihi” adıyla Osmanlıca olarak kaleme aldığı yazısında kısmen Açe târihinden bahseder. Sumatra Adası ve diğer bölgelerde yaşayan ahâlinin menşe’i, hayât tarzları, giyim kuşamları, konuştukları diller hakkında dünü ve o gününe dâir mâlûmat verirken, Osmanlı’nın orada yaşayan Müslüman ahaliye yaptığı yardımlarından ve ağabeyliğinden bahseder. Açe halkı, Mehmed Ziya tarafından çalışkan ve cesur olarak tanımlanmıştır. Kadınları askerî sanatta iyi eğitilmişler, ata binmesini bildikleri gibi erkekler gibi dövüşebilmektedirler. Hint kültür ve dîninden etkilenen Açeliler VIII. yüzyıldan îtibâren İslâmiyet ile tanışmışlardır. Yine eserde insan ırkının türeyişine, dillerin yapı ve çeşitliliğine de değinir Mehmet Ziyâ Bey.
Bu cihetle çok eski zamanlardan beri Türk varlığına şâhit olan Açe’de bugün konuşulan diller ve bu dillerde Türkçe menşe’li kelimelerin etkisi ya da varlığının ciddî bir şekilde araştırılıp üzerinde durulması gerektiği inancındayız.
Günümüze daha yakın araştırmacı ve akademisyenlerden Türk araştırmacı İsmail Hakkı Göksoy, yabancı araştırmacılardan Anthony Reid, Giancarlo Casale, Alves, Lambourn ve Braginsky XVI. yüzyılda Osmanlı-Açe ilişkilerini gün ışığına çıkaran isimlerdir.
Son zamanlardaki araştırmalar, analitik-analizci perspektif üzerinden yapılmakta olup çalışmalara arşivlerden yeni dokümanlar eklenmiştir. Özellikle Casale’in analizci yaklaşımı akademisyenler için yeni bakış açılarını da berâberinde getirmiştir. Bunlardan en ilginci XVI. yüzyılda Osmanlı Türk Cihân Devleti politik ve askerî güç olarak yükselirken, aynı zamanda İslâm Halîfesi olan Osmanlı Pâdişâhı’nın dînî gücü Açe’de, Kalküta, Maldiv Sultanlığı gibi yerlerde ticâretle uğraşan hem Müslüman topluluklar arasında hem de Seylan’daki Budist krallığı gibi pek çok yerde artmıştır.
Bu ilişkilerden yola çıkarak, Osmanlı Türk Cihân Devleti ile Açe Sultanlığı arasında devletler arası ilişkiler başlamadan evvel, Açeliler ve Türkler arasında gelişmiş olan kültürel, ekonomik, dînî ve askerî alışverişin varlığından söz etmek mümkündür. Türk Cihân Devleti, o yıllarda Allâh’ın yeryüzündeki gölgesi, ümmetin hâmîsi bilinmiştir. Bir önceki bölümde bahsettiğimiz İskender Zülkarneyn bağlantısı yoluyla da Açeliler’in Raja Rum bildikleri Osmanlı Sultânı’ndan medet ummaları, resmî elçiler yoluyla yardım talebinde bulunmaları ve iki devlet arasında resmî ilişkiler tesis etmeye çalışmaları, ayrıca incelenmelidir.
3. Bölümün Sonu.
Kaynaklar:
Casale, Giancarlo. The Ottoman Age of Exploration. Oxford: Oxford UP, 2010.
Drewes, Gerardus Willebrordus Joannes. Adat Atjeh, reproduced in facsimile from a Manuscript in the India Office Library. ‘s-Gravenhage: M. Nijhoff, 1958.
Feener, R. Michael. Mapping the Acehnese past. Leiden: KITLV, 2011.
Göksoy, İsmail Hakkı- Ottoman-Aceh relations- According to Turkish Sources.
Göksoy, İsmail Hakkı- Güneydoğu Asya’da Osmanlılar-Fakülte Kitabevi, 2004.
Hadi, Amirul. Islam and State in Sumatra a Study of Seventeenth-century Aceh. Leiden: Brill, 2004.
Kadı İsmail Hakkı- “Writing History The Acehnese Embassy to Istanbul, 1849- 1852.” Mapping the Acehnese past. Ed. R. Michael Feener. Leiden: KITLV, 2011
Pinto, Fernao Mendes-The Travels of Mendes Pinto, (Chicago, 1989) p.21.
Pires, Tome- The ‘Suma Oriental’ of Tome Pires: An Account of the East, from the Red Sea to China, London 1944, P.142.
REID, Anthony, “XVI. Yüzyılda Batı Endonozya’da Türk Tesirleri”, (Çev. İsmail Hakkı Göksoy), Türk Yurdu, S. 112, Aralık 1996, s. 42- 48; S. 113, Ocak 1997, s. 49-53
REID, Anthony, (eds), Mapping the Acehnese Past (Leiden, 2011).
SAFFET BEY, “Bir Osmanlı Filosunun Sumatra Seferi”, Tarih-i Osmânî Encümeni Mecmuası, C. X, İstanbul 1329, s. 604- 612; C. XI, İstanbul 1329, s. 678-683.
Saffet Bey, Türkiye Diyânet Vakfı, İslâm Ansiklopedisi.
SAFFET BEY – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)
Ziya, Mehmet. Osmanlı’nın Gölgesinde Bir Uzakdoğu Devleti, Açe, 1. Baskı, İstanbul, Çamlıca Basım, 2010.
Dipnotlar:
* 1345-1346 -İbni Batuta Samudra Pasai; Açe’yi ziyaret etti ve burada Türk Müslümanların varlığını not etti. Samudera Pasai Sultanlığı’nın devlet geleneğinin Hindistan Delhi Sultanlığı’nın devlet geleneği ile benzediğini belirtti. -İbni Batuta İslâmın Açe’de bir asırdan fazla süredir hüküm sürdüğünü keşfetti, bunları notlarına ekledi.
* Yazının başındaki fotoğraf Mehmet Ziyâ Bey’in, Osmanlı’nın Gölgesinde Bir Uzakdoğu Devleti, Açe adlı eserinin Çamlıca Yayınevi tarafından basılmış kitabının kapak resmidir.
Ekler:
Bugün Malaka’yı gezerken 1511 yılından kalma Famosa Kalesi, devâsa mezar taşı kitâbeleri ile her an Portekizliler’in karşınıza çıkıp dikileceği hissi verir size, sanki hiç gitmemişler gibi. Aşağıdaki resimler geçmişten günümüze Malaka’daki Portekiz varlığını anlatan birkaç örnektir.
Famosa Kalesi
Aziz Paul Kilisesi
Aziz Paul Kilisesinin içi
Famosa Kalesinde bir mezar taşının kitabesi