Eyüp Ersegün KAHRAMAN
Kara ölüm XIV. Yüyzyılda avrupada büyük can kayıplarına yol açan, demografik haritayı değiştiren Veba hastalığının nâmıdır. Kanser dünya genelinde çok büyük can kayıplarına sebep olmasa da ona kara ölüm demek pek yakışacak; çünkü günümüzde pek çok çalışma yapılsa da her biri karanlık bir gecede parlayan ışıklardan farksız.
Kanserin Tarihçesi
Kanser hakkında bilgi vermeden önce kanserin tarihçesine dair ufak bir gezinin iyi olacağı kanaatindeyim:
Kanser kelimesi ilk olarak tıbbın babası olarak bilinen Hippocrates (MÖ 460-730) tarafından kullanılmıştır. Kanseri, ülser oluşturan veya oluşturmayan tümörleri ayırtedebilmek için yayılım esnasında oluşturduğu çıkıntılar sebebiyle yengeç anlamına gelen ‘‘cancer’’ olarak tanımlamıştır. Romalı hekim Galen ise kanseri Yunancada şişlik anlamına gelen ‘‘oncos’’ terimi ile tanımlamıştır. Bugün de kanser alanında ihtisas yapan hekimlere onkolog dendiğini unutmayalım.
Esasen yapılan çalışmalar gösteriyor ki kanser insanlığın varlığıyla beraber kendini bize gösteriyor. Mısır el yazmalarında memede ele gelen ateş emaresi bulundurmayan kitlelerden bahsediliyor. Yine Mısır’da bir mumya incelemesinin sonucunda prostat kanseriyle ilgili bulgulara rastlanılıyor. South African Journal of Science dergisinde yayımlanan bir çalışmadaysa yaşı 1.6-1.8 milyon yıl arasında tahmin edilen bir fosilde bir osteosarkoma rastlanıldığı bahsedilmiş.
Kanser Nedir?
Bir hastalık düşünelim, insanlar için ölümle eş değer anlama sahip, her zaman var olan, vücuttan silinse dâhi zihinden silinmeyen bir hastalık. Hatta bu öyle bir şey ki hastalara tanıyı söylerken nasıl olacağına dair tezler, programlar hazırlanıyor.
Peki, bu hastalık nedir, nasıl oluşur ona bir göz atalım;
Canlıların büyüyüp, yaşlanıp öldüğü gibi yapı taşı olan hücreler de büyür, yaşlanır ve ölür. Hücre ölümü ikiye ayrılır; Nekroz (istenmeyen ölüm) ve Apoptoz (programlı ölüm). Özellikle DNA’da gerçekleşen nokta mutasyonları sonucu apoptoz yolaklarında veya hücre bölünmesi döngüsünde oluşan bozulmalar sonucu kontrolsüz-düzensiz hücre çoğalması sonucu Tümör denen kitleler oluşur. Kanserse halk arasında iyi-kötü huylu olarak sınıflandırılan tümörün kötü huylu olanıdır. Kötü huylu denmesinin de şüphesiz ki en önemli sebeplerinden biri ölümle sonuçlanma oranıdır.
Kanser oluşumu:
- Hiperplazi: Hücrelerin yapısının bozulmadan kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya başlaması.
- Displazi: Hücrelerin yapısının bozulmaya başlaması ve anormal doku oluşumu.
- Kanser: Hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya devam eder, büyür ve kitleler oluşur. Uzak doku ve organlara metastaz (yayılım) yapma kabiliyeti kazanır.
Peki iyi-kötü huylu sınıflandırmada nelere dikkat ediliyor?
Biyopsi yaparak aldığımız tümör parçası patoloji laboratuarına gönderilerek incelemeye alınır. Mikrosopla incelenen parça, alındığı bölgenin histolojisine ne kadar benziyor sorusuna cevap aranır. Hücre az diferansiye mi yüksek diferansiye mi, yani alındığı dokuya ne kadar benziyor. İyi huylu tümör, alındığı bölgeye benzerken kötü huylu tömörlerse oldukça farklıdır. İnceleme sonucu daha farklı bir görüntüye de rastlanılabilir; Tümör parçası bulunduğu bölgeden ziyade vücuttaki herhangi bir bölgeye benzeyebilir. İşte buna metastaz diyoruz. Hücrenin bulunduğu yerle metastaz arasındaki sürece göre evrelendirme gerçekleşiyor.
İyi huylu metastaz yapmaz, hücre farklılığı çok değildir ve ölümle sonuçlanması da azdır. Kötü huyluysa hemen hemen tam tersidir.
Bu minvalde en yaygın olarak AJCC komitesi tarafından hazırlanan ‘‘TNM’’ evreleme sistemi kullanılmaktadır. Bu sisteme göre önce tümör büyüklüğüne ve lokalizasyonuna (T), sonra lenf noduna yayılıp yayılmadığına (N), son olarak da vücudun diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığına (M) bakılır.
Kanserin ne olduğuna dair biraz kelam etmeye çalıştık, Biraz da kanserin oluşumunu neler tetikliyor ona bakalım.
Kansere yakalanma ihtimalini artıran her şey risk faktörüdür. Çevresel, genetik, biyolojik gibi birçok risk faktörü vardır. Bazı faktörler kansere yakalanma da temel etkendir. Örneğin sigara-akciğer kanseri. Bu faktörler hastalığın erken tanısında hekim için oldukça yol göstericidir özellikle ailesinde kanser tanısı bulunan kişilerde yakalanma riski daha yüksektir.
Peki bu risk faktörleri nelerdir?
Davranışsal Risk Faktörleri
Sigara içmek, diyet, egzersiz ve alkol tüketimi gibi değiştirebileceğiniz risk faktörleridir.Sigarayı bırakmak veya düzenli egzersizlerle kansere yakalanma riskinizi azaltabilirsiniz.
Biyolojik Risk Faktörleri:Yaş, cinsiyet ve ırk gibi fiziksel özelliklerdir. Fiziksel ve biyolojik özelliklerin, kanser için risk faktörü olup olmayacağı, kanserin tipine bağlıdır. Belli tip kanserler için risk oluşturabilecek biyolojik ve fiziksel özellikler şunlar olabilir.
Cinsiyet: Bazı kanser türleri cinsiyetle ilişkilidir.Örneğin prostat bezi sadece erkeklerde olduğu için, prostat kanseri erkeklerde görülür. Meme kanseri hem kadın hem de erkeklerde görülebilir, ancak kadınların meme kanserine yakalanma riski daha yüksektir.
Yaş: Pek çok kanser türü yaşlılarda ortaya çıkar. 50 yaşın üstündeki kişilerde kanser görülme riski daha yüksektir.
Irk: Bazı ırklarda belli tip kanserler saha sık görülmektedir.Örneğin Amerikalı zencilerde prostat kanseri daha sık görülür.
Cilt: Sarışınlarda cilt kanseri daha sık görülmektedir.
Çevresel Risk Faktörleri: Yaşadığınız ya da çalıştığınız çevre koşulları kanser gelişimi için risk faktörü olabilir. Ev ya da iş yerinde bulunan bazı maddeler, kanser riskini artırır. Asbest, radon, hava kirliliği, UV radyasyon, sigaraya maruz kalma çevresel risk faktörlerindendir.Yine diyetle alınan bazı besinler kanser gelişim riskini artırırken, bazıları da koruyucu olabilmektedir.
Genetik Risk Faktörleri:Genetik Risk Faktörleri, aileden kalıtımsal olarak geçen genlerle ilişkilidir.Aile üyelerinden birinde genç yaşta kanser teşhis edilen bireylerde, üç veya daha fazla kuşakta aynı tip kanser öyküsü bulunanlarda, anne veya baba tarafından üçten fazla kanser olgusu bulunan kişilerde ve aile bireylerinden birinde iki veya daha fazla farklı tip kanser bulunan bireylerde kanser gelişme riski yüksektir.
Aile bireyleri arasından birden fazla kişide aynı tip kanser olsa bile bu kalıtımsal olmayabilir. Kanserin kalıtımsal olduğundan şüphe ediliyorsa genetik tarama testleri yapılmalıdır.
Bu konuyla ilgili bahsetmeden geçemeyeceğim iki farklı kavram var; Onkogen ve Tümör süpresör genler. Öncelikle onkogenden bahsedelim; Esasen hücre çoğalmasıyla ilgili genlerdir lakin normal koşullarda proto-onkogen adını alırlar. Mutasyon maruziyeti sonrasıysa anormal hücre çoğalmasına sebep olurlar.
Tümör süpresör genlerse tümör oluşumunu süprese eden yani baskılayan genlerdir. Bunu da hücre döngüsünü kontrol ederek anormal bir oluşumda döngüyü durdurur gerekirse hücreyi apoptozise yönlendirir. Devre dışı kaldıklarındaysa hücre döngüsündeki bu güvenlik önlemi ortadan kalkar, hücre kontrolsüz çoğalmaya gider.
Yüzden fazla kanser türü olduğundan bahsetmiştik, şimdi sık görülen bazı kanser türlerinden bahsetmek istiyorum;
Akciğer Kanseri: Akciğer dokularında (genellikle hava geçişleri olan astar hücrelerinde) meydana gelir. Kanserin küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücre dışı akciğer kanseri olmak üzere iki ana grubu vardır. Gruplarda birden çok kanser tipi bulunur. Bu tipler, hücrelerin mikroskop altındaki görüntülerine göre teşhis edilir. Sigara birincil temel etkendir. Mortalitesi en yüksek kanser türüdür. Erken tanı için birçok çalışma yapılmaktadır lakin henüz bir netice alınamamıştır.
Meme Kanseri: Kadınlarda görülen kanser türleri arasında birinci sırada gelmektedir. Erken tanı diğer kanser türleri gibi belirli bir evreye kadar tam netice vermeyebilir. Buna rağmen kadınların 20 yaşından sonra her ay kendi meme muayenelerini, 20-40 yaş arasında iki yılda bir doktor tarafından ve 40 yaşından sonra da yılda bir doktor tarafından muayene olmaları gerekmektedir. Memenin dokularında yayılan kanser tipidir. Meme kanserinin en yaygın türü duktal karsinomdur ve süt kanallarının iç kısımlarını kaplayan (meme lobüllerinin süt taşıyan ince tüpleri) bölümlerinde başlar. Meme kanserinin başka bir türü de lobüler karsinomdur. İnvaziv meme kanseri normal doku çevresindeki meme kanalları ya da lobülleri ile başlayan ve yayılan meme kanseridir. Erkeklerde nadiren de olsa görülebilmektedir.
Kolon ve Rektum Kanseri: Kolon (kalın bağırsağın en uzun bölümü) ve rektum dokularında meydana gelir. Bu kanserler kalınbağırsağın iç yüzeyini kaplayan dokularda başlar. Fiziksel egzersiz, tütün ve alkol tüketmeme gibi davranışlar kanser riskini düşürmektedir. İshal, kabızlık, bağırsakta değişiklik, genel abdominal rahatsızlık gibi belirtileri vardır. Dışkıda gizli kan testi, kolonoskopi gibi erken tanı yöntemleri vardır.
Mesane Kanseri: Mesane (idrar torbası) dokularında meydana gelir. Çoğu mesane kanseri geniş hücreli karsinomdur (normalde mesanenin iç yüzeyinde başlamaktadır). Diğer tipleri; yassı hücreli karsinom (kanser ince, düz hücrelerde başlar) ve adenokarsinomdur (mukus ve diğer sıvıları serbest hücrelerde başlar). Yassı hücreli karsinom ve adenokarsinom oluşturan hücreler, kronik tahriş ve iltihaplanma sonucu olarak mesane iç yüzeyinde gelişir.
Melanom: Cilt kanserleri arasında en az görülen ve ölüme en çok neden olan kanserdir. Cildimize rengini veren melanositlerde başlayan bir kanserdir. Önemli bir kısmı ciltteki benlerden başlamaktadır. Erken evrelerde tedavi oranı yüksektir ancak erken evrede yakalanmazsa yayılma olasılığı yüksektir. Belirtilerle ilgili Clark sınıflandırılması yapılır;
A; Asimetri
B: Border (kenar düzensizliği)
C: Color (renk farklılığı)
D: Diameter (çap)
E: Elevation (kabarıklık)