Odgurmuş (1): Herhangi bir kişi konuşur, konferans verir, sohbet eder, nutuk çeker. Konuşması belki çok beğenilir. Konuşmayı dinleyenler takdirlerini ifade ederler. Konuşan kişinin konuşması yaşantısı ile uyuşur mu?
Ögdülmüş (2): Evet sizin de belirttiğiniz gibi; Herhangi bir adam konuşur, dinleriz. Ardından da “Adam ne kadar güzel konuşuyor. Gerçeklerden doğrulardan söz ediyor. Vallahi çok haklı“ vs. de dediğimiz olur.
Diyelim böyle dedik ve o kişinin konuşmasını çok beğendiğimizi farz edelim. Peki; Bu durumda sonuç ne olur dersiniz.
Şimdi burada konu şu: Doğru söylüyor dediğimiz halde bu doğrular, dinleyenlere ve bize de tesir ediyor ve acaba bizim hayatımızda da uygulanan doğrular haline gelebiliyor mu?
Yoksa güzel sözler uçup gidiyor mu?
Sonuçta bakıyoruz, güzel sözler, güzel insanlar gibi güzel atlara binip gitmişler.
Söz uçtu, kuş gibi elimizden, dilimizden kaydı gitti.
Güzel konuşan insanların, güzel konuşmalarının tesirli olabilmesi için, konuşanın da güzel olması, inandırıcı olması gerekiyor. Söylediği şeylere en başta kendisinin de inanması, yaşaması ve örnek olması gerekir. Kendisi kendi söylediklerine inanmayan ve uygulamayan bir konuşmacının sözleri elbet kuş olur, uçar gider. Kalplere nüfuz etmez.
Odgurmuş: O halde iyi insan nedir ve nasıl olmalıdır dediğimizde neye göre karar vermeli ve doğruyu tesbit etmeliyiz.
Ögdülmüş: Bu konuda bazı kıstaslar olur, olmalıdır ve vardır. O halde bakalım;
İyi insan dediğimiz kişi, hayatın her yerinde iyi olmalı, değişik ortamlarda başka başka davranmamalı, hak ve adalete her zaman önem vermelidir. İnsan önce kendi üzerine düşen görevi yapmalı ki başkalarına söz söylemeye hakkı olsun. Kendisine verilen görevi bi hakkın yerine getirmeyen insanların sözleri de davranışları da havada kalır ve kendisi diğer insanlara örnek teşkil etmediği gibi sözlerinin de insanlara tesiri de olmaz.
Herhangi bir insan namaza başlasa kendisine biraz çekidüzen verse veya bir tarikata girse eskiye göre daha dikkatli davransa ve bir süre sonra, onun hakkında “şöyle iyi”, “böyle iyi”, “çok derin”, “çok güzel ve iyi insan” denilse. Bu insanın iyiliklerini ölçme imkânımız var mı? Yok, tabi, biz onun iç dünyasını ve derinliğini bilmeyiz ve göremeyiz, biz onun iyiliğinin, derinliğinin dış görünüşüne yansıyanlarına, davranışlarına ve İslam’ın en temel kurallarına uyup uymadığına bakarız onun derinliğine nüfuz etme imkânımız yoktur.
Bunun gibi, iyi insan dediğimiz kişinin hayatında da basit kurallara bakılır, temiz mi, dürüst mü, kıyafeti düzgün mü, sözleri düzgün, küfürsüz argosuz mu, konuşmaları sakin mi? İşini eksiksiz ve güzel yapıyor mu? Gibi. İş yaparken, iş yaptırırken hak ve adalete riayet ediyor mu? Bütün bunlara bakarız. Ona göre karar veririz.
Adamın iyi konuşmasının iyiliği bütün bunlara bağlıdır. Bu, basit görünen özellikler o kişide varsa konuşmasının ağırlığı ve derinliği de ona göre olacaktır.
Kişinin konuşması, söyledikleri ve davranışları örnek teşkil eder, insanlar da ona özenirler onun gibi olmak isterler. Güzel konuşmanın tesiri bu şekilde ortaya çıkar ve çevreye fayda sağlar.
Bir insanın diliyle kalbi arasında uçurumlar bulunan, sözleriyle eylemleri birbirine uymayan insanlar başkalarına fetvâ vermek için değil, öncelikle kendilerini düzeltmek için çaba sarf etmelidir.
——————–
Odgurmış (1): Ayıkmış, Uyanmış, Akıbet.
Ögdülmiş (2): Anlayış, Akıl – Ululuk
Kadim Kitabımız olan “Kutadgu Bilig” de geçen iki şahsiyet: