Ömer AĞAÇLI
Hakikat, Allah’ın yaratma kanunlarında aranacak birşeydir. Bunun dışında hakikatle ilgili sözler birer kuruntudan ibarettir. Bütün evren, Allah’ın fiilleridir. Evrende ortaya çıkan bütün varlıklar, Allah’ın fiillerinin formlarından ibarettir. Bilim denilen şey de Allah’ın fiillerinin, yaratma kanunlarının bilimesi çalışmasından başkası değildir.
Bu bağlamda şu ayetler de bunun ilahi referanslarıdır:
39/62: “ Allah herşeyin yaratıcısı, herşeyin yöneticisidir.”
9/5: “ Allah, herşeyi gerçek ilimle yaratmaktadır.”
55/29: “ Allah, her an sürekli yaratmaktadır.”
Yukarıdaki ayetler bağlamında diyebiliriz ki, Allah her şeyi sürekli ilmiyle yaratmaktadır. Her an herşey bu yaratma kapsamında yeni bir durum göstermektedir. Her şeyin durumu yeni bir durumdur. Yenilik ve yenilenme , Allah’ın kanunudur.
İnsan da aynı kanunlara tabidir. Her insan her an yeni bir insandır. İlahi düzen, işleyiş böyle olunca, bilgi de değişim göstermektedir. Bilgi, süje obje arasındaki ilişkiden ortaya çıkmaktadır. İlim, bilim ruhi bir melekedir. İlmin madde ile ilişkisi yoktur. İlim, maddi, manevi varlıkların ruhta imajlarının, izlenimlerinin ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. Akıl ile ruh aynı şeydir. Ruh bilen birşeydir. Bu nedenle buna akıl denilmektdir. Akıl da ruhani varlıktır.
İnsan beşeri düzlemde bilen bir varlık olarak, sürekli değişen hali ile bilgi de değişmektedir. İnsan içinde bulunduğu hal üzre bilir. Burasını daha bilimsel bir dille açıklayan Sayın İlhami Güler’den alıntılamak istiyorum. Sayın Güler diyor ki: “ Her nesil ve coğrafya kendi dini yorumunu, içinde bulunduğu dönemin bilgi birikimi, epistemesi ve ufuklarına göre, kendi ihtiyaçları doğrultusunda oluşturur. “ Yani insanın bulunduğu zaman ve mekan kayıtlarına göre, bulunduğu epistemoljik zemin yorumsamacıdır, mutlak değildir. Mutlak bilgi, Allah’a aittir. Kur’an eşya hakkında tasvir edici tanımlar ve bilgiler vermez. İnsanın hakikate göre doğru düşünebilmesi için bilgilerin ilkelerini verir. Yani method verir. Kur’an insanın gerçeklere dayanarak doğru düşünebilmesi için akla yol ve yön göstermektedir. Akıl bu yolla doğruyu bulur. Akıl doğruyu bulduktan sonra onu yapmak için yaptırım gücü olan iradeyi eğitmektedir.
Zamanı doğru okumak, algılamak ve zaman üzerinde doğru eylemlerde bulunmak zorunludur. Çünkü zaman ileriye doğru akıp gitmektedir. İnsan zamanda yolculuk yapmaktadır. Ama insanı bundan alıkoyan, dünün yaşanmış gerçeklikleridir. Geçmişin hafızasının etkisinden zihni kurtaramamaktır. Zamanda insan takılıp kalınca patinaj yapar. Bu gün nakıyorum da müslümanlar patinaj yapıyor, yerinde sayıyor. Bu halin bizi getirdiği nokta, kaos ve kültürün donmasıdır.
İlahi varoluş, düzen dinamizm göstermektedir. Bunu görmek zorunludur. İlahi düzenin sürekli yenilik ve yenilenmeyle işlemesine, tecelliler göstermesine rağmen, İslam aleminin yüzünü geçmişe dönerek, hakikati geçmişte yani mazide araması, Allah’ın düzenine karşı duruştur. Ve bu hal bir sorun değil midir?.
İlam dünyasında yetişmiş akıllı adamlardan bir olan ve bin yıl önce yaşamış EBU HANİFE bu konuda bizlere ışık tutmaktadır. Ebu Hanife daha kendi döneminde ilahi düzenin işleyiş mekanizmasına göre doğru düşünmenin methodunu geliştirmiş ve bunu “ İSTİHSAN “ diye kavramlaştırmıştır.
Ebu Hanife; bilgi sadece geçmişten elde edilemez. Akıl ve düşünceyi geçmiş kültürün, geleneğin, taassubun etkisinden kurtarmak gerekir. İçinde bulunulan zaman, mekan, birikim ve imkanlara göre düşünerek hükümler çıkarmak gerekir. Aklı örfe ve geleneğe kurban etmemek gerekir. Demiştir. Onun anlayışına göre geçmişte yaşanmış, bitmiş olay ve olgular örnek alınarak yaşadığımız zamandaki problemler çözülemez. İçinde yaşanılan zamanın getirdikleri yeni olanlardır. Yeni olanı eskiye göre değerlendirmek mümkün değildir.
Kur’an’a bakıldığında onun ahlaki bir çağrı olduğu görülür. Kur’an hukuk ve siyaset kitabı değildir. Değişmez değerler ahlak ilkeleridir. Dünya işlerini kuracak olanlar insanlardır. Hayatın her alanında ahlak ilkeleri değişmezdir. Ahlak , Allah’ın sıfatlarıdır da ondan. İlahi düzen Allah’In sıfatlarına göre işlemektedir. Beşeri hayat Allah’ın sıfatlarına göre tasarımlanmazsa sonuç düzen değil kaostur. İNSANLIĞIN HALA ANLAYAMADIĞI HAKİKAT BUDUR. BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?.