Emre KARTAL
Bu yazıyı yazdığım saatlerde Halep’te bir katliam tehlikesi var. İran’dan talimat alan milisler tahliye bekleyen sivillere kanaslarla ateş açıyor. Yüz civarında sivil hayatını kaybetti. Halep’te kan akıyor… Halep’te akan kan bizim kanımız…
Suriye savaşı 5 yıldır sürüyor. İsyanın metodu, planlayıcıları ya da pek çok detay bir yana ortada bazı gerçekler var. Ve bu gerçeklerde ortaya bir vebal çıkıyor. Bunun yanında da gerçekleri görmek istemeyen kimi zaman bilgisizlikten kimi zaman da ideolojik körlükten olayları değerlendiremeyen hatta zaman zaman kan donduran açıklamalar yapan bir kitle var.
Suriye’deki gerçek şu: Esad rejimi, Hafız Esad’ın bir darbeyle başa gelmesinden beri ülkesinde hiçbir zaman demokrasiyi önceleyen bir metodu seçmedi. Demokrasiyi geçtim, kendi iktidarının nimetlerini vatandaşıyla paylaşmadı. Baas Partisi ve çevresinde gelişen sürece dair araştırmalar yapmış biri olarak rahatça söyleyebilirim, bu rejimin Suriye’de ne sağlıklı bir toplum ne de sağlıklı bir devlet yaşatması mümkün değildi. Toplumun buna uzun zaman isyan edememesinin sebebi, Esad rejiminin baskısıydı. Eninde sonunda dış etkenlerin de dahliyle bu isyan çıktı. Ülkemiz dahil pek çok devlet ve muhalifler yanlış işler yaptılar. IŞİD örgütünün ani ilerlemesi işleri daha da karıştırdı. Ve her geçen gün insanlık dramı büyüdü. İsyan haklıydı… Suriye halkı özgürlük arıyordu. Ancak hesaplar tutmadı.
Bugün geldiğimiz noktada Esad rejimi gücünü artırmaya devam ediyor. IŞİD geri çekiliyor, PKK/PYD Esad ile egemenlik paylaşımı yapıyor, muhalifler geriliyor.
Halep’te ise yeni yüzyılın Srebrenitsa’sı olmak üzere…
Halep diyoruz… Neden Halep? Çünkü Halep kadim bir Türkmen şehri. Bizler Anadolu’ya gelmeden önce Halep’te Türkler vardı. Hatta Sultan Alparslan meşhur Malazgirt Savaşı öncesi Halep civarında karargah kurdu. Buradan savaşı planladı. Halep bugün hayalet bir şehir konumunda. Siviller daracık bir alana sıkışmış bir durumda. Rus uçakları bombalar yağdırıyor, İran’a bağlı mezhepçi milisler kurşun yağdırıyor, Esad kendi halkını katlediyor.
Ben bunu söylerken ne mezhepçi bir taassupla yaklaşıyorum, ne Türkçü bir ideolojik bakış açısıyla… Halep’te bulunan Türkmen birliklerinden bilgi alarak, iç ve dış basını okuyarak, uluslararası örgütlerin tespitlerini görerek konuşuyorum. Yapılan katliamı BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği açıkça tespit etmiş ve Esad rejiminin “savaş suçu” işlediğini ifade etmiştir. Bunun gibi pek çoğu…
Halep’in vebali büyük… Suriye politikasında başından beri yanlış yapan bugün doğruyu yaparken bile sürekli yanlışlar ve çekingenlikler yapan iktidarda vebal var. Halep’teki Türkmen’i görmezden gelen “dindarlar”da vebal var. Söylemi ve kökeni Türk milliyetçiliği olup gündemi ve devleti yönlendiremeyen, farklı gündemleri olan kurum ve kuruluşlarda vebal var. Ülkemizde PKK seviciliği, Esad hayranlığı yapanlarda vebal var. Bizlerde vebal var…
Kerkük’ün nüfus yapısı değiştirilirken, Erbil’de Türkmen bırakılmazken, Türkmendağı yanarken, Kırım işgal edilirken, Urumçi kan ağlarken, Halep’e bombalar yağarken hiçbir şey yapamayan ülkemizde büyük vebal var. Bu süreçte elinden gelenleri yapan herkesten de Allah razı olsun.
Ve bir de gerçeklerden yüz çevirenler var… İdeolojik körlükle akan kanı görmezden gelenler var. Ve hatta düşmanın safında olanlar var. Bütün dünya Halep’te Esad rejimi ve müttefiklerinin yaptıklarını görürken “Halep Özgürleşiyor”, “Halep Temizleniyor” diyenler var. Bunların yaptıklarını akıl almıyor. Türkiye’de demokrasi söylemine sarılıp, Suriye’de demokrasinin d’sini uygulamayan bir rejimi, halkını hep katletmiş bir rejimi, sırf seküler ve sola yakın diye savunanlar, bir türlü yerli ve milli olamayanlar var. Kıblesi Rusya olmuş, Putin’in danışmanlarından talimat alan, yıllardır bir Marksist, bir Maocu bir Apocu olmuş sonra ulusalcılığın arkasına sığınmış bir yapı bu işin başını çekiyor. Ve sırf AKP’nin din üzerinden ürettiği politikalar sebebiyle, İslam adına olan her şeye karşı soğuk bakan, sakal görünce “IŞİD” damgası vuran bir kitle de bunların peşine takılıyor.
Suriye’de yaşananları bir özgürlük mücadelesi olarak görmeyebilirsiniz. Muhaliflerle ideolojik olarak uyuşamayabilirsiniz. Ülkemizdeki iktidarın yanlışlarını görüyor olabilirsiniz. Hatta Esad rejiminin Suriye’de daha faydalı olacağını da düşünebilirsiniz. Ancak bütün bunlar Halep’te yaşanan katliamı, insanlık ayıbını ve savaş suçunu görmenizi engellememeli. Ateşkes ilan edilmişken 100 civarında sivilin ölümünü nasıl doğru kabul edebiliriz? Halep’te yaşanacak bir katliamı nasıl meşrulaştırabilirsiniz?
Suriye’deki güncel duruma bakıp ülkemizin bir yandan PKK bir yandan İran tarafından çevrelendiğini görmeyebilirsiniz. Ama en azından şu aklınıza gelsin. Daha 10 yıl önce “Türkiye İran olmasın” sloganlarını atanlar sizlerdiniz. Şimdi İran kurşun atıyor ve siz alkışlıyorsunuz.
Bir de riyakarlar ve siyasal İslamcı ideolojik körler var. Onlara diyecek bir şey bulamıyorum. Onların meselesi şu an Recep Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmak zaten, Halep değil…
Utanıyorum… Ses çıkarması gerekirken sessiz kalanları gördükçe, eli kolu bağlı oturan idarecileri gördükçe, körleri gördükçe, akan kanı seyredenleri gördükçe… Utanıyorum… Tarihimi, ecdadımı düşündükçe utanıyorum…
Yüz yıl sonra Ortadoğu’da eski hesaplar yeniden görülüyor. Bekleyecek bir yüz yılımız daha olduğunu düşünmüyorum…Umarım devletimizi yönetenler de benim gibi düşünüyordur.
****
Halep çığlık çığlığa… Duyuyor musunuz?
*Bu yazı yazarın izni ile Türk Yurdu Haber sitesinden alınmıştır.