Kenan EROĞLU
Türk toplumu yani halkımız yöneticilerden ve demokrasi havariliği yapan okumuş-elit takımından daha demokrattır.
Elit-okumuş takım demokrasi taraftarlığı yapar fakat arada bir demokrasiye müdahale etmekten geri durmaz, demokratik hayata çeki düzen vermeye çalışır. Ve bu düşünceyi içinde hep taşır. Demokrasi geçmişimizde bunun pek çok örneği vardır.
Buna karşılık halk, birçok kere elit takımına, kendisini küçük gören, aşağı gören, geri görenlere (sağcı solcu fark etmiyor) demokrasi dersi vermiştir.
Milletimiz, okumuş takımına tercihini her seferinde hatırlatmıştır. Lakin okumuş takımı bunu anlamamakta, dikkate almamakta direnmiştir, hala da direnmektedir.
Demokrat geçinen elit-okumuş takım, kafasında sürekli halkın iradesine müdahaleyi halka çekidüzen verme düşüncesini bulundurur ve ilk fırsatta müdahale ederek veya müdahale ettirerek demokrasiyi askıya aldırırlar.
Bizde, yönetici ve hâkim sınıfların demokrasiye ihtiyaçları yoktur. Demokrasiye halkın ihtiyacı vardır. Ve halkımız bu demokratik hakkını her seçimde kullanır. Tercihini herhangi bir yönde verir. Ama elit-okumuş takım, halkın tercihi genellikle kendi tercihine uymadığı için bu yüzden halka kızar, onu gerilikle cahillikle suçlar. (Son günlerin deyimleriyle: Karnını kaşıyan adam, iki paket makarnaya satıldı, koyun, sürü vs.)
Ayrıca; elit-okumuş takım demokrasiye filan inanmaz, o sadece rey hesabı yapar, kendi istemediği bir parti iktidara gelmişse, demokrasiye bile olmadık değişik anlamlar yüklerler İktidara gelen partinin aldığı reye, sağladığı çoğunluğa bakmaz. Sanki demokrasi başka türlü çalışıyor, işliyormuş gibi kendi kafasına göre yeni yorumlar vs. getirirler, İktidarın karşısında bulunan ve hiçbir şekilde mütecanis olmayan bir takım büyük partilerle küsürat partilerinin matematik toplamını alarak bu toplamın ve muhalefetin sayı olarak daha çok olduğunu sanır ve buna samimi olarak inanırlar. Umut fakirin ekmeğidir diyerek bizim okumuş her durumdan kendine göre mana çıkararak hayal âleminde gezer. Kıymeti Harbiye’si olmayan durumlara ümit bağlar, zorlama yorumlarla düşüncelerine gerekçeler bulmaya çalışır. Öyleki her zaman felaket tellallığı yapmayı kendine alışkanlık haline getirmiştir. Kendi içinde bulunduğu bedbin durumu millete de mal ederek olumsuz tablolar çizer. Öldük bittik edebiyatı ile, sonbahar ilkbahar krizleri arasında kendisi kriz geçirir. Çizdiği tabloların ise gerçeklerle alakasını bulmak pek mümkün olmaz.
Daha çok gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında ve masa başında hesaplar yaparak, elmalarla armutları toplarlar. Bir biri ile yan yana gelme ihtimali olmayan siyasi partileri aynı görüşü paylaşıyormuş gibi değerlendirirler, muhalefetin gücünü ortaya koyma gayreti içinde olurlar, bu toplamanın sonucunda iktidarlar devirir, yeni hükümetler kurarlar, yepyeni oluşumlar için hayaller kurarlar, bu boş hayalleri halkın-milletin de kurmasını beklerler. Bu konulardaki halkın tercihini fazla dikkate almazlar ve milli iradenin tecellisini hem kabul etmezler, hem de milli iradeye inanmazlar.
Elit-okumuş takımı bizde millete ve milletimizin büyüklüğüne de inanmazlar. Bu yüzden demokrasinin işleyişinde de karamsardır, “bizde demokrasi bu kadar olur, bizde demokrasi yoktur, bize demokrasi uymuyor, bu milletle bu kadar demokrasi olur “ gibi lafları sık sık eder. Bize “yeni bir Atatürk lazım”, “İstiklal mahkemeleri lazım” der İstiklal mahkemelerinde yüzlerce masum insanın eften püften sebeplerle idam edildiğini ya bilmezler, ya da bilmezden gelirler. Hatta daha ileri giderek çözümü dışarıda arar ve “bize bir Putin lazım” demekten de geri kalmazlar.
Bütün bunlara rağmen halkımız demokrasiye olan bağlılığını sürdürür. Her seçimde sandığa gider reyini kullanır. Benim reyimle halkın reyi aynı olmamalı diye düşünen “ukala elit-okumuşlara” inat tercihini yapar.
Bu yüzden halka kızmak yerine onu suçlamadan tercihlerinin sebepleri üzerinde durmak gerekir.
Fakat biz her zaman kolay yolu seçer o bizi desteklemiyor diye, ona kızar, onu aşağılar ve “eğitilmesi gereken sürü” olarak görmekten geri kalmayız.
………….
Sözün özü:
Halkımız kendi medeniyetimizden tevarüs ettiği değerlere az-çok bağlı olduğu için daha çok demokrat, elit takımı ve bürokratlar ise halkı “maraba” gördüğü için daha çok despotturlar.