Hâsılı, İslâm âlemindeki despotik idarelere, hukuksuzluklara, yolsuzluklara, ilim ve irfandaki geriliğe bakınca, öyle iddia edildiği gibi Avrupalıların ahlâksız, Müslümanların bir ahlâk âbidesi olduklarını düşünmüyorum. Topçu Hoca; “Ahlâksızlığın ummanı olan bu Şark’ı yaşadıkça tanıyorum. Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar. (…) Müslümanlık, yaşanan şekliyle Müslümanlık Şark’ı bitirmiş.” (s. 151) sözlerinde haklıdır.
*****
Alaattin KARACA
Hâkim muhafazakâr söyleme göre Avrupa, bilim ve teknolojide bizden üstündür, ondan faydalanmak gerekir; ancak ahlâken iflâs etmiştir, ifsat edicidir, bundan uzak durmak lâzımdır. Tanzimat’tan sonra bu fikir, en çok da “Felâtun Bey ile Râkım Efendi”, “Araba Sevdası”, “Şık”, “Mürebbiye”, “Asrîler”, “Kiralık Konak” vb. romanlardaki “alafranga tipler” vasıtasıyla yayıldı ve bu tiplerin çoğu, Batılılaşmanın “ahlâkî bir düşüş”e sebep olduğunu ispatlamak için vücut bulmuşlardı. Meselâ “Mürebbiye”de Anjel, Osmanlı konağını ahlâken ifsat eden Batılı bir “virüs”tü. Bu virüs, A. Mithat’ın “Jön Türk”ündeki Ceylan’a ve Yakup Kadri’nin “Kiralık Konak”ındaki Seniha’ya, Batılı kadın ve moda dergileri aracılığıyla bulaşmış, onların ahlâken düşmesine yol açmıştı… Âkif’in “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı eserinde, Avrupa’ya ilim tahsili için gönderilen Müslüman öğrencilerden bazıları da ülkelerine aynı virüsle ifsat olarak döndüler.
Gerçekten öyle mi? Şark ahlâken Batı’dan üstün mü, bizi ahlâken ifsat eden o mülevves Batılı “virüs” mü? Meselâ Batı’ya ilim tahsili için giden öğrenciler ya da alafranga tipler, Avrupa’nın sefih ahlâkı sebebiyle mi, yoksa ahlâksızlığa meyilli olduklarından mı ifsat oldular?.. Hâkim söyleme bakarsanız, evet, ahlâksızlığın kaynağı Batı’dır, bizi oradan gelen gayr-i ahlâkî virüsler çökertmiştir!.. Ama gerçek öyle değil! Merhum M. Orhan Okay’ın “Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları” adlı eserinde, Topçu Hocanın mektuplarındaki bazı satırlardan anlaşıldığına göre, ne Batı bir ahlâksızlık menbaı, ne de Şark bir ahlâk âbidesidir!..
***
Şöyle ki; Orhan Okay, 1963 Eylül’ünde 2 yıllığına Fransa’ya gider. Hocanın Fransa’daki ilk izlenimleri belli ki, “Fransa’nın ahlâken düştüğü” yönündedir ve Müslüman bir aydın olarak bu durumdan hoşlanmamış, görüşlerini de hocalarına yazmıştır. Bunu, Mehmet Kaplan’ın kendisine yazdığı bir mektuptaki; “Fransa ahlâksız diyorsun.” (s. 143) cümlesinden ve Topçu’nun bazı ifadelerinden anlıyoruz (bkz. s. 151). Oysa durum farklıdır. Topçu, öğrencisine bunun böyle olmadığını, Avrupa’nın ahlâken de büyük adamlar yetiştirdiğini yazar (s. 143). Kaplan’ın da dediği gibi sokaklara bakarsak, “Fransa ahlâksız”dır; ama “kiliselerde, yardım teşekküllerinde, burjuva evlerinde bambaşka bir Fransa vardır. (…) Fransa büyük ahlâkçılar yetiştirmiştir.” (s. 143-144).
Topçu Hocanın, öğrencisi Orhan Okay’a yazdığı şu cümleler, aslında “Batı ahlâken müflistir” söyleminin ne kadar sathî bir hüküm olduğunu gösteriyor:
“Avrupa muhakkak bir büyük güneş dünyasıdır. O güneş senin gözlerine gelinceye kadar sabret. Onlardaki müsamaha dediğin cevher, insana hürmettir. Bizde olmayan akıl ise büyük ve muhteşem nizamın temelidir. Bir zaman bu temelleri ve daima daha derinleri yokla. Sonunda Avrupa’nın ruhunu bulacaksın.” (s. 144)
***
Topcu’nun öğrencisine bulacağını söylediği “Avrupa’nın ruhu” bence ahlâktı. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde de Avrupa’da olup, bizim kaybettiğimiz o “ahlâk”tan bahsediliyordu. Âkif’in “Mahalle Kahvesi”, “Meyhane” şiirlerinde tasvir ettiği insan ve mekân manzaraları, Tanpınar’ın meczup Seyit Lütfullah’ı, Şehzadebaşı’daki Kıraathane, Nizam-ı âlemciler, Esafil-i Şark ve Şiş Taifesi; hatta düzenbaz Halit Ayarcı, “Avrupa’nın müflis ahlâkı”nın değil Şark’ın meyvesidir!..
Hâsılı, İslâm âlemindeki despotik idarelere, hukuksuzluklara, yolsuzluklara, ilim ve irfandaki geriliğe bakınca, öyle iddia edildiği gibi Avrupalıların ahlâksız, Müslümanların bir ahlâk âbidesi olduklarını düşünmüyorum. Topçu Hoca; “Ahlâksızlığın ummanı olan bu Şark’ı yaşadıkça tanıyorum. Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar. (…) Müslümanlık, yaşanan şekliyle Müslümanlık Şark’ı bitirmiş.” (s. 151) sözlerinde haklıdır; hoşumuza gitmese de “Taşralı” kitabındaki “Mübârek Zât” adlı hikâyede anlatılanlar, kokuşmuş Şark ahlâkının birer numunesi değil de nedir?..
————————————–
Kaynak:
http://www.karar.com/yazarlar/alaattin-karaca/hangi-bati-hangi-dogu-hangi-ahlak–5777
25.12.2017