“Hanif Türk” Paradigması

Tam boy görmek için tıklayın.

İslâmcı düşünceye bağlı yazarlarla konuşma ilerleyemiyor. “Anadoluculuk” düşüncesi içinde iken konuşabildiğimiz arkadaşlarla, “Hanif Türk” paradigmasını yayınladıktan sonra artık konuşamıyoruz. İslâmcı müellifler kaçınılmaz şekilde siyasî meseleleri “itikadî” mesele olarak ele alıyor. Dünkü tartışmada da “Veda Haccı Hutbesi, itikadî bir metindir” diyen ve geçmişte ru be ru da görüştüğümüz bir arkadaş, düşüncesini itikadî temelde ortaya koydu.

Bir düşünce ile bir itikadın münazara edemeyeceği ortadadır.

Mâtürîdî-Hanefî teoloji siyasi meseleleri itikad konusu yapmaz. Mâtürîdî-Hanefî teolojiye göre iman, İslâm ile ve İslâm da Din ile eşittir. Bu kapsamda Hz. Âdem’in dini ile Ashab-ı Kehf’in dini aynıdır. Bu dinin esasları 1) Allah’ı birlemek, Allah’tan başka ilah kabul etmemek, 2) Peygamberlere inanmak, 3) Kitaplara inanmak, 4) Meleklere inanmak, 5) Öldükten sonra dirilmeye inanmak, 6) Kaderin (iyilik ve kötülüğün) Allah’tan geldiğine inanmaktır.

Eski Türkler bu inançla hareket etmiş, kendi zamanlarında rastladıkları peygamberlere inanmıştır. Dolayısıyla Hz. Peygamber gönderilmeden önce Tek Tanrıcı inançla Musevî ya da Hristiyan olan Türkler Müslümandır.

Benim tarih görüşüm budur.

Hz. Peygambamber’in vefatı sonrası ortaya çıkan Güney Müslümanlığı ekolleri, siyasi konuları DİN meselesi, itikad meselesi yapmıştır. Halen de bu ekollerin devamı olan İslâmcılık teorileri siyasî meseleleri itikadî mesele olarak görmektedir.

“Hanif Türk” tezi, en başta Mehmet Âkif’in “kavmiyetçilik küfürdür” şeklinde ifade ettiği “siyasî iman” telakkisini reddetmek için kaleme alınmıştır. Benim nazarımda Mehmet Âkif, İstiklâl Harbi sürecinde bu telekkisinden vazgeçmiş ve Anadolu’da Türk Milliyetçiliği yapmıştı.

Mehmet Âkif’in “kavmiyetçilik küfürdür” yaklaşımı gerçekte Mâtürîdî-Hanefî teoloji içinde de değildir. Zira Mâtürîdî-Hanefî teoloji imanın 6 şartını esas almakta, bu iman ilkelerine itikadî yeni şartlar eklememektedir.

2019’da yayınlanan Hanif Türk Tezi’nin ortaya koyduğu en önemli mesele, Türklüğün 1000 yıllık Müslüman-Oğuz tarihi üzerinden okunamayacağı değerlendirmesidir. Bu kapsamda 1400 yıllık İslâm tarihinde ortaya çıkan fıkıh ekollerinin de kavmiyetçi olduğunu işaret etmeye yönelik pek çok makale yazdım, kitap yayınladım. İbn Haldun’a yönelik eleştirilerim, onun “Sami halkları kavmiyetçisi” olarak hareket ettiği, tarih felsefesinin Akdeniz Uygarlığı’nı, Bozkır Uygarlığı karşısında öne çıkarmaya yöneldiği tezini işlemektedir.

Hesabımı açtığım “sosyal medya arkadaşlarımın” bana yönelik “seninle konuşmak israftır” türünden söylemler üretmesi şaşırtıcıdır. Görüşlerini izlemeyi zaman israfı olarak gördüğünüz kişilerin hesaplarından ayrılınız.

Yazar
Lütfi BERGEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen