Hasan Fevzi BATIREL
İyi bir hekim olmak Tıbbiyeli olan herkesin hayalidir. Bir nevi rütbesiz generallik gibi bir şey diyebiliriz. Dünyanın her yerinde hazık (yani mesleğini iyi yapan) hekime ihtiyaç bitmez. İnsan en önemli varlığı olan sağlığını işinin ehli birisine teslim etmek ister…
Biz hekimler dahi, yakınlarımız ciddi bir sağlık sorunu ile karşılaştığında en güvendiğimiz arkadaşlarımıza emanet ediyoruz.
Hazık hekim olmanın birçok avantajı var. Mesela;
Çok hastanız olur, tecrübeniz artar, her yerde aranan kişi olursunuz;
Akademik yönünüz varsa, büyük hasta serileri yayınlayabilirsiniz.
Ulusal/uluslararası tanınırsınız;
Tıp endüstrisi peşinizde koşmaya başlar.
Özel çalışıyorsanız iyi kazanırsınız;
Diğer hekimler size imrenirler, sizi örnek almaya çalışırlar.
Ama her iyi ve güzel görünen şey gibi dezavantajları da var. Mesela;
Hasta sayısı çok arttığında hizmet kaliteniz azalır, her yere yetişemezsiniz;
Sistem kurmanız ve pratiğiniz büyütmeniz gerekir; bu da hasta-hekim samimiyetini yok eder. Artık kimseyi hatırlamazsınız.
Profesyonel hale gelirsiniz. Oysa bir hekimin hastasına ismiyle hitap etmesi, süreçlerini hatırlaması hem hasta hem de hekim için apayrı bir mesleki tatmindir.
Her büyüyen ve göze batan şeye haset edilir, düşman olunur.
Eğitime ayırdığınız vakit gittikçe azalır.
Bilimsel çalışmalarınız sadece büyük sistemi destekleyecek konularda olmaya başlar.
Ailenize daha az vakit ayırabilirsiniz;
Tabiri caizse kafanızı kaşıyacak vakit kalmaz.
…
Aslında olması gerekenler aşağıda;
Çok hasta tedavi etmek evet! Ama iyi bir takım olarak ve çok sayıda adam yetiştirerek. İlmi ve bilimi kendine saklamadan bilgiyi yeni nesle aktarmak, onlara kendilerini göstermeleri için fırsat vermek.
Az da olsa kaliteli ve düzenli bilimsel çalışmalar yapmak; bilimi, bilgi üretmeyi bir vazife olarak belirlemek! Bilim hekimin kendi sonuçlarını analiz etmesini, üzerine düşünmesini ve akabinde mesleki uygulamalarını iyileştirmesini sağlar.
Bir gelenek oluşturmak! Bu gelenek tıbbi pratik, hastalara davranış şekli, bilimsel düşünce metodu, bilgiyi aktarma gibi şeyleri benliğinizde birleştirmek ve sizden sonraki nesillere örnek olmak demek.
Ailenize muhakkak ama muhakkak kaliteli vakit ayırmak! O süre zarfında başka hiçbir şeyle ilgilenmemek.
Her milletin/devletin olduğu gibi iyi hekimin de bir altın çağı vardır… Günümüzde bereketi olmayan zaman, her şeyi çok hızlı eskitiyor ve unutturuyor.
Cemil Topuzlu Paşanın 1900’lü yılların başındaki ameliyatlarını okuduğumda ne büyük bir cerrah olduğunu, zamanın İstanbul’unda onun ismini herkesin bildiğini anlıyorum. Şimdi ise ismi Cerrahpaşa’da bir klinik’ten ibaret… Diğer yerlerdeki ismi (Cemil Topuzlu sahnesi, caddesi vs) Şehremini (Belediye başkanlığı) görevi nedeniyle verilmiş.
Günümüzde bizi tercihlere zorluyorlar; oysa tercihe ne hacet! Çalışıp, gayret edip ne olabiliyorsan onu olmak lazım! Sadi Şirazi, Bostan’ında yine çok güzel söylemiş;
“İyi düşünen insanın yanında dünya çerçöp gibi değersizdir. Çünkü her zaman başka kimseye mekân olmuştur.”
Cemil Paşa ameliyatta, öğrenciler eğitimde… Böyle eski resimler zamanın geçiciliğini çok güzel gösteriyor.