Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Bildiğim kadarıyla insanlar bencildirler. Fakat bu bencilliklerini gizlerler. Bu bencilliklerinin bir gereği olarak kendi dışlarında pek kimseyi sevmezler. Bencil insanlar sevmedikleri insanları yüzüne karşı eleştirmekten çekindiklerinde hangi yolu seçerler.
Ögdülmüş:Belirttiğin gibi insanlar bencildirler. Ya da biraz bencildir. Böyle durumlarda, sevmediğimiz kişileri direkt eleştirmek ve onu sevmediğimizi açıkça belirtmek yerine çevresini eleştirmeyi tercih ederiz.
Her insan da genellikle az da olsa bencilik vardır dedik. İnsan olarak şahsi menfaatimizi gözetiriz gözetmek zorundayız, insanlar kendi menfaatlerini gözetmezlerse hayatlarını devam ettiremezler. Burada önemli olan her işte olduğu gibi bu konuda da aşırıya kaçmak ve makul olan ne ise ona göre davranmaktır. Fakat buna karşın birey olarak asla bencil görünmek istemediğimiz gibi, kendi kendimize de bencil olmadığımızı ve bencillik yapmadığımızı iddia eder dururuz.
Sizin de belirttiğiniz gibi; Bencillik toplumda hoş karşılanmaz. Hele bir fikir hareketine katılmış insanlar arasında bencillik, “menfaatperestlik”olarak görülür ve asla kabul edilecek bir durum değildir. Birey olarak herhangi bir örgüte de girsek eşyanın tabiatı gereği bencilliklerimiz devam eder, böyle olmasına rağmen bu yönümüzü asla göstermez ve saklama gereği duyar. “Ben bencil değilim”der bencillik yapanları da kınar eleştiririz.
Bencil olmayan ve bencillik yapmayan insanlara toplumda“erdemli insan”, “saygıdeğer insan”gözüyle bakılır. Çünkü bu yüzden bencil olmayan ya da bencil görünmek istemeyen insanlar daha çok“sencil”davranırlar.
Birey olarak, genellikle bencil taraflarımızı gizlemek ve bencil olmadığımızı ispat için aşırı fedakârlıklar, aşırı toplumsallıklar ve aşırı gayretler içine gireriz.
Odgurmuş:Başta belirtmiştim, bu bencillik konusunun yanı sıra insanlar sevmedikleri insanlar karşısında nasıl davranırlar.
Ögdülmüş: Bu konu da aslında bencillik ile ilgili ve adeta iç içedir.
Bencil kişiler aslında sadece kendilerini severler, kendi menfaatlerini gözetirler. Kendileri dışında kalan herkes onlar için değersizdir. Bu yüzden, eğer birisini sevmiyor ve bunu o sevmediğimiz kişiye direkt olarak gösteremiyor ve söyleyemiyorsak, o zaman o sevilmeyen kişinin ileri sürdüğü fikirleri, yaptığı işleri veya çevresini eleştirir. Çevresine saldırır. Çevresindekilerin eksiklerini, hatalarını, yanlışlarını arayıp bulur, kendisine şahsen söyleyemediğimiz şeyleri çevresi üzerinden söyleriz. (Lider iyi de çevresi bozuk, lider ne yapsın etraftakiler söz dinlemiyorlar, liderin altını kazıyorlar. Gibi tüm suç çevreye yüklenir.)
O kişinin ileri sürdüğü fikirlerin sürekli aksini ileri sürerek. Onun sevdiklerinin eksiklerini, hatalarını ön plana çıkartırız.
Eskiden Avrupa’da Krallar palyaço ve şaklabanlar bulundururlarmış. Çevrede bulunan ve kendisini eleştiremeyenlerin nefret ve tepkilerini palyaço ve şaklabanın üzerine toplarlarmış. Ya da açıktan söylemedikleri şeyleri şaklabanlara söyletirlermiş.
Yöneticiler, kendi üzerlerinde olan tepkileri dağıtmak için, sevilmeyen tepki toplayan insanları önemli makamlara getirir ve tüm tepkilere rağmen onu o görevden almaz veya görev değişikliği yapmaz onu geriye çekmezler. Çünkü dikkatler onun üzerinde yoğunlaşsın, tepkileri o toplasın, kendileri rahat etsin.
Odgurmuş:İnsanlarımız açısından durum böyle ama siyasi partilerimizde durum nasıl?
Ögdülmüş:Siyasi partilerde de durum bundan pek farklı değil. Partinin seçimde aldığı başarısızlık ve yenilginin suçu genel olarak liderde aranmaz/aranamaz. “Liderin bir suçu yoktur, lider hata yapmaz, onun yanlışı bile herkesin doğrularından daha doğrudur”, Liderin en yakınında bulunan kişiler hata yapmıştır, yanlış yapmıştır veya lidere yanlış yaptırmışlardır, yanlış bilgiler vermişlerdir, yanlış yönlendirmişlerdir. O yüzden bazı siyasi partilerde her seçimde bir suçlu bulunur ve ilk genel kurul toplantısında onlar ya saf dışı bırakılır ya da tasfiye edilir.
Partililer ve hareketin bağlıları da bu duruma aşinadırlar. Hareket içinde insanlar lidere suç isnat edemeyecekleri ve onu alenen eleştiremeyecekleri için suçu ikinci adama yüklemeyi onu eleştirmeyi çok severler.
Ama o kişiyi göreve getiren ve görevde tutan ona değer veren, yetkilendirenin lider olduğu bilindiği halde ona söz söylenemez. O durum görmezden gelinir.
Siyasal parti ya da fikir hareketleri deyince, fikir hareketleri içinde bencil insanların tuhaf davranışları vardır.
Zaten fikir hareketine katılan insanlar üzerinde örgüt bencillikle ilgili hiçbir iz bırakmamaya çalışır. Bir insan kendi benliğinden ne kadar sıyrılır ve örgütün malı olursa, o kişiyi örgüt her eylemde, her işte ve her yerde değerlendirir. Örgütün bütün faaliyetleri aslında örgüte katılan kişinin kendi benliğinden uzaklaştırılması ve örgütün önemli bir parçası olması için çalışmaları kapsar.
Fikir hareketleri içerisinde artık ben yoktur.“Güçlü, teşkilatlı vebüyük bir grubun önemli bir parçası”(!)vardır. O kişi, artık mensup olduğu gurup var olduğu müddetçe vardır. Grup-örgüt yoksa o’da yoktur ve bir hiçtir.
Fikir hareketinin içinde, bencillik yapmayan bu insanlar yaptığı fedakârlıklarla itibar görür ve bundan kendisine tatmin sağlarlar. Çünkü örgüt onun sencil davranışlarını topluluk önünde sık sık överek onu örgütün ayrılmaz parçası yaparlar.
Ayrıca, bir fikir hareketine katılan insanlar, bu hareket içerisinde“aşırı sencil”, “aşırı toplumsal”, “aşırı hayırsever”, “aşırı fedakâr”davranırlar. Oraya buraya koşturarak kendilerini helak ederler.
Kendilerini hareketin diğer elemanlarına kabul ettirmek için örgütün de isteği doğrultusunda insanlar bencilliklerinden sıyrılırlar. Örgütün amacı da zaten budur. Örgüte katılan insanları tek tek birey olarak değil örgütün bir parçası gibi olarak kabul ederler.