Meselenin sihirli formülü, kolay çözümü yoktur. İç içe geçmişlik gerçeği hem ayrılıkçı formülleri hem “egemenlik paylaşımı” denilen etnik formülleri imkânsız hale getirmiştir.
Türkler, Kürt kardeşlerinin kimlik ve dillerine saygı ve özgür vatandaşlık özlemini anlamalı… Kürtler ayrılıkçı ya da egemenlik paylaşımı denilen formüllerin sadece imkânsız değil herkes için felaketlere yol açabileceğini görmeli. Bu gerçeklerledir ki, etnik siyasi hareket yüzde 10 civarının üstünde oy alamıyor.
*****
Taha AKYOL
Anayasanın 66. Maddesi “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” diye başlar. Devamında, evrensel hukuka uygun bir şekilde, vatandaşlık statüsünün edinilmesini ve kaybedilmesini düzenler.
AK Parti reformist yıllarında bu “…herkes Türk’tür” ifadesinin çıkarılmasını savunurdu. DEVA lideri Babacan, partisinin programında da yazılıyı olan “kapsayıcı vatandaşlık” konusunu yeniden gündeme getirdi, “…herkes Türk’tür” ifadesinin kaldırılmasını savundu.
Hemen ateşli tartışmalar başladı.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’e seslenenler de oldu; böyle bir Babacan’la Altılı Masa’da nasıl devam edermiş… Hâlbuki Altılı Masa’nın hangi sebeple olursa olsun dağıtılması ülkenin siyasi dengesini büsbütün bozarak Türkiye’ye ciddi zarar verir. Teoriler ve ideolojiler ötesinde, bir ülke öncelikle ‘yönetilebilir’ olmalıdır, bunu hiç unutmamak lazım.
OSMANLI YERİNE TÜRK
Çok-uluslu Osmanlı’da ayrılıkçı milliyetçi akımlar başladığında, “Osmanlı” kavramının bir üst kimlik olarak birleştirici olması düşünüldü. Meşrutiyet anayasası Kanuni Esasi’nin 8. Maddesi şöyleydi:
“Devlet-i Osmaniye tâbiyetinde bulunan fertlerin cümlesine herhangi din ve mezhepten olur ise olsun istisnasız Osmanlı tabir olunur.”
Tutmadı, olmadı…
Nisan 1924’te Cumhuriyetin ilk anayasası yapılırken, bu madde nasıl yazılabilirdi? Anayasa Komisyonu’nun önerisi şöyle oldu:
“Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın ‘Türk’ ıtlak olunur (denilir).”
Maddeye milliyetçiler şiddetle itiraz etti. Türk Ocakları reisi Hamdullah Suphi Bey 20 Nisan günü kürsüdedir:
“Bir taraftan hükümet ecnebiler tarafından kurulmuş olan müesseselerde çalışan Rum’u, Ermeni’yi çıkarmaya çalışıyor… Bize ‘hayır, Meclisimizden çıkan kanuna göre bunlar Türk’tür’ derlerse ne cevap vereceksiniz? Bir hakikat vardır. Onlar Türk olamazlar…
Ermeniliği terk ediniz, Türk harsını kabul ediniz. Ondan sonra size Türk deriz…”
Bugünkü Meclis’te göremediğimiz seviyeli tartışmalar oldu. Sonunda, zamanın anlayışıyla, şu metin kabul edildi:
“Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle ‘Türk’ ıtlak olunur” (Md. 88)
DARBELERİN VATANDAŞ TANIMI
Burada en önemli kavram “vatandaşlık itibariyle” kavramıydı. 1960 darbesinde askerler bu kavramı iptal ettiler, maddeyi “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” diye yazarak büsbütün keskinleştirdiler, 12 Eylül darbesi bunu devam ettirdi.
Askerler böyle yazarak Kürt meselesini de “kapattıklarını” sanıyorlardı.
27 Mayıs ve 12 Eylül’ün sürgün ve yasakçılık politikaları Kürt meselesini kapatmadı, aksine körükledi. Aynı zihniyetle anayasalara da “…herkes Türk’tür” diye yazdılar. Buna göre yasaklar koymak, cezalandırmalar yapmak, Celal Bayar’ın 1934 raporundaki ifadeyle “aksülamel” (tepki) birikimleri yaratarak ayrılıkçı hareketi, nihayet PKK’yı körükledi.
PKK’nın ve diğer Kürt siyasi hareketlerinin yayınlarına bakın, hep bunları anlatarak taraftarlarını motive ediyorlar.
Merhum General Aytaç Yalman, “etnik varlığı kabul edip kültürel haklar tanınmış olsaydı” meselenin bugünkü boyutlara ulaşmayabileceğini yazmıştır. (Zorlu Yılların Sessiz Tanığı, Vatana Adanmış bir hayat, I, s. 199)
ÜNİTER DEVLET
Meselenin sihirli formülü, kolay çözümü yoktur. İç içe geçmişlik gerçeği hem ayrılıkçı formülleri hem “egemenlik paylaşımı” denilen etnik formülleri imkânsız hale getirmiştir.
Türkler, Kürt kardeşlerinin kimlik ve dillerine saygı ve özgür vatandaşlık özlemini anlamalı… Kürtler ayrılıkçı ya da egemenlik paylaşımı denilen formüllerin sadece imkânsız değil herkes için felaketlere yol açabileceğini görmeli. Bu gerçeklerledir ki, etnik siyasi hareket yüzde 10 civarının üstünde oy alamıyor.
Hiçbir şekilde vazgeçilmez olan “üniter devlet” ve “resmi dil Türkçe” kuralıdır. “Bölgesel diller” sistemini resmen kabul eden İspanyol Anayasası’nda da İspanyolcayı (Kastilya dilini) bilmenin bütün vatandaşların “ödevi ve hakkı” olduğu hükmü mevcuttur. (Madde 3) AİHM bunu insan haklarına ve birlikte yaşama erdemine uygun bulmuştur.
İki ortak düşmanımız vardır; biri terör, şiddet, diğeri aşırılık… Soğukkanlı, açık fikirli, rahat konuşabilmeliyiz.
Temel çözümü ekonomide, hukukta, demokraside Almanya, Japonya seviyesine çıkmış Türkiye olarak düşünüyorum ben…
————————————————–
Kaynak:
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/herkes-turktur-1595230