Herkesi Akılsız Kendini Akıllı Sanmak

Kenan EROĞLU

Odgurmuş: Efendim bazı kimseler kendilerini çok akıllı kabul eder, kendileri dışında bulunan insanları da adeta akılsız kabul ederek karşısındaki kişilere akıl vermeyi pek severler. Neden böyle bir şey yaparlar. Bu konu üzerinde durabilir miyiz?

Ögdülmüş:Evet maalesef öyle, bazı insanlar sürekli ona buna akıl vermekten pek hoşlanırlar. Öyleki; yöneticiye, başkana, lidere, yetkiliye, hocaya, imama, amire, memura hep akıl vermek isterler.

“Şunu şunu yapmalısın, şunu şunu asla yapmamalısın”, “Şu kişilere dikkat etmeli, onları uzak tutmalısın”. Gibi.

Sıradan insanların yanı sıra, özellikle de bir fikir hareketine mensubiyet duyan üç beş kitap okumuş yarı cahiller, kafalarında oluşturdukları düşünceleri akıl vermek yoluyla başkalarına aktarırlar. Esasında akıl veren insanların o konularda fazla bilgi ve tecrübeleri de yoktur. Ama olsun yine de akıl verirler. Bu kişilerin bazen normal konuşmaları bile akıl verme şeklindedir. Verilen aklın geçerliliği var mıdır yok mudur? Uygulama imkânı var mıdır? Yok mudur? Asla düşünmeden, o aklını verir geçer, bunu huy edinmişlerdir.

Hatta bir işe koyulduğumuzda, yapılması gereken o işten önce sorumluyu bir kenara çekerek akıl vermeyi de ihmal etmezler.

Akıl veren kişinin, akıl verdiği kişinin ulaştığı yere/makama pek ulaşma imkânı da olmamış olabilir. Namaz kılar hocayı eleştirir ve hocaya akıl verir. Memuruzdur, çalıştığımız kurumun müdürüne akıl vermeye kalkarız. Vatandaş olarak, Milletvekiline, Bakan’a akıl vermeye çalışırız.

Tabii dışarıdan konuşmak kolaydır, biz de kolay olanı seçer “olaylar dışarıdan daha iyi görülür” gibi mazeretlere sığınırız, bazen haklı da olabiliriz.

Eğer birilerine akıl vermez isek kendimizi suçlu hissederiz. Akıl vererek omuzlarımızda bulunan ağır yükten kurtulur. Taşımadığımız ve üzerimizde olmayan sorumluluğu da akıl verme yoluyla atar kurtuluruz, “günah benden gitti” gibi bir havaya girer, Sanılır ki tüm sorumluluk bize ait de, biz bu sorumluluğu akıl vererek atmış-paylaşmış kurtulmuş oluruz.

Akıl veren kişiler böyledir. En olmadık yerde, en olmadık zamanda sizi bulur, bir kenara çekerek akıl vermeye başlarlar. “Şunları ve şu işleri yapmalısın, senin yapman gereken şunlar, şu konulara, şu adamlara dikkat et…” derler.

Siz o konuyu biliyor musunuz, bilmiyor musunuz hiç düşünmeden sizi yönlendirmek isterler. Bu biraz da karşıdaki kişiye duyulan güvensizliğin de bir işaretidir. Karşıdaki kişinin de o işi yapabileceğine inanılsa o zaman akıl vermek gerekmez.

Odgurmuş:Aslında; Akıl vermek biraz da eleştiri gibi midir?. Direkt eleştiremeyenler akıl vererek mi bu işi yaparlar.

Ögdülmüş:Evet haklısın, akıl vermek esasında bir nevi eleştiridir. Karşıdaki kişinin yaptığı veya yapacağı bir işi direk eleştiri imkânı bulamayanlar sureti haktan görünerek, önemli bir konu açıklıyormuş havalarında akıl verme yoluyla bir nevi eleştiri de yaparlar. Karşıdaki kişiyi veya durumu eleştiren kişilerin daha çok akıl verenler olduğu da bir gerçektir.

Akıl veren kişilerin şöyle de bir yaklaşımları daha vardır. Kendi yapamadıklarını size yaptırmak ister. Sizi, kendisi için yapılmasını istediği şey doğrultusunda yönlendirmeye çalışır, akıl verenin kendi rakipleri vardır o rakiplerine karşı elinden bir şey gelmemektedir. Onlara tesir edememekte veya istediği doğrultuda hareket etmelerini sağlayamamaktadır. Kendi hizaya getiremediği rakiplerini sizin hizaya getirmeniz için çalışır ve rakiplerine karşı sizi şüpheci ve hassas hale getirmek ister. Kendileri daha önce akıl verdikleri kişi ve kurumun yerinde-başında oldukları zamanlarda olumlu bir şey ortaya koyamamış, bir şey becerememişlerdir, yapamadıkları ve beceremedikleri konularda sizden iş ve görev beklerler.

Ya da, adamın karakteri öyledir.

Önde bulunanlara akıl vermekten mutlu olur, tatmin olurlar.

Eee, kolay mı koskoca Lider’e, Başkan’a, Bakan’a akıl vermiştir, az şey midir bu, her babayiğidin yapabileceği bir şey değildir.

Ayrıca bazıları da köşelerinde oturur, oturdukları yerden akıl verirler. O akıl verdiği konuda kendisinin de aslında yapacağı bir şey yoktur. Buyur, akıl verdiğin, eleştirdiğin konuları sen yap sen düzelt denilse, onlar iş ve görevden kaçarlar. O benim işim değil derler. Televizyon ekranlarında gazetelerde elde ettikleri köşelerinde bol keseden akıl verirler, bol keseden eleştirirler milleti gaza getirmeye çalışırlar.

İşin karmaşık zamanında, o kişiyi dinleseniz bir derttir, dinlemeseniz bir derttir.

Odgurmuş:Efendim bu gibi akıl verne ve masumane eleştirilerin hiç mi faydası olmaz?.

Ögdülmüş:Bazen akıl verenin söylediği şeyler işe yarar bir şeyler olabilir. Bunların bir kısmından faydalanmak lazımdır. Fakat bazen de bu akıl vermeler ve masum görünen eleştiriler eften püften olabilir. Ama o size akıl vermenin mutluluğunu yaşar ve etrafına övünür: “Şunu şu konuları kendisine dedim. Ben kendisini uyardım, mesuliyet bizden kalktı”, der ve işin içinden sıyrılırlar. “Ben söylemiştim” demeyi hem sever hem de bu durumdan mutlu olurlar.

           ……………

Sözün özü:

En akıllı insan, çok zekî insan değil, başkalarının aklından ve tecrübesinden istifâde ederken, lüzumsuz yönlendirmelerden de istifa etmesini bilen kişidir.

Yazar
Kenan EROĞLU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen