Prof.Dr. Cahit Tanyol (d. Nizip, Gaziantep,1914 – ö. 2001, İstanbul). Şair, Yazar, Sosyolog
Tam adı Hüseyin Cahit Tanyololan akademisyen şair, yazar ve toplumbilimci Cahit Tanyol, 1914’te Gaziantep’te doğdu. Babasını çok küçük yaşta kaybetmesi nedeniyle çocukluğu üç kardeşi ile birlikte annesinin yanında ve büyükbabasının ilgisi ile geçen Tanyol, 1926’da Nizip İlkokulu’nu bitirdi. Ardından Adana öğretmen Okulu’ndan mezun oldu (1931).
Tanyol, aynı yıl Gazi Terbiye Enstitüsü giriş sınavlarını kazandı. Burada; Hasan Ali Yücel, Ahmet Hamdi Tanpınar, İsmail Hakkı Tonguç, İbrahim Necmi Dilmen, Halil Fikret Kanat, Cevat Memduh Atlar, Halil Bedi, Sabri Esat Siyavuşgil ve Sadi Irmak gibi isimlerden ders aldı. 1935’de Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden, 1944 yılında da İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu.
Türkçe, edebiyat ve felsefe öğretmeni olarak Yozgat Lisesi (1936), Çorum Ortaokulu (1937), İzmir Tilkilik Ortaokulu (1938-40), İstanbul Eyüp Ortaokulu (1940-44), Taksim ve Haydarpaşa liselerinde (1945) görev yaptı. 1944’te “Sehopenhauer’da Ahlâkın Temeli” adlı tezi ile yüksek lisansını bitirdi ve 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine sosyoloji asistanı olarak girdi, böylece üniversite hayatı başladı.
İzmir’de öğretmenlik yaparken 1939’da “Aramak” adlı edebiyat dergisini çıkardı. Edebiyat dünyasında geniş yankı bulan dergi başta Nurullah Ataç olmak üzere birçok önde gelen edebiyatçı tarafından ilgiyle karşılandı.
“Haz ve Elemin Ahlâkta Yeri” adlı çalışmasıyla (1949) doktorasını tamamladı ve “Örf ve Adetler Sosyolojisi Açısından Sanat ve Ahlâk” adlı takdim tezi ile (1953) doçent, 1961 yılında profesör oldu, öğretim üyeliği ile birlikte 1972-82 yıllan arasında Sosyoloji Enstitüsü Müdürlüğü ve bölüm başkanlık yaparak emekliye ayrıldı.
Tanyol’un “Gurup, Taşbaşta Akşam” başlıklı ilk şiirleri İsmal Habip Sevük’ün Adana Maarif Emini iken çıkardığı Maarif Mecmuasında, yer aldı. Şiir ve yazıları, 1928 yılından 1932 yılına kadar Servet-i Fünûn, Yenilik, İçtihat; sonraları Aramak, Varlık, Değirmen (1942-44, 12 sayı), Akademi, İnsan, Aile Küçük Dergi, Yeni İnsan, Yön, Hisar, Realite, Türk Yurdu dergilerinde yayımlandı.
Yeni Sabah, Cumhuriyet, Milliyet, Son Telgraf, Güneş sürekli olarak yazdığı gazetelerdir. Fransızca ve Türkçe yayımlanan Realite dergisinde çıkan Seyahate Davet adlı şiiriyle birincilik kazandı.
Tanyol, ayrıca 1991-2003 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, Gazetecilik Yüksek Okulu, Yüksek Öğretmen Okulu Eğitim Enstitüsü ve Uludağ Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak dersler verdi.
İlk şiirleri Adana Mıntıkası Maarif Mecmuası’nda Osmanlıca yayınlanan Tanyol’un ilk olarak 1940’ların başında Son Telgraf gazetesinde dönem dönem makaleleri yayınlandı. Tanyol, bir süre sonra Yahya Kemal’in Ahmet Emin Yalman’a tavsiyesi ile Vatan’da yazmaya başladı.
Yeni Sabah, Cumhuriyet, Milliyet, Güneş gazetesinde yazılarını farklı dönemlerde sürdürdü.
Birçok gazete ve dergide yazan Tanyol, “Türkiye Sosyolojisi” anlayışının öncülüğünü yaptı.
1957 yılından itibaren İngiltere, Fransa ve Ispanya’yı gezip gördü. Bu ülkelerde düzenlenen uluslararası sosyoloji kongrelerine katıldı.
Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, Türk Sosyolojisi Derneği, Yahya Kemal’i Sevenler Derneği ve Turing Kulübü üyeliği yaptı.
Tanyol, 80 yılı aşan yazın hayatında 1500’e yakın makaleye, 20’nin üzerinde kitaba imza attı.
2016 yılında, 106 yaşında hayatını kaybetti.
102 yıllık birikimi “Sancılı Toprak” adlı kitabında topladı
“Kuruluş ve Fetih Destanı” adlı ilk şiir kitabı 1969 yılında yayımlanan Cahit Tanyol, eserin giriş kısmında Osmanlı’nın ve İstanbul’un fethinin ne anlama geldiğini anlattığı metinde, Osmanlı Devleti’nin temelinde şeriat ve tarikat olmak üzere iki kuvvetin olduğunu ifade eder, Osmanlı’nın tarih sahnesindeki yegane ‘sosyal devlet’ olarak gücünü bu iki kuvvetin sentezinden aldığı tespitini paylaşır.
Doğan Hızlan, “Kuruluş ve Fetih Destanı” için için yaptığı değerlendirmede şunları söyler:
“Bu kitap, yalınkat bir fetih güzellemesi değildir. Fethi şiir ve düzyazı bileşiminde bir platforma oturtma çabasının ürünüdür. Şiiri destekleyen, ona eşlik eden alıntılar, fetih konusundaki bilimsel bir çalışmanın da örneklerini verir. Ayrıca burada övülen sultanların zaferi değildir. Sultanların arkasındaki beyin gücü, kültürel birikimdir. Cahit Tanyol, İstanbul’u fethin, Fatih’in kültür adamlarına gösterdiği saygıyı da belirtmektedir.”
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji eski Bölüm Başkanı, Prof. Dr. Cahit Tanyol, 102 yaşında anılarla bezeli görüş ve düşüncelerini yansıttığı köşeyazılarından bir bölümünü “Sancılı Toprak” adlı yeni kitabında bir araya getirdi.
Cahit Tanyol, Türkiye’nin batıyla ilişki kurduğu günden beri yerini ve yörüngesini yitirdiği görüşünü seslendirerek şu değerlendirmede bulunuyor:
“Sosyal, ekonomik, jeopolitik olarak Türkiye’nin yeri neresidir? Bu sorular cevaplandırılmadıkça sürekli bir yanlışlığın içine çırpınıp duracağız. Çünkü bir sorunun doğru sorulması cevabının yarı yarıya çözümlenmesi demektir. Yanlış bir sorunun cevabı her zaman yanlış olacaktır.”
Tanyol’a göre Tanzimatla beraber Batı’nın Osmanlı’ya sunduğu reçeteler devletin yıkılmasını hızlandırır:
“Bu reçeteler, yanlış bir tarih bilinciyle, ayakları havada, köksüz bir aydın tipinin ortaya çıkmasına ve politikada egemen olmasına yol açmıştır.”
Türk aydınlarına sunulan Batıcılık anlayışını da eleştiren Cahit Tanyol’a göre genç kuşaklar üstünde oturdukları büyük tarihi mirasın farkında değiller:
“Bizde batılı yoktur, batıcı vardır. Hatta bunları sağ batıcı, sol batıcı diye ikiye ayırmak da mümkündür. Sağ batıcılar batı taraftarıdır, sol batıcılar ise batı düşmanıdır ve Türkiye’yi batının evrim şemasında var olan çelişkiler açısından görürler. Toplumla aydın kadrolar arasındaki uçurum ve çelişki bu türden bir batıcılık yüzündendir. Bu batıcılar tarafından tarihimizin son yarım yüzyılı fazla abartıldığı için genç kuşaklar, üstünde oturdukları büyük tarih mirasının farkında olmadan büyüdüler; yarım yüzyıllık bir devletin yurttaşı olarak yetiştiler.”
Eserleri
Şiir: “Kuruluş ve Fetih Destanı” (1969), “Son Liman” (bütün şiirleri, 1992), “Düş Yorgunu” (tüm şiirleri, 2001).
Deneme- İnceleme: “Örf ve Adetler Sosyolojisi Bakımından Sanat ve Ahlak” (1952), “Sosyal Ahlak – Laik Ahlaka Giriş” (1960), “Sosyolojik Açıdan Din-Ahlâk-Laiklik ve Politika Üzerine Diyaloglar” (1970), “Atatürk ve Halkçılık” (1982), “Türk Edebiyatında Yahya Kemal” (1985), “Laiklik ve İrtica” (1989), “Çankaya Dramı” (1990), “Türkler ile Kürtler” (1993), “Schopenhauer’da Ahlak Felsefesi” (1998), “Hoca Kadri Efendi’nin Partisiz Parlamentosu” (2003), “O Zaten Yoktu” (2007), “Sancılı Toprak” (2014), “Edebiyat Yazıları” (2016)
https://www.turkedebiyati.org/yazarlar/cahit-tanyol.html ve
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/turkiye-sosyolojisinin-oncu-ismi-cahit-tanyol/1938505 sayfasından alınmıştır.
Şiirlerinden Örnekler
İlk Göz Ağrısı
Yıl 1931, yaş onyedi,
Bir küçük kız sevdim Çukurova´da,
Adı Elifeydi
İlk aşkım, ilk sevgilim
Dokunsam solacakmış gibi gelirdi bana,
Tutuşur, tutuşurdu elim.
Bir bahar sabahı, mayısın yedisinde
Bir oyun oynamıştık çocuksu
Dilberler Sekisi’nde
Ne benim aklıma geldi bir şey,
Ne onun.
Takıldık büyülü ağlarına,
“Of derdim var” oyununun.
Menekşeydi onun adı,
Devedikeniydi benimki.
Bir doyumsuz uçuştur aşkların ilki
Tek söz geçmedi aramızda aşka dair
Tek düşünce yoktu içimizde aşktan öte
Bir yakınmada düğümlendi bütün gönül öykümüz,
Evlere, damlara yakıştırmazdım onu
Mayıs akşamlarının sert kokulu
Çiçeklerine karışır, düş olurdu.
Bir Elife´m vardı dağlarda gezer,
Bulutlarda yürür,
İçimde gülüş olurdu.
Gece çökünce pencereme
Uzakta Toros dağları
Ve gökte yıldızlar
Ay altında
Gönlümüzce bir evren kurulurdu.
Ne zaman anılarla kalsam yapayalnız
Görünür düşlerimin aynasında bu küçük kız
Alır götürür beni uzaklara
Yıllar geçivermiş kendi bildiğine.
Akan suya vurulmuyor gem
Gençlik günlerimin ilk gözağrısı.
Elife´m şimdi nerde,
Yaşıyor mu bilmem?
Bu gönül özleminden habersiz.
Fakat şimdi baraj sularının altında kalan işsiz,
Ağacın gölgesinde
Ürkek ve sokulgan bana bakıyor hâlâ,
Zamanı durduran bu küçük kız.
Kuruluş ve Fetih Destanı’nından
Dün / Yerleşme
Râviyan-ı ahbar ve nakilan-ı âsar
Şöyle rivayet ederler kim
Günler gün içinde idi
Ve anaların bir ucu Hind’de
Bir uçu Çin’de idi
Günlerden bir gün
Horasan’dan Rum’a kadar
Çoluk çocuk, kadın erkek
Bir şahin gibi kıvrak bir ceylân gibi ürkek
Yollara revan oldular
Kimisi atlı idi kimisi yaya
Ellerinde kargı başlarında külâh
Gün omuzlarında batardı
Omuzlarında olurdu sabah
Gökte insan oymakları başlarında tac
Omuzlarında hırka
Yollar dolanı dolanı Rum’a vardı
Dillerinde zikre benzer bir özgü kelâm vardı
Aralarında gözetilmez idi fakir ile şah
Bölüşürlerdi sütlerin tas tas
Ve ekmeklerin hakça
Ol vakitte Hacı Bektaş-ı Veli cıvan idi
Ve bir ulu pir idi Akçakoca
Gökte turnalar katar katardı
Ve güneş omuzlarında doğar
Ay omuzlarında batardı
Akıbet Rum’a vardılar
*****
Geldiler, girdiler, öldüler
Sorma kim ne halde idiler.
*****
Anlar Diyar-ı Rum’a tac-ü teberle geldiler
Kimi Yunus
Kimi Tapduk
Kimi Hacı Bektaş-ı Veli
Gökte rahmet
Yerde nimet
Dört yana serpildiler
Anlar gelende bir avuc buğdaydılar
Oluklar yetmedi dolup taştı
Bir ucun anda kaldı
Bir ucun beller aştı
Çokluğun gökte yıldızlar ile bir saydılar
Anlar gelende bir avuç buğdaydılar
Kimisi hisar oldu kimisi burç
Kimisi oldu sahib-ül huruç
Ulû emre pir oldular
Şol Diyâr-ı Rum mülküne saltanatsız kuruldular
Bir Bölük âteşe girip yitti
Bir bölük bir acip kelâm etti
“Kerâmet gösterip halka, suya seccade saldılar”
Anlar Diyâr-ı Rum’a bir lokma bir hırka gelûp
Anda kaldılar
Kimisi yıldız olup göye ağdı
Kimisi yağmur olup yere yağdı
Kimisi dergâh oldu kimisi yol
Tuttular Rum’u dört yana kol kol
Toprağa Diyâr-ı Rum’a bir lokma bir hırka gelûp
Enelhak’da boğuldular
Kâbe de bu cennet de bu dediler
En güzel ibadet de bu dediler
Bir buğday harmanı gibi toprağı
Yıkadılar savurdular
Gönül pazarında kavurdular
Çölde kavrulmuş inancı bir akarsı ettiler
Hakla halkı bir edüp dört yana ilettiler
Mülkü devlet
Devleti mülk bildiler
Anlar Diyar-ı Rum’a bir lokma bir hırka gelüp
Öyle gittiler.
*****
Elin ekmeğin yiyeni
Haram su ile yuyanı
Emeksiz gömlek giyeni
Kınadık erenler kınadık
Tanrının rızkı herkese
Mal mülk dersen bir vesvese
İşler ile artar hisse
Burçaklar arpalar tanık
Emeksiz gömler giyeni
Kınadık erenler kınadık
*******
Hacı Bektaş Etti:
Maksudumuz nefes değil
Sesinden özge ses değil
Keramet bir heves değil
Ululuğun hikmetini
Sınadık erenler sınadık
Haram su ile yunanı
Kınadık erenler kınadık
Bedreddin Etti:
Bilmez isen Tanrı özün
Yalan olur bütün sözün
Evrene bak da aç gözün
Irmaklar otlar uyanık
Elin emeğin yiyeni
Kınadık erenler kınadık
Tarlayı eken sensin
Buğdayı solduran O
Ağacı diken sensin
Yemişi olduran O
Büyük işçi büyük usta
Evreni dolduran O
Resullar bizden utanık
Elin emeğin çalanı
Kınadık erenler kınadık
Ne kuşlara cennet vardır
Ne kurdlara mihnet vardır
Ne insandan gayrisine
Ayrı bir âhiret vardır
İnsan oğludur tek sanık
Cennet cehennem anınçin
Uyanık erenler uyanık
Cennet cehennem diyeni
Elin ölüsün yuyanı
Tekkeye postu yayanı
Sadaka verip alanı
Kınadık erenler kınadık.