Hüzün Üzerine Çeşitlemeler

Birazcık Hüzün

Hayat kederle yaşanmaya değmez. Fakat hüzün dâimâ vardır. Keder, kelime anlamı olarak toz demektir ve gelip geçicidir. Hüzün, gelip geçici değildir.

Hüzünler kendilerine bağlanalım diye hayatımızda var olmazlar. Hayata anlam verelim, maddî âlemin zincirlerini kırıp duyguya ve maneviyata açılalım, diye gelirler bize. Yoksa dünya bir hüzün denizidir ve orada boğulup kalanların haddi hesabı yoktur.

Hüznün hayatın gerçek güzelliği olduğunu düşünüyorum. Bir parça hüzün güzelleştiriyor bu hayatı. Hüzün insanı da güzelleştiriyor. Üzgün ve kederli olmak değil de hüzünlü olmak yakışıyor insana. Arada nasıl bir fark var, diyeceksiniz. Bir şeye üzülürsünüz. Üzgün olmak bir sebebe bağlıdır. Fakat hüzünlenmek için bir sebebe ihtiyacınız yoktur. Sanki o zaten hep var gibidir. Hüznün bizden ayrı olduğunu zannederiz. Dâimâ içimizdeki hüznün bir sebepten ötürü var olduğunu düşünürüz. Hayır, hayır. O hüzün zaten hep vardı. Senin onu hatırlaman için bir şeyler yaşaman gerekirdi. O, iç dünyamızın gerçek sahibi olduğunu bize çeşitli vesilerle hatırlatır.

Hüzünden kaçmayın. Hüznü sevin. Hüznünü seven insan kendini tanımaya başlayan insandır. Bunun sonu ontolojik bir huzur hâlidir. Hüzün mutluluğun, huzurun sizde zaten var olduğunu hatırlatmak için gelir. Artık her şeyi dışarıda aramayı bırak, biraz da kendine dön, der gibi gelir hüzün. Hüzünle kendimize döneriz. Hüznü seversek huzura ereriz.

Hüzünden kaçınmak boşunadır. Kaçındığımız şeyler gam, keder, üzüntü gibi psikolojik ıstıraplardır ve bunlar hep bir sebebe bağlıdır. Hüzün bir sebebe bağlı değildir. O hep içimizde vardır. Hayatın anlamına hüzünle erişilir. Bir miktar durup hüznün tadına varmanın çok lüzumlu olduğunu düşünüyorum. Çünkü hayatın ve insanın hamurunu yoğuran kuvvet, onun içine birazcık da hüzün katmıştır.

Hüzünle Yaşamak

Hüzün hassas yüreklerin nasib-i ezelîsi midir? Bir bahaneyle yürek hemen neden hüzünlenir? Bu dünyanın insana sunduğu ilk nasip hüzün müdür?

Hayatın içinde bazen yürek dolduran hüzünler olur. İnsan kederlenir ve gidecek bir yeri olmayan biçareler gibi hisseder kendini. Kendine bir çıkış yolu arayan insanı buna sevk eden hüzünleridir.

Dünya hayatı hüzün elinde yoğrulmuş. Hayat hüzünle karılmış. Buradan hüznü çıkarmak mümkün değil. Fakat onunla yaşamayı öğrenmeliyiz. Hüzün içimizde derinleşmek için gelir. Hayatımızı mahvetmek için değil.

İnsan hüznünü sevip ona saygı duydu mu sakinleşir. Yüzlerce yıl yaşamış bir bilgeye dönüşür. Konuşurken sesi çok uzaklardan geliyormuş gibi olur. Onda konuşan tecrübe, duygu ve derinliktir.

Hüzün hayatı ve kendimizi anlama noktasında galiba çok önemli bir hareket noktası. Yoksa böyle ısrarlı bir şekilde var olabilir miydi!

Hüzünle yaşamayan, hüzünle göçüp gitmeyen biri olmadığına göre hüznün bize söylemek istediği şeyler var. Onları dinlemek gerek.

Hüzün için olaylar, durumlar, insanlar sadece birer bahanedir. Bunlar olduğu için hüzünlenmeyiz. Hüzün içimizde kök saldığı ve daima var olduğu için hüzünleniriz. Belki onun hissedilir olması için dışarıdan bir bahane gerekir. Fakat bunun yanında hüzün daima vardır ve insan onu yaşar.

Hüzünlü olduğum zamanlarda hüzün üzerine düşünüyorum. Beni hüzünlendiren hiçbir şeye bahane bulmuyorum. Onları suçlamıyorum.

Hüznümün üzerine düşünüyor ve onu yaşıyorum.

Hüzünlü Bakışlar

Şu hayatın kendisi bir yolculuktan ibaret. Hüzünler ve sevinçler onun durakları. Hüzünler de çoğu zaman hayatın ve yürüdüğümüz yolun kendisi oluyor.

Bir hüznü duymak çoğu zaman hayatı duymakla eşdeğer oluyor. Çünkü hüzün hayatın içinde nerede olduğumuzu ve nerede durduğumuzu söyler bize.

Hüzün bence bir anlamda da içe bakış hâlidir. Hüzünlenen bir insan iç âlemine bakar. Onun gözleri, bir başka âlemi seyrediyormuş gibi anlamlı ve derindir. O bakışlarda okunan nice anlamlar, belki de sahibinin o anda kendi gönlünden okuduklarından ibarettir.

Bazı insanlar görürüm. Bakışlarıyla bu dünyadan, bu âlemden olmadıklarını söylerler. Ben o bakışların sahiplerini kendime âşina bulurum. Belki hiç tanımadan severim onları. Aramızda bir kelam faslı bile olmadan anlam yüklü nice derin muhabbetler olur. Hüzünlü bakışlar hüzünlü buluşmalara şahit olur.

O insanların kendi hüzünlerinden razı olduklarını o bakışlardan okurum. Bir yabancı gibi durdukları şu âlemde bir âşina, bir tanıdık, bir dost aradıklarını anlar, hissederim. Bahane bulup onlarla birkaç kelam ettiğim de olur. Söylediğim sözler bile özüme yabancıdır. Maksat muhatabımı gönülden duyduğumu, onu anladığımı ona hissettirmektir.

Yasin ŞEN

Yazar
Yasin ŞEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen