Odgurmuş: Herhangi bir yerde ve herhangi bir konu üzerinde konuşulur, herkes bir şeyler söyler. Böyle sohbetlerde bilenler mi konuşur, bilmeyenler mi?
Ögdülmüş: O konu ne ise, dinleyenler arasında o konu ile ilgilenen ve o konuyu bilen kişiler elbette daha detaylı fikir beyan ederler bir şeyler söylemek isterler.
O konuyu bilmeyen insanlar veya o konu hakkında hiçbir fikri olmayanlar da elbette söz ederler ama bu gibi kişilerin sözlerinin pek de kıymeti olmaz. Aslında böyle bir kişinin konu hakkında fikir beyan etmesi beklenemez. Bu gibi kişiler konuşurlar ama aslında pek söyleyecek bir sözleri elbette yoktur. Çünkü o konu hakkında yeteri kadar bilgisi yoktur.
Diyelim, “Belediye başkanlığı, belediye hizmetleri veya hükümet üyeleri” hakkında konuşuluyor. Dinleyenler arasında konuya ilaveler yapanlar, fikir beyan edenler o konu hakkında bilgi sahibi olanlardır. Hele de belediyede çalışan bir kimse belediye hakkında, belediyenin işleyişi hakkında, belediyenin hizmet ve görevleri ve hatta belediyenin harcamaları ve diğer faaliyetleri konusunda istemediğiniz kadar bilgi verebilirler.
Hükümet ve iktidar konusunda da durum böyledir, Konu ile ilgisi bakımından bir Milletvekili veya Milletvekili danışmanı, ya da Mecliste görevli birisi veya siyasetin içinde olan ve konularla ilgilenen kişiler de bu konuda gerekli bilgileri aktarabilir ve bizi yeterince aydınlatabilir.
Ekonomi konusunda da, ekonomi konusunu iyi bilenler, ülke ekonomisini idare edenler, ekonomi dalında ihtisas yapmış hocalar, özel sektörde görev yapan ve ekonomiyi yakından takip eden üst düzey görevliler de ekonominin gidişatı, neler olabileceği, ekonominin nasıl işlediği, gelecekte bizi nelerin beklediği konularında en doyurucu en iyi bilgiyi verirler değerlendirme yaparlar…
Hukuki konularda da bir Avukat en geniş ve tutarlı bilgileri verebilir.
Siyasi konularda ise siyasetin içinde olan siyasetle yakından ilgilenen kişiler de konuları en iyi bilenlerdir. En geniş bilgileri onlardan alabiliriz.
Odgurmuş: Öyle anlaşılıyor ki, herkes bildiği konuda konuşabilir, bilmediği konuda konuşanların ettiği sözlerin ise bir kıymeti olmaz.
Ögdülmüş: Evet durum böyle, bilen konuşur, bilmeyen susup dinler öğrenmeye çalışır.
Ama bir de şöyle farklı bir durum var…
Herhangi bir yerde çeşitli konularda konuşulurken, konuya girip-atlayıp en iyi bildiği konu hakkında konuşulan kişilerin hırsızlığından, üçkâğıtçılığından dem vurarak itham edenler sanki o konulara aşina olan kişiler hissi veriyor. Yoksa bu konuları bilmeyen bir kişi bu konuda elbet bilgi veremez. İnsan bilmediği konuda konuşamaz.
O taraklarda bezi olmayan, üçkâğıtçılığı, hırsızlığı bilmeyen kişi o konuda elbette bir şeyler söylemez söyleyemez. O öyle diyor, bu böyle diyor diye fikir beyan edemez etmez.
Herkes bildiğini söyler, bildiği konuda konuşur, herkes bildiği işi yapar dedik. Üçkâğıtçılığa, hırsızlığa aşina ve temayüllü olanlar o konularda elbette daha çok konuşurlar. Çünkü onlar bu konuların inceliklerini bilen insanlardır gibi bir intiba veriyor.
Bölücülük konusu da buna benzemektedir. Ülkede en çok bölücülük yapanlar, barış kardeşlik kelimelerini en çok kullananlardır. Bölücülüğe karşı olduklarını iddia edenlerin, söyleyenlerin esasında bu işe aşina oldukları, bölücü fikirler taşıdıkları ve dolayısı ile bölücülük yaptıkları görülür.
Irkçılığa karşı olduklarını iddia eden ve ırkçılığa karşı olanların ırkçılığa mütemayil ve aşina oldukları ve dolayısı ile ırkçılık yaptıkları bir gerçektir.
Halkçılık iddia edenler içinde durum aynıdır. Halkçı olduğunu iddia edenlerin halkı daha çok ezenler, halkı hizaya getirmek için çaba sarf edenler olduğu tarihen sabit olan bir gerçektir.
Bölücülükten bahsedenler, saf saf ve bal gibi bölücülük yapıyorlar hem de “karşıyım” diyerek.
Irkçılığa karşı olanlar, başka bir ortamda, başka bir mevzu olduğunda bal gibi ırkçı fikirler ileri sürebiliyor ve davranışlar sergileyebiliyorlar.
Halkçılıktan bahsedenler, halkı ezen halkı hor gören, tokalaştığı halkının elinin temizliğine dikkat ederek ıslak mendille elini silen halkçı liderler de vardır.
Kısaca insan bildiği işi yapar, bildiği konuda konuşur, bildiği şeyleri söyler.
İnsan, okudukça hiçbir şey bilmediğini anlamaya başlar, ancak entelektüel kalibresi sıfıra müncer olan “aydınlar” her konuda allâmedir.