İnsan Zenginliğimiz

 kirmizilar.com

Doğru hüküm verilecekse bu son karar için bütün şartları tek tek incelemek, doğruyu bulana kadar her delili, emareyi, hadiseyi veya olaylar yumağını, olan ve olma ihtimali bulunanı, ilk kıvılcımdan son sebebe kadar düşünmek, irdelemek ve incelemek şart.

Bu sadece hüküm veren makam için mi geçerli? Elbette hayır. Aslında insanoğlu her an hüküm veriyor. Önce iradesini kullanıp seçim yapıyor, ardından yine cüz’i iradesi devreye giriyor, seçimini uyguluyor ve bu uygulamanın ilk basamağından son basamağına kadar durmadan, tekrar tekrar hüküm veriyor. İlk nefesten son nefese kadar, doğru veya yanlış, tercih, uygulama ve hüküm peş peşe gidiyor.

İyi veya kötü, doğru veya yanlış, güzel veya çirkin, adil veya adil olmayan, haklı ya da haksız… İnsanoğlu kendi cüz’i iradesi ile hep karar veriyor ve elbette zaman geriye doğru gitmediğinden, bu kararlardan dönüş yok! 

Nedamet mi hissettiniz, pişman mı oldunuz bu karardan, sadece düzeltmek için özür beyan edebilirsiniz. Nasıl özür dileyeceğiniz yüreğinizin zenginliğine kalıyor…

Seçim de bir karar, tercihinize bağlı olarak verdiğiniz kararı uygulamak için sandığa gideceksiniz. Sevgili Türkiye’miz için size göre en iyi olanı seçeceksiniz.

İyi karar… İyi İnsan, iyi olmak… O halde nedir iyi olmak?

Gelin, şu seçim havasından biraz uzaklaşalım ve iyi insan olmanın erdemi ile ilgili şartların ne olacağını gerçek insan hikâyelerini sizlere sunarak bulmaya çalışalım. Kahramanımız Z değil de T kuşağı olsun.

“T toplantıya katılacaktı. Gideceği yer uzaktı. Vakti çok azalmıştı.  Aceleyle dışarıya çıktı. Hava sıcaktı. Ama kısa bir müddet sonra yağmur bulutlarıyla birlikte gök gürlemeye başlayınca üşüdü. Eve dönüp üstüne değiştirmeye vakit yoktu.

Sıradan bir hırka almaya karar verdi. Yol üzerindeki çarşıya girdi. İlk dükkânın vitrinine çabucak baktı. Birkaç hırka vardı, karar vermek için beş on saniye düşünmek isterken yanındaki yaşlı kadını fark etti, daha doğrusu yüz ifadesini.

Kadın büyük bir hayranlıkla vitrindeki çok renkli, gençlerin giyebileceği, şirin, pahalı bir elbiseye bakıyordu. Sonra parmaklarıyla hesap etti o giysinin fiyatını. Büyük bir ümitsizlikle yüzünü buruşturdu. Yavaş ve yorgun adımlarla uzaklaşmaya başladı. Üstünde çok eski bir hırka, bileklerine kadar uzanan rengi solmuş, çiçekli, bol etek, ayağında plastik terlikler, başında artık grileşmiş bir tülbent vardı.

Ama gidemedi o yaşlı kadın. Geri döndü, tekrar vitrine bakmaya başladı.

Onun hali T’ye neredeyse toplantısını unutturacaktı. Telaşla mağazaya girdi. Çok bakımlı, çalımlı tezgahtara vitrindeki en ucuz olan siyah hırkayı satın almak istediğini, işinin acele olduğunu söyledi.

Süslü tezgahtar hırkayı paket etti, ücreti söyledi. 

Tam o sırada o yaşlı kadın çekine çekine içeri girdi. Yine çekine çekine dedi ki:

“-Vitrindeki genç işi kırmızılı elbiseyi yakından görebilir miyim?”

Çalımlı tezgahtar onu aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya süzdü. Yüzüne hemen iğrenmeyle kızgınlık arasında gidip gelen ifade yerleşti.  Küçümseyerek ihtiyarı azarladı:

“-Paran! Paran  var mı? Paran varsa, satın alacaksan çıkarayım. Yoksa beni boşuna uğraştırma. Vitrinde gördün işte. Haydi!”

Kadıncağız bir an kendisine dik dik bakan tezgahtara ne diyeceğini bilemeden, önce hayretle, sonra üzüntüyle öylece kalakaldı, sadece yutkundu.

T de tam kartını tezgahtara uzatıyordu ki o da dondu kaldı, şaşkınlıkla ikisine de baktı. Toplantı aklından uçtu gitti. Ninesini hatırladı. İçi sıkıldı, gönlü bulandı, çok üzüldü.

“-Gösterseniz ne olur, dedi. Lütfen.”

Tezgahtar aynı kızgınlıkla T’ye döndü:

“-Siz hırkayı aldınız. Rice edeyim kartınızı.”

Şaşkınlığı kızgınlığa dönüştü T’nin:

“-Ben de o elbiseyi bu teyzeye göstermenizi rica ediyorum. Bekliyorum. “

“-Parası yok, belli. Ne olacak değecek de, diye sözleri peş peşe dizdi kızgın, çalımlı tezgahtar. Aslında böylelerini mağazaya sokmamak gerekir. Belediyenin bedava 2. el kıyafet dağıtan yerleri var. Gitsin, oradan ne alacaksa alsın. İlla kızına yeni giydirmek zorunda mı? Allah Allah! Hem bu konu sizin dışınızda. Kartınızı alayım lütfen.”

T üzüntüyle baktı tezgahtara. Nasıl da acımasızdı! Sinirlendi:

“-Her baktığını almak zorunda mı müşteri, dedi. Bakıp beğenmezse veya fiyatını uygun bulmazsa.”

Tezgahtar aynı şeyleri hırsla tekrarladı:

“- Bu konu sizinle ilgili değil. Kartınız lütfen.”

“-Yok, kalsın, dedi T.  Almayacağım o hırkayı. Bu aşağılamanızı da kabul etmiyorum. Çok ayıp ettiniz.”

O arada ihtiyar kadının sessizce mağazadan çıktığını fark edemedi.  

Onunla kısacık da olsa sohbet etmeyi, kim olduğunu öğrenmeyi çok isterdi T. Ama yaşlı kadın kim bilir nasıl bir gönül kırgınlığı ile onlar konuşurken kendini dışarı atmıştı…

Aziz Dostlar,

T’nin hikâyesi uzun. Başta ifade etmeye çalıştığımız doğru ve adil kararı vermek yerine kibrine kapılıp çaresiz yaşlı kadını azarlayan, yoldan çıkmış nefsine kapılıp onu yok sayan -aslında kendisi garip- eksikli insanın halini dile getirmek istedik. Yani iyi insan olmanın halini  mefhum-u muhalifinden giderek ifade etmekti gayretimiz…

 Vaktinizi almamak adına kısa keselim ve diyelim ki iyi insanda olmaması gereken küçük görme, yok sayma ve aşağılama öyküsüdür bu öykü ve – eksiği var, fazlası yok- acı bir hakikattir…

İnsan yetiştirmek, erdemli, iyi insan yetiştirmek…

Şeyh Gâlib insanın her yönden mükemmel yaratıldığını şu ibret dolu dizeleriyle ne güzel tarif ediyor:

“Sendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende

Sendedir ma’den-i envâr-ı fütüvvet sende

Gizli gizli dahi vardır nice hâlet sende

Ma’rifet sende hüner sende hakiykat sende

Nazar etsen yer ü gök dûzah u cennet sende

Arş u kürsiyy ü melek sendedir elbet sende”

  Amasyalı Fedâî Baba da sıradan, ciddi alt yapısı olmayan eksik eğitimin veya öğretimin dışında gerçek insan olmanın nasıl bir tedrisattan geçmesi gerektiğini güzeller güzeli dörtlüğünde ne hoş ifade edip şu tavsiyede bulunuyor:

“Alleme’l-esmanın kitabın oku

Bu ledün ilmini bilmez kör fakı

Bülbül olup vahdet bağında şakı

Fena dârındaki gülü neylersin”

Her hal-ü kârda en önemli, en temel konu budur ki Sevgili Türkiye’miz geleceğini kurtaracak, uzak ufuklara götürecek olan insan zenginliğini böyle kazansın.

Esenlikler sizinle olsun Aziz Dostlar…

Suzan ÇATALOLUK

Yazar
Suzan ÇATALOLUK

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen