Kur’an’da 80/23 ayet çok dikkar çekicidir. : “ Hayır! İnsan Allah’ın emrettiklerini yapmadı.” Diye bir hakikati vurgulamıştır. Evet! İnsan, Allah’ın emirlerini ve yasaklarını yerine getirmemiş, uymamış, nefsinin heva ve hevesine uymuştur. Bu makalede insanın Allah’ın emirlerine uymadığı bir hususa değinmek istiyorum. O da insanın yedikleridir. Nitekim 80/24 : “ İnsan yediklerine bir baksın.” Denilmektedir. Bu ayetin iki manası olduğunu düşünüyorum. Hem maddi hem de manevi anlamları…
Kur’an dünya’yı açıklamaz. O, bütün yaratılmışları, Allah’ın varlığının delilleri olarak vurgular. İnsanın varoluş karşısında doğru düşünebilmesi ve doğru yaşayabilmesi için ilkeleri belirtir.
Ayetin zahiri manasına bakınca, Allah varlığını sayısız nimetlerle izhar etmiştir. İnsan bu sayısız nimetler karşısında hakk’ın varlığına gafil ve nankör durumdadır. O nedenle nimetlere karşı şükür bilinci gerekir. Fakat insan nefsinin arzularını kovalayarak şükrü unutur. 2/29 ayette : “ O Allah ki yeryüzündedeki nimetlerin tümünü sizin için yarattı.” Denilir ve Allah’ın yarattığı nimetlerden sınırları aşmadan, helal daire faydalanması öğütlenir. Allah’ın emrettiği, istediği insanın kendi emeği ile çalışıp, helal yemektir. Necm ‘9: “ İnsan için çalışmasından başka yol yoktur.” Şu kadar var ki insan, sınırları aşmadan çalışıp, elinin emeğini helal olarak tüketecektir. Emeksiz elde ettiği her şey haram daireye girer. Ayetin zahiri manası da budur.
2/172: “ Ey inananlar, size verdiğimiz rızıkların iyilerini ( helal olanları) yiyin. Allah’a inaniyorsanız, O’na şükredin.”
4/13: “ Bunlar Allah’ın sınırlarıdır.”
4/14:” Kim Allah’a ve Elçisinescitkarşı gelir, O’nun sınırlarını aşarsa, Allah o kimseyi sürekli kalacağı ateşe atar. O kimselere alçaltıcı bir azap vardır.” 5/87: “ Ey inananlar, Allah’ın size helal kıldığı, güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin. SINIRLARI AŞMAYIN. Allah sınırları aşanları sevmez.”
5/ 88: “ Allah’ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olanlanları yiyin. Allah’tan çekinin.”
2/275: “ … Allah, ticareti helal, riba’yı haram kılmıştır.”
2/276: “ Allah, riba’yı mahveder, sadakaları artırır.”
Ey Ademoğulları, mescitlere her gidişinizde süslü elbiyselerinizi giyin, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenlerisevmez.” Yukarıdaki ayetlerde iki kavram geçmektedir. “ RİBA” ve “ İSRAF”…Nefs sınrları aşınca karşımıza “ rıba” ve “ israf” çıkmaktadır. Riba, zannedildiği gibi faiz değil, emeksiz elde edilen herşeydir ki u doğrudan doğruya haksızlık ve hırsızlıktır. Aynı şekilde israf da başkalarının hakkını yemek olduğundan, israf da hırsızlığın daniskasıdır. Şu kadar var ki, hem rina ve hem de israf Allah’ın yasakladıkları olduklarından her ikis de aynı zamanda ahlaksızlıktır. Ahlaksızlık, nefsin sınırsız isteklerini yerine getirmek, Allah’ı hesaba katmamaktır. Anladığım kadarıyla Allah’ın düzenine, ilahi kanunlara aykırı her düşünce ve eylem ahlaksızlıktır. Riba ve israf, açgözlülük, doyumsuzluk sonucu ortaya çıkan nefsin kötü sıfatlarıdır.
Şimdi ayetin batıni, manevi anlamına gelince insan yediklerinin ürünüdür. Yani insanın kişilik ve karakterini oluşturan yedikleridir. İnsanın hem siretini hem suretinin hali yediklerindendir. Burada beslenme konusuna girmeyeceğim söylemek istediğim insanın suretini ve siretinin hali haram ya da helal yemesiyle ilgilidir. Haram yenildiğinde insan hemen sureti değişir, insan çirkinleşir, yüzündeki nur gider. Samiye Anne’nin bu konudaki sözü çok uyarıcıdır: “ HARAMDAN ŞEKAVET, HELALDEN İSE HİDAYET HASIL OLUR.” Demiştir. Haram yenildiğinde insandan hep şer işler ortaya çıkar. Helalden ise Allah’ın rahmeti, nuru hasıl olur. Allah haramda gözü olanlara nur vermez. Nursuzluğun en büyük nedeni haramdır. İstediği kadar ibadet etsin vallahi vermez… HARAMDA SAADET ARAYANLARA SAADET HARAM OLUR.