Makaleye şöyle başmak istiyorum. “ Ezeli Misak”… Allah ruhları yarattığında onlarla bir sözleşme yapmıştır. Buna “ Ezeli Misak” ismi verilmiştir. Ryhlar dünyaya bedenlenerek geldiğinde işler değişmektedir. İnsan, dünyadaki nimetlerin cazibesine kapılarak, onlarla ilişkilerini artırarak azmakta ve Allah’a verdiği sözü unutmakta ve hatta Allah’ı bile unutmaktadır. İşte dinin yani İslamın çıkış noktası buradandır. Her Peygamberin asıl misyonu insanlara bu sözü hatırlatmaktır.
5/7: “ Allah’a verdiğiniz sözü hatırlayınız. Hani” işittik ve itaat ettik” demiştiniz. Allah’tan korkun, Allah göğüslerin özünü bilir.”
59/19:” Allah’ı unuttuklarından dolayı Allah’ın da onlara kendi canlarını unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkmışlardır.”
2/27: “ Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah’a verdikleri sözü bozarlar. Allah’ın birleştirmesini emrettiği bağları keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar…”
Yaratılışın ilk sebebi, gayesi, Allah’ı bilmektir. Bütün kutsal metinlerin söylediklerinin özü bundan ibarettir. İngilice’de din kavramı” religion” olarak ifade ediliyor. Religion, bağ kurma demektir. Bu sözcük din kavramınıı tam da doğru olarak ifade eden bir kavramdır. İslam dünyası din kavramının anlamını tam anlayabilmiş değildir. İşte bu noktada insan, dünya’da nefsinin heva ve hevesinin hükmüne girerek Allah’ın yarattığı bu ontolojik bağı koparmakta, kesmektedir ki Peygamberler insanları bu bağı korumaları, koparmamaları, koparırlarsa yeniden bağ kurmalarının usül ve esalarını öğretmektedirler. Din alanında bütün mesele bu “ BAĞ” kavramı üzerinde düğümlenmektedir. Bu bağın diğer adı fıtrattır. Aslında İslam kelimesiyle fıtrat kelimesi de aynı anlamdadır. Fıtrat konusu Kur’an’da çok açık olarak belirtilir. 20/50 : “ ( Musa ( Rabbimiz, her şeye yaratılışını, varlığını, biçimini verip sonra onu doğru yola iletendir dedi.”
30/30: “ Sen yüzünü Allah’ı birleyici olarak doğru dine çevir. Allah’ın yaratma yasasına uygun olan dine dön ki, İnsanları ona göre yaratmıştır. İşte doğru din budur.”
2/2: “ Kur’an, takva sahipleri bir hidayet ( fıtrata göre yaşama) kitabıdır.”
Allah, yarattığı her şeyin varlık yapısını verdiği gibi insanın da varlık yapısını( fıtratını) vermiştir. Fıtrat hiç bir varlıkta değişmez. Şu kadar ki fıtrat insanın kozmik boyutlu olmasıdır. Kozmik boyut, insanın bütün varlıklarla dost ve birlikteliğini deyimler. Hiç kuşkusuz Allah ile de birlikteliği kapsar.
Kur’an 80/23: “ Hayır! İnsan, Allah’ın emrettiklerini yapmadı..” diye insanın Allah’a verdiği sözünde durmadığını ve nefsinin dipsiz istek ve arzularını kovaladığını, böylece savrulduğunu, fıtrat yolundan çıktığını vurgular. İnsanın nefsinin hükmüne girmesi, ilahi bağların koparılması demektir. Bu bağ fıtrat bağıdır.
Şimdi gelelim fıtrat bağı konusuna ve sözü Değerli İlahiyatcı Şaban Ali Düzgün’e bırakalım. Değerli Düzgün “ Dini Anlama Klavuzu” adlı eserinde “ Özgür Benliğin Temeli” olarak fıtrat konusuna geniş ve kapsamlı değinmiştir. Biz de bu konuyu olduğu gibi alıntılıyoruz: “ İnsan fıtratı olarak tanımladığımızdoğamız, Arapçada fa ta ra kelimesiyle ifade edilmektedir. Fa ta ra, ayırarak, yararak yaratmak anlamındadır. Bu anlam, insan fıtratının sürekli ayrılma, özğürleşme, bağlı olmama haline gönderme yapar ve her zaman ilişkiler ağı içinde olan insanın, bu ilişkilerde kendi özgür bireyselliğini korumasını imler. İnsanın bireyselliğini korumak,toplumsal birlik bütünlük ağı içinde tamamen yitip gitmemesini sağlamak için zorunludur.Haniflik ise tertemiz, pak, dejenere olmamış bir fıtratı çalıştırarak Allah’a teslimiyet göstermenin adıdır. Hanifliğin temsilcisi olarak da doğal akıl yürütmesiyle hakikati bulan, bulduğu hakikati kalbiyle irtibatlı hale getiren ve böylece put kırıcıların öncüsü olan İbrahin Peygamber gösterilir.
Fıtrat, doğuştan getirilen bedensel, zihinsel ve ruhsal yapının bütününe işaret eder. Haniflik de her ne pahasına olursa olsun bu yapıya uygun düşünce ve eylem iradesi göstermenin adıdır. Hanif ve fıtrat terimleri arasında doğrusal bir ilişki vardır. Kur’an, bedensel, zihinsel ve ruhsal çözülme ve kopuşlara “ nakz” kelimesiyle işaret etmektedir. Fıtratlarına yerleştirilen bedensel, zihinsel, ruhsal donanımlarının birbiriyle bağlantısını koparan insan, bunların kendi içinde teker teker çözülüp gitmesine sebep olur. Nihayetinde insanın bedenini, zihin ve ruhunu enkaza çevirir…” Şu kadar var ki 2/27 ayette işaret edilen duruma düşer insan. Allah’ın yarattığı fıtrat bağını koparan ve bu dairenin dışına çıkan insan ve toplumların durumu helaktir…