Nuri GÜRGÜR[i]
Ender yaşanan, bir hafta kadar süren şiddetli soğuk ve karlı bir “zemheri” ayını geride bırakmak üzereyiz. Bu ayın başlamasına paralel olarak İran’ın vanaları kısması sonucu ciddi bir doğalgaz sorunuyla karşı karşıya kaldık. Verilen gazın kısılacağının açıklanması, başta otomotiv olmak üzere organize sanayi bölgelerinde, ihracata yönelik üretim yapan birçok firmayı zor durumda bıraktı. Yaptıkları dış bağlantıları ellerinde olmayan nedenlerden ötürü yerine getiremeyecek olmaları, muhatapları için kabul edilir bir mazeret sayılmayacağından, oluşan krizi aşmaları kolay olmayacak, sanayi bölgelerimizde maalesef milyarlarca liraya ulaşacak zararlar yaşanacaktır.
İran’ın kışın en zor günlerinde vanalarla oynaması, yeni bir olay değil; doğalgaz bağlantısı yaptığımız dönemden bu yana benzeri uygulamalarını defalarca yaşadık. Gaz üretimleri yeterli değil; coğrafi konumundan dolayı Türkmenistan gazını ucuza alıp bize satıyor. Kendi ülkesinin ihtiyacını kış şartlarında karşılayamayınca çareyi Türkiye’ye vanayı kısmakta buluyor. Ayrıca ülkemize karşı sürekli örtülü bir rekabet sürdürdüğünden Türkiye ekonomisine verdiği zarardan ötürü üzüntü duyduğu söylenemez. Kısıntıyı her defasında teknik arızaya bağlıyor; hatta bu son olayda olduğu gibi sorumluluğun kendisinde değil, bizde olduğunu açıklayabiliyor. Türkiye’nin enerji ithalatında en fazla sorun yaşadığı, tahkime gittiği ülke İran. Şu sıralarda mevcut anlaşmayı yenileyip fiyatı artırmak için fırsat kolluyor. Gazetelerde Türkiye’nin İsrail ile boru hattı inşa etmek maksadıyla görüştüğü haberlerini okuyoruz. Bu doğruysa çok gecikilmiş bir girişim olsa da gerçekleşmesi her iki ülkenin yararınadır. Keşke dış ilişkilerimizi duygularımızla değil, akıl ve mantık ölçütleriyle yürütebilsek.
Şu günlerde üzerinde durmamız gereken konu, İran’ın tavrı sürpriz olmadığına göre buna karşı yeterli hazırlığımızın neden yapılmadığını sorgulamaktır. Çünkü İran ile gaz bağlantımız devam ettiği sürece bu tarz uygulamalarıyla her zaman karşılaşabiliriz. Enerji Bakanı’mız geçen haftaki geniş açıklamasında her türlü önlemin alınmış olduğunu, ülkemizin ihtiyacı olan gazın kesintisiz piyasaya verileceğini, depoların, sıvı gaz yüklü gemilerin olduğunu, endişeyi gerektirecek bir durum bulunmadığını ifade etti. Ama OSB ve büyük üretim yapan ihracatçı firmalar Bakan’ı doğrulamıyor; Bakanlığın dün enerji kısıtlamasının yüzde kırktan yüzde yirmiye düşürüleceğini açıklaması, sıkıntıyı biraz olun hafifletse de yüzde yirminin olumsuz etkisini kimse küçümsemesin; kısıtlamalar bütünüyle kalkıncaya kadar sıkıntılar devam edecektir.
Aslında İran, doğalgaz ithalatımızın sadece yüzde 11’lik kısmını karşılıyor. Ancak kışa, dört milyar metreküp hacimdeki iki depomuzun sadece 1.8 milyarlık kısmı dolu girilince sorunlar yaşanması kaçınılmaz oluyor. Yaz aylarında, fiyatlarının yüksek olduğu gerekçesiyle Tuz Gölü ve Silivri’deki depoların üçte ikisini doldurmadık; oysa Çin, fiyatına bakmaksızın milyarlarca dolarlık gazı depolarına doldurdu. Çünkü dünyada enerji alanındaki gelişmeleri doğru okuduklarından fiyatların nereye gideceğini, küresel ihtiyaçların nasıl artacağını görüyorlardı. Bugün aynı gazı üç misli fiyatla bile alamayız. Yaz saati uygulamasını, tasarruf gerekçesiyle toplumu karanlıkta bırakma pahasına dört yıldır ısrarla sürdüren Bakanlık, sanayide doğması kaçınılmaz görünen milyarlarca liralık ziyanı bakalım nasıl izah edecek? İran Cumhurbaşkanı, telefonla görüştüğü Cumhurbaşkanı’mıza akımın on beş gün içinde düzelebileceği müjdesini veriyor; yani havaların ısınmasını bekleyin, diyor. İhracat bağlantısı bulunan sanayicilerimizin muhatapları bekler mi, piyasa kuralları maalesef aksini işaret ediyor.
[i] Türk Ocakları Eski Genel Başkanı, ATO Meclisi Eski Başkanı, İşadamı, hukukçu, mütefekkir.