Üç sözden fazla değil bütün ömrüm, üç söz: Hamdım, piştim, yandım. Hz. Mevlâna
- HAMDIM
1.
Çok hazinelerimi çaldırdım güpegündüz aydınlıkta
Bundan ötürü sürüklediler hayallerimi uzun yollarda
Bir sırtlan sürüsüydü kanımın izini takip eden yalayarak
Hezimetlerle yenildim kaybettiklerim küllerinden canlanmadı
Her yenilgimin gurbetinde saklıydı masum bir mâsiva
Hil’atımı çıkardılar sırtımdan bir kör kuyuya attılar beni
Yusuf değildim olamazdım ayna tuttular yüzüme
Kanlı bir gömlek götürmeyin babama deyip yalvardım
Bir anka kulağıma fısıldadı sabret sabret
Güvercin donuna girip uçmalıydım yıldızlara
2.
Ne Buda’nın boşluğa bakan gözleri dindirebildi içimdeki fırtınayı
Ne Brahmin’in ruha serinlik veren Vedaları
Varsın yansın yüreğim bir Zerdüşt ateşinin alevinde
Gölgesini gezdirirken Haç’ın üstünde acemi bir Mecusi
Bir papazın kırçıl sakalını yalasın Kimera’nın kuyruğu
Sonra Keops piramidine taş getiren işçilerden değildim.
Ama yazan kimdi adımı listenin en başına
Ben başka bir yerindeydim zamanın ve mekânın
Esrik bir şaman başıma vuruyordu tokmağını
Bir tapınak sunağındaki adağın kanı sıçradı celladın yüzüne
3.
Bir fetret karanlığının bilinmezliğinde geziyordum başıboş
Nevmit nöbetlerinin depreminde sarsılırken benliğim
Yeni duvarlar örüyordu gurur eski hapishanesine
Aşkın mahfuz simasını aradım hep elâ gözlerde
Eğnime saplanan bir ok gibiydi baykuşun sesi yine uyanamadım
Sahi insanlar hangi dilden uğunur hangi dilde ağlar
Daha borcum kaldı ise kedere yeni figanlar getirdim
Haydi batırsın artık hançerini ben hazırım acılara
Aşktan bir kefenle gömsünler gül suyuyla yusunlar beni
Türkistanlı üç derviş söylesin bu ölümün sagusunu
Ahmet URFALI