İbrahim KİRAS
Dün bütün Türkiye’de cuma namazında hocalar her cuma olduğu gibi hutbede “Allah adaleti iyiliği ve yakınlarınıza yardımı emrediyor, kötülüğü yasaklıyor…” ayetini okudular. Zaten camilerde adalet lafını bol bol işitiriz. Hem cuma hutbelerinde hem de başka zamanlarda verilen vaazlarda “İslam’da adalet” konusu çok sık işlenir.
Hocalarımız çoğunlukla da örnek olarak “Hz. Ömer’in adaleti”nden söz ederler. Ondan önce İran hükümdarı Nuşirevan adaletiyle bütün dünyaya nam salmış olan bir yöneticiymiş, bu yüzden Hz. Ömer’e “İkinci Nuşirevan” demişler… Hz. Ömer geceleri devletin işlerini yaparken devletin mumunu, kişisel işleri için kendi parasıyla aldığı mumu yakarmış… Dicle’nin kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa hesabı benden sorulur diye korkarım, dermiş.
Rivayete göre, Müslümanların ikinci halifesi bir başka sahabeyle yaşadıkları ihtilaftan dolayı hâkim huzura çıkmış. Hâkim kendisine “Şöyle buyurun” diye seslenince öfkelenmiş, “Sen halife ile halktan birine eşit davranmıyorsan bu makama layık olamazsın!” diye bağırmış.
Hocalarımızın sık sık anlattığı buna benzer anekdotlardan birinin kahramanı da Fatih Sultan Mehmet’tir. Fatih yaptırdığı caminin yüksekliğinden memnun kalmayınca kızıp “Rum” mimarbaşının ellerini kestirir. Mahkemeye gidilir. Kadı hükümdarı suçlu bulur ve kısasa hükmeder. Fatih’in de elleri kesilecektir. Gayrimüslim mimar karşılaştığı bu yüksek adalet manzarasına hayran kalarak oracıkta Müslüman olur ve padişahı affeder.
Bunun üzerine elleri olmayan zavallı adamın ömür boyu geçimini sağlama yükümlülüğünü padişaha verir Kadı. Padişah bunun devlet hazinesinden karşılanmasını teklif ederse de Kadı “Hayır” der, “kendi kişisel gelirinden ödeyeceksin.”
Aslı olmasa da bu hikâye bizim mütedeyyin muhafazakâr insanımızın zihin ve duygu dünyasında adalet kavramının somutlaşmış karşılığı ve “ecdadın yüksek ahlakının” nişanesi olarak yer etmiştir.
Ama bugün bu hikâyeyi göz yaşlarıyla dinleyen insanların hukuk ve adaletin pratikte icrası konusunda güncel bir meseleyle karşılaştıklarında hangi tavrı gösterdikleri de ilgiye değer bir konu.
Bunun gibi adalet temalı kıssaları dinleyerek büyümüş insanların bu kıssalardan pek de hisse çıkarmış görünmeyişleri neye bağlanmalı? Hutbelerde, vaazlarda Hz. Ömer’in adaletini, Fatih Sultan Mehmet’in hak ve hukuk hassasiyetini anlatan hocalar veya gözleri yaşararak bunları dinleyen Müslümanlar bugünkü yöneticilerden de bu doğrultuda bir tutum bekliyorlar mı?
Bakın, şunlar var: 24 Haziran seçimleri öncesinde bir TV kanalına çıkıp “Seçimi kaybedersek Belgrad Ormanları’na gömdüğümüz silahlarımızı çıkarır savaşırız” diye konuşan adam ne gözaltına alındı ne de tutuklandı. Şikâyet ve suç duyuruları üzerine soruşturma başlatılınca ifade vermesi için kendisine davet gönderildi. O davete de beş gün sonra icabet etti! Yargı sürecinin nasıl sonuçlandığını söylemeye gerek yok herhalde.
Bir başka TV yayınında ise “Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın; bizim aile 50 kişiyi götürür. Bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak. Liderimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz bu ülkede, onu söyleyeyim. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim sitede hâlâ 3-5 kişi var, benim listem hazır” diye konuşan kadın da yargının şefkatli tarafıyla karşılaştı. Ne gözaltı gördü ne tutuklama. Sabaha karşı eve basılıp götürülmedi. Hakkında açılan dava da sitedeki komşularının şikayetten vaz geçmesi üzerine düştü.
Kendi bakanlığına temizlik maddesi sattığı ortaya çıkan bakan zaten suç işlemiş değildi.
Ama yine de bu adaletsizlik tablosu rahatsız edici değil mi? Geceleri “Hazreti Ömer’in adaleti” vaazlarını dinleyip gündüzleri gazetelerde çıkan haberlere gözünü kulağını kapatmak mütedeyyin insanları huzura kavuşturuyor mu?
İktidar mensupları ne yaparlarsa yapsınlar adaletin ne şekilde tecelli edeceğinden bu kadar eminlerken, muhalif siyasetçiler, aydınlar, gazeteciler sadece ve sadece sosyal medya paylaşımlarından dolayı sabaha karşı evleri basılıp göz altına alınıyorlar. “Evlerinde ve iş yerlerinde saatlerce arama yapıldığı” açıklanıyor. Bu durum AK Parti’ye oy veren mütedeyyin muhafazakâr vatandaşımızı rahatsız ediyor mu acaba?
Cumhurbaşkanının “AK Parti lideri şapkasıyla” konuşup en ağır sözlerle eleştirdiği siyasetçiler kendisine cevap verirse Cumhurbaşkanına hakaret ile suçlanıp yargılanıyorlar. Bu “adaletsizlik” AK Parti’ye oy veren mütedeyyin muhafazakâr vatandaşımızı rahatsız ediyor mu acaba?
O kadar çok örnek var ki…
Mesela Sinan Ateş davasının geldiği yer, bu vatandaşlarımızın vicdanını ve içlerindeki adalet duygusunu tatmin ediyor mu?
Mesela siyasi ihmaller, kötü yönetim, rant hırsı yüzünden tren kazalarında, depremde, yangında kaybettiğimiz canların hesabının hiç kimseye sorulamıyor olması mütedeyyin muhafazakâr vatandaşımızı rahatsız ediyor mu acaba? Vicdanında bir kanama olmasa bile bir kıpırdanma uyandırıyor mu? Yüreklerinde bir sızı oluyor mu? Ne hissediyorlar? Neler geçiyor içlerinden?
——————————————-
Kaynak:
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kiras/iktidar-tamam-da-ak-parti-secmeni-adalet-istemez-mi-1602688