Rûhun ezgiler hâlinde gönüllerden gönüllere aksettiği şekli olan mûsikî, milletlerin medeniyet düzeylerini de ortaya koyan sanat eserlerindendir. Bir milletin mûsikî tarihine bakarak, dolayısıyla medeniyetler zirvesindeki târihî yol haritasına da bakmış oluruz. Batı mûsikînin yanı sıra Türk mûsikîsinin pâyesinin ne derece yüksek bir hâl ile târih seyri içerisinde gelişme gösterdiğini ve Batı’nın bugün ki gelişmiş mûsikîsinin temelinde yine yüksek bir medeniyet ürünü olan Türk mûsikisinin olduğunu da ayrıca belirtelim. Tabi bu etkiyi ve Türk mûsikîsinin bugün ki durumu gibi konuları ayrı bir çalışmamızda ele alacağız. Bu çalışmamızın gâyesi, Batı mûsikîsi târihinde, büyük bir dönem olan ’’Barok Dönemi’’nin büyük şahsiyetlerinden ve Su Müziği, 6 Konçerto Grosso, 12 Büyük Konçerto gibi Orkestra müzikleri ile Oratorya, Opera gibi alanlarda da iz bırakan eserleri hûsule getirmiş olan George Friedrich Handel’in, İlâhî bir hazla bestelediği meşhûr ‘’Hallelujah Korosu’’nun besteleniş öyküsünü sunmaktır. Batıyı ve eserlerini ve ithâl dahi olsa yüksek medeniyet şûurunun bir ürünü olan Batı mûsikîsini daha yakından tanımak gerektiğinin de altını önemle çiziyoruz.
Hallelujah Korosu’nun bestelenmesi öyküsüne geldiğimiz vakit, Handel’in 50’li yaşlarda geçirmiş olduğu bir hastalığın sonucunda felçlik geçirdiğini görmekteyiz. Orta yaşlarında büyük bir üne sahip olan Handel’in, İngiliz Kraliyet sarayında vazifeli iken kraliçenin ölmesi üzerine eserlerinin sahnelenmesi durmuş, İspanya’daki savaşın da getirisi olarak tiyatronun boş kalması nihâyetinde yazdığı operalar da ilgi görmemiştir. Hâl böyle olunca büyük bir maddî bûhran içerisine giren Handel, sıkıntıların eşiğinde yarı felç bir dönem geçirmiş ve azmetmesi ile doktorları da şoke eden bir kuvvetle yeniden piyanosunun başına geçmiştir. Bu esnâda Handel’in maddî bûhranları devam etmektedir, halk eserlerine dudak bükmüş, eleştirmenler de kayıtsız ve sessiz kalmıştır. Bu yüzden, daha da üzülmüş ve içine kapanmıştır. Rûhunun körelmesi gibi bir durumu
yaşayan Handel, yorgun bir şekilde çaresizliğin de verdiği onmaz hüsrân ile mücadele etmiştir. Çalışmamzın ana kaynağı gibi bir vazifeyi ihtiva eden Stefan Zweig’ın Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar eserinde, Handel’in şu cümleler ile feryâd ettiği bilgisini de görmekteyiz.
’’Mâdem insanlar tarafından tekrar mezara gömülecektim, Tanrı beni hastalığımdan kurtarıp neden yeniden diriltti öylese? Kendimin bir gölgesi olmaktan ve bu dünyanın boşluğunda, soğuğunda dolaşıp durmaktansa, keşke ölseydim, çok daha iyiydi! ’’ Bazen de öfkeye kapılıp çarmıha gerilmiş birinin şu sözünü mırıldanıyordu. ’’ Tanrım, ah Tanrım, neden beni yalnız bıraktın? ’’[1]
Çaresizliğin engin sularında, yüzmekten yorgun düşmüş olan Handel, yer yer İngiltere’den alacaklıları yüzüne Almanya ve İtalya’ya dahi kaçmayı düşünmüştür. Yine bir gece parklarda sıkıntı ile dolaşır iken uyumak için eve gelen Handel, masasının üzerinde ‘’Saul’’ ve İsrail Mısır’da’’ eserlerini yazan şahsiyetin bestelenmesi için yeni bir eser daha gönderdiğini gördüğü vakit, öfkeden sinirlenerek, çalışmak hissinden yoksun, yatağına dönmüştü. Bu yazılı kağıt parçasını da alıp yere fırlatmıştır. Fakat merakın da verdiği heyecan ile belki bir umut diyerek kağıt parçasına tekrar yönelmiştir. Gerçi Tanrı’nın işi belli mi olurdu? Belki Handel’e bir şans daha tanıyacaktı?
Birinci sayfada The Messiah yazıyordu. Daha ilk cümlede heyecanlanmıştı. Metin ’’ Comfort ye’’ sözcüğüyle başlıyordu, Teselli bul! Anlamına geliyordu- sihirli bir sözcüktü bu- hayır, sözcük değildi bu- puslu gökyüzünden meleklerin seslenişiyle umutsuz kalbine gönderilen Tanrısal bir yanıttı. Comfort ye, nasıl da hoş geliyordu kulağa, yaratıcı, yoktan var edici bu söz, ürkek ruhunu nasıl da derinden sarsıyordu. Handel metni okuyup ta yüreğinin derinlerinde hissederken, tınıların dalgalar halinde yayıldığı, çağlayarak coştuğu ve şarkıya dönüşen bir müzik olarak duydu onu.[2] Böylece Hallelujah Korosu’nun teşekkülü için o ilâhî kaynak onda doğmaya başlıyordu. Ve sözler devam ediyordu ‘’Yüce Tanrı böyle dedi’’ onu yerlere vuran Tanrı, şimdi ise yeniden yücelmesi için yardım ediyordu. ‘’Ve o seni arındıracak.’’
Onun aciz ve yorgun kalbinde artık Tanrı’nın melekleri yer etmiş, ve umudu doldurmuşlardı tekrar. Handel’in yaşamı, bir azmin eseridir. Son raddeye gelse dahi, bir umut ışığı gördüğü yere gitmekten imtina etmemiş, tiyatronun canlanması için elinden gelen gayretleri göstermiştir. The Messiah bestelenmiş ve ûhrevî âlemden kulağına Halleluja! Halleluja! Halleluja! diye fısıldanan sesler ile o meşhûr koro tarihteki yerini almıştır. Aynı zamanda Handel’i düştüğü o durumdan Tanrısal bir güç ile kurtarmıştır bu beste. Ayrıca Barok Müziği’nin kurucusu Sebastian Bach’tan sonra, çığır açmış ve dönemin öncü isimlerinden olmuştur.
KAYNAKLAR
[1] Stefan Zweig, Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar, Yordam Kitap, İstanbul, 2014, s:84
[2] A.g.e. s:87-88