İndim Yârin Bahçesine

“İndim yârin bahçesine gül açılmış gül güle,
Yanakların al al olmuş haber verin bülbüle,
Ben seni sevdim seveli düşmüşüm dilden dile…”
Bu bir türkü sözü efendim ama “İndim Yârin Bahçesine” bölümü Şerif Aydemir Ağabey’in de Ötüken Neşriyat’tan çıkan  kitabının adı.
Yazısı türkü, kitap adları türkü, kendisi türkü Şerif Ağabey’in. Bir başka kitabının adı da “Çiçekten Harman Olmaz” idi. O da bir türkü sözü, devamı da “Yâr derde derman olmaz.”
Kitapta bize dair, insana dair ne ararsanız var. “Kitabın türü “Deneme” imiş. Şerif Ağabey bizi mi deniyor, kendisini mi, etrafı mı bilemedim.
Kısa kısa yazılar var, her birinin başlığı da insanı bir yerinden yakalıyor. “Yâr gelmezse yaraların elletme” demiş meselâ. Gelince de ellesin dursun o zaman.
“İçimde dolaşan gezen biri var” demiş bir başkasında. Acaba içinde birinin gezip dolaşmadığı insan var mıdır? Ya da biriyle gezerken aslında içindekiyle mi gezer insan?
“Kimin yüreğinde yara izi var?” diye sormuş. Yüreği varsa yara da vardır bence. Yüreksizse yarayı ne yapsın?
“Derdini hoş tut olur mu?” da demiş. Hoş tutacak dert olursa baş üstüne tabi.
Eğin’li ya Şerif Ağabey, sık sık türkü düşürmüş yazılarına. Bir hoyrat koymuş meselâ;
“Ağa bugün,
Köz düştü bağa bugün,
Gözlerin buğulanmış,
Korkarım yağa bugün.”
Bir aktar dükkanına girmiş, otuz yıldır ahbabı imiş. Hışımla dükkâna girip kınakına şurubu sorunca “Hayrola, yaz günü öksürüyor musun?” demiş. Öksürmüyormuş da “yürek titremesi” varmış Şerif Ağabey’de.
Aradan zaman geçmiş ama bu olayı unutmamış aktar. Bir türkü açmış Adile Kurt Karatepe’den;
Ağam, ağam,
Gönül yükseklenmiş alçaklayamam,
Sevdalım yâr.
Nutkum daralmış sır saklayamam,
Sevdalım yâr.
Gülümün üstüne gül koklayamam,
Sevdalım yâr.
Eyvah eyy! Vala virane bağlarda ötsün baykuşlar, balam hey!”
Kınakına şurubunun esamesi bile okunmazmış bunun yanında.
Bir zatın yanına gidiyor ara sıra. Bir gittiğinde kitaplardan, dergilerden, gazete sayfalarından edindiği tumturaklı ifadelerle konuşuyor. O zat diyor ki;
“Kitap bilgileri uzağımda kalıyor evlât. Onları hıfzetmeye, dilimde tutmaya ne takatım yeter ne de kalan ömrüm. Güzel anlatıyorsun, söz ağzında erik şerbeti gibi tatlanıyor ama sen en iyisi elimi tutan, beni iyiliğe çağıran yerden konuş. Bak hiç bir şeye sahip değilim fakat her şeyim var, işte huzur bu.”
Sevinç Çokum da Rozalya Ana adlı eserinde yeri gelmiş söylemiş;
“İnsan yeryüzünde nereye giderse gitsin, yanında bir parça gün ışığı, bir avuç yeşillik, kulağına çarpmış birkaç kahkahayı götürebilmeli.” Hatıralar zaten beraber gidiyordur, onu yazmamış çünkü.
Bir “Yüreği Püryan” varmış bulunduğu yerde. Bir gün “Çin Kralı beni atımla gömün diye vasiyet etmiş. Öyle anlı şanlı atı nereden bulayım? Bari beni de hülyalarımla mezara koyun olmaz mı?” Çıkışmış Şerif Ağabey. “Biz hülyalarını nasıl toplayalım? Kim bilir hangi yeleli kavağın başındalar? Hem kimin hayatı bir kaba sığmış ki, hülyaları da bir kabre sığsın?”
Evliya Çelebi’ye nasihat etmiş babası; “Esvabının söküğünü üzerinde dikme. Ekmek- tuz hakkını daima gözet. Bir şey koymadığın yere sakın elini uzatma.”
Annem de yırtığı, düğmeyi üzerinizde dikmeyin derdi. “Aklımızı dikermişiz.”
İki gönül bir olup kaçmış ama kız reşit değilmiş. Delikanlıyı hapse atmışlar. Aileler bakmışlar olacak gibi değil, bu sevdaya güçleri yetmiyor, araya hatırlı kişiler giriyor, nişan yapılıyor. Hanım kız mahkemeye gelecek, biz evleniyoruz diye beyanda bulunacak, delikanlı da tahliye olacak.
Hakim çocuğa “nişanlına haber ver de mahkemeye gelip ifade versin” diyor.
Çocuk konuşamıyor bir süre.
“Hakim bey, nişanlım buraya gelip o beyanı vermese ben daha ne kadar yatarım?”
“Altı ay”
“Ben o hapsi yatarım Hakim Bey. Nişanlım buraya gelmesin”
“Derdin ne oğlum?”
“Hakim Bey, dut kurusu ile yâr sevilmez, sevgi emek ister. Benim sevdiceğim çok nazenindir, gönlü narindir. Buralara gelip jandarma dipçiği, polis kelepçesi görmesin. Taze yüreğine gölge düşmesin. Ben razıyım hapis yatmaya. Derdimi anlıyorsunuz değil mi?”
Türkünün devamı da şöyleydi;
“Hangi bir derdime yanam,
Dağlar derdim var benim.”
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen