Ömer AĞAÇLI
Kur’an, insan nefsini anlatırken yedi nefs mertebesinden ve bu mertebelerde yaşanan manevi (mistik) hallerden söz etmektedir. Ünlü Sufi Arabi insan nefsini üç boyutta açıklamıştır. O’na göre insan nefsi üç boyutludur ve tüm huylar, bu üç boyutlu nefsin hallerindeki güçlerden ortaya çıkmaktadır. Bu üç nefs boyutunun isimleri de; “ Arzulayan Nefs”,“ Öfkelenen Nefs” ve “ Düşünen Nefs” dir. İnsandaki huyların bir kısmı, bu güçlerden birincisine yani arzulayan nefse özgü iken, diğerleri ikinci nefs gücünden ortaya çıkmaktadır. Bir kısmı da her üç nefs gücünün ortaklaşa iş görmelerinden ortaya çıkmaktadır. Bu güçlerin bir kısmı hem insanda hem de insan dışındaki diğer varlıklarda vardır. Bir kısmı sadece insan da bulunur. Arabi’ye göre üç tür nefsin belli başlı özellikleri şöyle açıklanabilir: Arzulayan nefs, Kur’an’da heva kavramıyla işaret edilen nefsi halleridir. Bu tür nefs, hem insanda hem de diğer canlılarda bulunur. Bu nefsin özelliği; yemeğe, içmeye, oyun ve eğlenceye, cinsel ilişkiye düşkünlük, bütün bedeni hazlar ve arzuların meydana gelmesini sağlayan nefstir. İnsanda bu nefs son derece güçlüdür. İnsan u nefsi kontrol altına alamazsa durumu çok alçak olur. Arzulayan nefs insana eğemen olursa artık onu güzelleştirme imkanı ortadan kalkmış olur. Böyle bir durumdaki kişi insandan çok hayvana benzer. Bu tip bir hal hayvanların alışkanlığıdır. Arzulayan nefsin baskın olduğu insanlarda utanma duygusu azalır, ahlak ve erdemlerden uzaklaşırlar. Arzulayan nefsin en önemli özelliği b ilgiyi ve bilgili insanları sevmemesidir. Kendileri gibi cahil ve bayağı kimseleri severler, onlarla düşüp kalkmaya bayılırlar. Bu kimseler boş şeylerle (malayanilikle) uğraşırlar, hazlara düşkünlükleri onları haram şeylere yöneltir. Arzu gücü baskın olanlar insanlık aleminde en kötü ve alçak olanlardır.
Öfkelenen Nefs ikinci bir türdür. Bu nefs, öfke ve öfkeyle birlikte diğer bütün kötü huyları, fiilleri üreten bir nefstir. Öfkelenen nefs, insanla birlikte hayvanlarda da ulunan bir nefstir. Öfkelenen nefs öfkeyi ürettiği gibi cesaret ve diğer insanlara karşı galip gelme arzusunu da üretir. Öfkelenen nefsin galip geldiği insanlar sürekli gergin ve öfkeli olurlar ki bu kimselerde saldırganlık ve intikam duygusu çok yoğun olur, yumuşaklık ve ağırbaşlılıktan eser olmaz. Bu hal üzere olanlarda taşkınlık, dengesizlik, terbiyesizlik, küfür tepeden tırnağa benliklerini sarmıştır. Bunlar yırtıcı hayvanlar gibi olurlar. Bu kimseler manevi yönden gelişemezler. İç dünyaları zayıf olur, adeta içsiz bir mahlukata benzerler. Öfkelenen nefsin tehlikesine bir hadiste şöyle işaret edilmiştir: “ Köpek giren eve melek girmez.” … Gazali bu hadisi köpek, gadap köpeğidir. Gadap, öfkedir, diyor. Gazali insanda gadap köpeği var oldukça hiçbir zaman manevi feyz, nur, ruh’tan nasiplenemez, hatta alnı secdeden kalkmasın, gadap köpeği kalbin feyzini keser, demiştir. Büyük Sufi Hacı Bayram Veli de bu noktada şöyle işaret etmiştir: “ Hırs ve kin, gören gözleri kör eder. Hırs, kin, öfke aklı ve idraki daraltır. Uyanın!…” Öfke gücünü temsil eden nefsin eğemen olduğu insanlarda ortaya çıkan en bariz özellik, başkalarına üstün gelme halidir Bu hale tahakküm eğosu da denilebilir. Nefsin öfke gücü iki aşırı gücün ortasında ise sahibi ortalarda bir yerlerdedir. Hem kendine hem de çevresine sürekli kötü fiiller üreterek zarar verir.
Düşünen Nefs (Nefsi Natıka): insanı diğer canlılardan ayıran tek nefs halidir. İnsandaki anlama, hatırlama, ayırt etme melekeleri bu nefsin fiilleridir. İnsanı insan yapan ve yücelten bu nefs halidir. Düşünen nefse sahip insan daima iyiyi, güzeli ve doğruyu arar ve onlara yönelir. Bu nefs sayesine insan diğer iki nefs gücünü kontrol altına alır ve onları iffet sınırlarında tutar, onları terbiye eder. Tüm olgun sıfatlar bu nefs türünden ortaya çıkar.
Bir insanda nefsinin durumu neyse onun değeri de nefsine göredir. İnsanı değerli kılan, yücelten düşünen nefs halidir. Toplumsal hayatta bu kanuna göre ortaya çıkanlardan başka bir şey değildir. Toplumu oluşturan bireylerin nefsleri hangi hal üzere ise sonuçta toplumlar da onların yansımasıdır. Sosyoloji ile uğraşanların daha anlayamadıkları realite bundan ibarettir…
Kaynak
İbn Arabi, Allah Kimleri Sever.
Çeviren Ekrem Demirli