Nezaketin ne kadar zayıfladığını en çok hissedenlerden biriyim. Siyaset ve medya arasında gidip gelen işim nedeniyle, her geçen gün nezaketin, inceliğin ve mizahın kaybolmaya doğru ilerlediğini söyleyebilirim. Neyse ki gençler sosyal medyada mizahı biraz farklı da olsa yaşatıyor!
Nezaket ve incelik neden kayboluyor acaba? Sosyal medyanın bunda büyük etkisi olduğunu düşünebiliriz. Tek başına açıklamaya yetmez yine de. Mesela orta yaşın üzerindeki bazı siyasetçilerimiz, medya mensupları, kanaat önderleri neden eskisi kadar nezaket ve incelik sahibi değiller? Hâlbuki o kadar da sık sosyal medya kullanıcısı değil. Başka sebepler de var demek ki…
*****
Kemal ÖZTÜRK
Bizi diğer canlılardan ayıran şey nedir?
Zekâ ya da akıl der bazı bilim adamları.
Bense duygu derim.
Sahip olduğumuz duygular bizi insan yapıyor ve diğer canlılardan daha net bir şekilde ayırıyor kanaatimce.
Hem iyi hem kötü duygular…
Sanırım insanın en büyük imtihanı da, bu duygularını kontrol etmesi ya da dengelemesi olsa gerek.
Duygu konusunun başka bir kısmını konuşmak isterim sizinle.
Bazı duygularımızın her geçen gün zayıfladığını, hatta unutmaya yüz tuttuğunu düşündünüz mü hiç?
Geçtiğimiz günlerde bir dostum, merhamet duygumuzu unutmaya başladığımızı söyledi. Deprem nedeniyle yazdığım “merhamet milleti” yazısı hatırlatmış bunu.
Sanırım dünyanın yaşadığı değişimi, yakın coğrafyamızda yaşanan trajedileri gördükçe; insanın en değerli duygularından biri olan merhametin, artık çok hatırlanan bir duygu olmadığını hissetti dostum. Haklı.
Ben özlem duygumuzun da çok zayıfladığını düşünmüştüm geçenlerde. Eskiden ne kadar çok insanı özlerdik, nasıl burnumuzda tüterdi, hatırlar mısınız?
Özlem gidermek için ne çok şey yapardık.
Çocukluğumda gurbette olan büyüklerimi nasıl özlediğimi ve burnumun sızladığını hatırlarım. Çok değil, 1999 yılında bu kez ben gurbete gittiğimde kardeşlerim, yeğenlerim ve çocuklarım özlemlerini ağlaya ağlaya çektikleri videolarda dile getirmişlerdi bana.
Sanırım teknoloji gurbetteki ya da uzaktaki bir sevdiğimizi özlememizi engelliyor artık. İstediğiniz zaman sesli ya da görüntülü ulaşabildiğiniz için, görmemekten kaynaklanan özlem duygusu kabarmıyor içimizde.
Bayramlarda, özel günlerde eskisi gibi ziyaretler yerine, artık videolu görüşmeler aracılığı ile yapılıyor bu iş. Bir süre sonra sesli mesaj, sonra da Whatsapp mesajı, hatta toplu mesajlarla hallediyor çoğu insan bu geleneksel protokolü. Bilerek seçtim “protokol” kelimesini. Zira geleneksel bu toplanmalar, bir araya gelmeler bazılarımız için birer ‘zorunlu protokol’ haline dönüştü. Ne kadar soğuk bir kelime.
Lakin çocukluğumda ve gençliğimde hissettiğim o kuvvetli özlem duygusunun şimdi çok zayıfladığını ben de hissediyorum. Bayram ve ramazanlarda tüm genç kuşak aile fertleriyle hep beraber (biraz da tatlı sert zorlamayla) bir araya geliyoruz. Ancak eskiden üç gün görmediğimde özlediğim insanları, bazen birkaç ay görmeden durabilmeme şaşıyorum.
İnsanı özlememek dramatik bir durum geldi bana.
Teknoloji bize onlara ulaşma imkânı sağladıkça, özlem duygumuzu öldürmüyor ama insandan uzaklaştırıp, yönünü değiştiriyor. İnsanı özlemiyoruz ama doğayı, deniz kenarını, tatili, yurt dışına çıkmayı, spor yapmayı ve benzer şeyleri özlüyoruz.
İnsanın yalnızlaşmasının bir başka versiyonu ve teknoloji sayesinde kendi türüne yabancılaşması bu olsa gerek.
Özlem gibi başka hangi duygularımız zayıfladı bir düşünelim?
Nezaket, incelik, sabır, tahammül, fedakârlık, mizah, anlayış, aşk…
Bu duygularımızın zayıfladığı ya da örselendiği fikrine katılır mısınız? Bunu kendiniz üzerine kontrol ederek anlayabilirsiniz… Etrafınızda gözleyin bir de.
Nezaketin ne kadar zayıfladığını en çok hissedenlerden biriyim. Siyaset ve medya arasında gidip gelen işim nedeniyle, her geçen gün nezaketin, inceliğin ve mizahın kaybolmaya doğru ilerlediğini söyleyebilirim. Neyse ki gençler sosyal medyada mizahı biraz farklı da olsa yaşatıyor!
Nezaket ve incelik neden kayboluyor acaba? Sosyal medyanın bunda büyük etkisi olduğunu düşünebiliriz. Tek başına açıklamaya yetmez yine de. Mesela orta yaşın üzerindeki bazı siyasetçilerimiz, medya mensupları, kanaat önderleri neden eskisi kadar nezaket ve incelik sahibi değiller? Hâlbuki o kadar da sık sosyal medya kullanıcısı değil. Başka sebepler de var demek ki…
Sabır duygumuz da tükeniyor…
Gençler bize göre daha sabırsız olduklarını kabul ediyor. Zira onlar Google’a bir soru sorduklarında 3 saniyede cevap alıyor. Her şeyin bu kadar hızlı olmasını istedikleri için sabırsız olduklarını anlattılar bana… Güzel bir tespit…
Ya aşk?
Eski toprak biri şöyle demişti, “perdeyi küçücük ayırıp bakan bir güzel göze âşık olurdu eskiden insanlar”.
Acaba Hafız-ı Şirazi’nin, Tolstoy’un, Marquez’in, Sabahattin Ali’nin, Sezai Karakoç’un anlattığı aşk ile, bugün yaşanan aşk duygusu aynı mı? Aynı güçte, aynı derinlikte, aynı düzeyde mi?
Hiç sanmıyorum…
Aşk ile tutkunun, aşk ile cinselliğin karıştığı ve aşkın kalbe ait masumiyetinin yitirildiği günlerde yaşıyoruz. O yüzden yitirmeye başladığımız duyguların içine aşkı da koyun derim…
Velhasıl duygularımızı zayıflıyor… Sanırım duygularımızı kaybedersek makineleşeceğiz. ‘Hayvanlaşırız’ demek içimden gelmedi. Onun canlı bir yanı var yine de. Cansız bir makine daha iyi anlatıyor, duygusuzlaşmayı.
Sanırım çağımızın en büyük sorunu bu olsa gerek: Makineleşme…
Eskiden insanlar yediği ya da kullandığı hayvana benzer derlerdi.
Şimdi modern dünyanın insanları da kullandıkları cihazlara benziyor.
Telefon ekranı gibi soğuk, bilgisayar gibi tek düze, yazılımlar gibi kodlanmış…
Duygunun bu düzenekte yeri yok. O yüzden yavaş yavaş kayboluyor.
Çaresi var mı?
Ölümden gayrı her şeye çare var tabi.
——————————————–
Kaynak:
https://www.haberturk.com/yazarlar/kemal-ozturk/2862858-insani-duygulari-yitirirken