“İslâmcılar bütün İslâm tarihi boyunca sadece 30 yıllık bir dönemi (yani dört halife dönemini) “idealize” edebildikleri için referans alabildikleri bir devlet teorisine sahip değiller.
Bu nedenle “Cumhuriyet” kavramı ile barışamamaktadırlar.
İslâmcı yazarların metinlerinde “ideal bir devlet” dönemi yoktur.
Modelsizlik nedeniyle İslâmcıların büyük kısmı “devrimci” olmaktan başka bir “kimlik” kazanamamıştır.
Bir ideoloji düşünün ki referans devlet dönemi miladi 661’de Hz. Ali’nin şehit edilmesiyle son bulsun.
İslâmcılara göre Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı devlet sistemleri “ideal devlet” değil “ısırıcı devlet”tir ve referans alınamaz.
Ancak bu zevat “İslâm medeniyeti” diyebildi?
İslâmcılığın “medeniyet” kavramı ekseninde çelişkisi çok büyüktür. Bu zevatın İslâm tarihinde “medeniyet” diye benimsediği ne varsa, bunlar “ısırıcı melikler” tarafından yaptırılmıştır.
Dikkat edilmeli ki, Mimar Sinan’ın eserlerini sahiplenen İslâmcılar, bu mimarı yetiştiren askerî ocağı İslâm’a aykırı görmekte, bu mimarı istihdam eden sultanı da “ısırıcı melik” saymaktadır.
İslâmcılara “kardeşim devlet modelin nedir?” diye sorulsa kendilerinden “devrimciyim yetmez mi?” beyanından başka bir siyaset söylemi alınamayacaktır.
İslâmcılar, zekât müessesesini bir ibadet olmaktan çıkarıp, servet sahiplerinin “ihtiyaçtan fazla mallarını” kamuya tahsis etme aparatına dönüştürmekten başka bir devlet düşüncesi teklif etmemiştir.
İslâmcılar Osmanlı sonrası modern devletleri Batı’dan devşirdikleri “İnsan hakları teorisi” ile eleştirdi.
Ayrıca bu devletleri “ümmeti dışlayan ulus devlet” olarak kategorize etti.
Ancak modern-ulus devleti dönüştürecek siyasal toplum tasarımı geliştirebilmiş değillerdir.”
Lütfi BERGEN