İsrail’in Dizginlenemeyen Pervasızlığı ve Haniyye Suikastı

Tam boy görmek için tıklayın.

Prof. Dr. Celalettin YAVUZ[i]

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rize’de, “Nasıl Karabağ’a, Libya’ya girdiysek, oraya da girebiliriz!” ifadesiyle İsrail’e de girilebileceğini ima etmesi üzerine yeni bir köşe yazısı hazırlanmıştı. Ancak 31 Temmuz sabahı HAMAS Lideri İsmail Haniyye’nin Tahran’da bir suikastla katledilince, ivediliği sebebiyle bu konu ele alındı.

İsrail’in Her Yaptığı Yanına Kar Kalıyor ve Yakın Zaman İçerisinde de Öyle Olacak Gibi

İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırısı 300 günü geride bıraktı. Gazze’de haftalar önce taş üstünde taş bırakmayan İsrail, çoğu çocuk ve kadın 40 bin kişiyi katlederken, binlerce insanı da yaraladı. Çocuklar dâhil binlerce Filistinliyi açlığa mahkûm edip, sağlık şartlarını yok etti. Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’nda hakkında dava açılıp, suçluluğuyla ilgili ilk iddianameler sıra sıra dizilirken, ısrarla akıl almaz şekilde saldırı pervasızlığını sürdürmektedir.

Gazze Şeridi’ne ilaveten Batı Şeria’daki Filistinlilerden de yüzlercesini katledip yaralarken ve binlercesini tutuklarken, Filistinlilere ait arazilerde yeni yerleşim yerleri açmayı da sürdürdü.

Sınır komşusu Lübnan’daki İran destekli Şii Hizbullah örgütü ile de çatışmalara giren İsrail, 29 Temmuz 2024’te Suriye’ye ait iken 1967 Arap-İsrail Savaşlarından beri işgal ettiği, bazı yerlerinde yeni yerleşim yerleri açtığı Golan Tepelerindeki Mecdel Şems beldesine Lübnan’dan atılan füzeler sonucunda 12 kişi ölünce gazabını Lübnan’a çevirdi. Beyrut’un Dahiye bölgesindeki bir binaya hava saldırısı düzenleyen ve bu arada Hizbullah’ın lider kadrosundan Fuad Şükür’ü infaz eden İsrail, bu kadarla da kalmadı.

Bu gelişmeler yaşanırken İsrail’in gözünü kan bürümüş Başbakanı Binyamin Netanyahu ABD ziyaretini gerçekleştirdi. ABD Kongresi’nde konuştuğu zaman çılgınca alkışlandı. Oysa iktidardaki Demokratların Başkan adayı Biden adaylıktan çekilince, yerine öne sürülen yardımcısı Kamala Harris’in İsrail’le ilgili düşünceleri daha farklı ve artık savaşın bitmesi gerektiği yönündeydi. Ancak İsrail, ABD Başkan Adayı ve mevcut Başkan Yardımcısı’na da sert bir cevap vermekten kaçınmadı. Zaten Biden’ın “iki devletli çözüm” ifadesi de lafta kaldı.

İşte bu “dizginlenemeyen” İsrail’in başbakanı Netanyahu, Kongre’de konuşma yapması için ABD’ye davet edildi. Sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında savaşla ilgili yalanlarını birer birer sıraladı. Oysa Netanyahu, UAD savcısı tarafından tutuklanması talep edilmişti. Sanılmasın ki Kongre’deki alkış tufanı sadece Demokratlardandı. Aksine Cumhuriyetçiler daha da coşkuyla alkış tuttular. Anlaşılan o ki, Kongre üyelerinin çoğunluğu Gazze’deki vahşeti isabetli buldukları için içtenlikle savunuyorlar. Anlaşılacağı üzere Musevi Lobisinin gücü, ABD medyasında olduğu gibi siyasetinde de en belirleyici role sahiptir. Zaten böyle olmasaydı İsrail’in Gazze Şeridi’ni yok etme stratejisinin destek bulmasının bir izahı olamazdı.

ABD Kongre üyeleri içerisinde İsrail siyasetini beğenmeyenler olsa bile, gelecek ilk seçim kampanyasında Musevi lobisini alabileceği riskinin varlığından haberdardır. ABD’deki üniversite rektörleri bile İsrail karşıtı oldukları için ya değiştirildiler ya da muhtaç oldukları fonlardan mahrum kaldılar. “Özgürlükler” ülkesi, ülkedeki bir avuç Musevi’nin emir eri haline gelmiş gibidir. Şu muhakkaktır ki, ABD’de hangi aday başkan olarak seçilirse seçilsin, İsrail’e mutlak destek devam edecektir. Nitekim Haniyye’nin katli sonrası ABD’den çıkan ilk ses “İsrail’in yanında olduklarını” şeklindeydi.

İran Misilleme Yapabilir mi?

Haniyye suikastının nasıl yapıldığı, saatler geçtiği halde açıklanamadı. Güvenlik zafiyetinin varlığı aşikâr ola İran’ın yöneticileri yine esip gürlediler. Ancak İran’ın İsrail’i doğrudan karşısına almak gibi bir niyeti de yok, gereği de yok. Zira böylesi bir girişim, bir dünya harbi olmasa da en azından Türkiye’yi de içine alan büyük bir bölgesel savaşa sebebiyet verebilir.

Sonuç olarak; İsrail, sadece ABD tarafından dizginlenebilirse de Musevi lobisine esir olan ABD’nin bunu yapması mümkün değildir. Keşke Arap ülkelerinin, petrol ve doğalgazı yaptırım silahı olarak kullanmaları teşvik edilebilse! Keşke bu girişim yapılabilse! Siz ne dersiniz?

[i] Güvenlik Politikaları Uzmanı,

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen