Hüseyin BAŞARAN
“Bu zavallı insanlar neden bu katliama sürkülendi? Roma Bankası’nın kasalarını doldurmak için. Bankerlerin kasalarına birkaç milyon daha koymak için ülkenin çocukları ölüme gönderiliyor. Başka bir halka taarruz ediliyor, birçok masumun bahtı tekmeleniyor ve bunların hepsi insanlık namına ve milli haysiye adına yapılıyor. Oysaki biz bu durum karşısında herhalde savaşabiliriz çünkü kendimizi savunuyoruz, savaşmak zorundayız.”
Enver Paşa (28 Kasım 1911 tarihli Trablusgarp Günlüğü – Bir-ul Habel)
Türk tarihi için büyük kahraman, İngiliz istihbaratı ve Rus propagandacıları için ise siyonist, ırkçı, vatan hainleri… İttihatçılar maalesef bugün bile yıllarca savundukları vatanlarının evlatları tarafından iftira bombardımanı altında lanetleniyorlar. İngilizlerin, Arapları isyana teşvik etmek için dağıttığı propaganda broşürleri ise önümüze belge olarak koyuyorlar. Halbuki; İttihatçıyan döneminde başlatılan mücadele, sonrasında milli mücadeleyi ve Kurtuluş Savaşı’nı doğurmuş, bir milletin egemenliği büyük çığırlar açmıştır.
İttihatçılara saldırmadan evvel, Ömer Seyfettin’in, Ziya Gökalp’in, Mehmet Akif’in, Elmalılı Hamdi’nin, Kut-ül Amare kahramanı Halil Paşa’nın, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve nice kahramanın da İttihatçı olduğunu bilmekte yarar vardır.
En çok eleştiri ve saldırı konularından biri olan 1. Dünya Savaşı’na girişdir. Enver Paşa’nın ve bir çok İttihatçının Alman hayranı olduğu ve ülkeyi Alman hayranlığı yolunda yıktığı iddia edilir. Osmanlı İmparatorluğu, savaş başladıktan 3 ay sonra savaşa dahil olmuştur. Osmanlı’nın savaşa girmesi başta İngiltere olmak üzere bir çok İtilaf devletinin çıkarlarına ters düşmüştür. Çünkü, İngilizler açısından Almanya kolay lokmadır, keza sanayi gelişimini İtilaf Devletleri’ne nazaran çok sonra tamamlamıştır ve askeri açıdan yetersizdir. İngilizler savaşın 1 yıl süreceğini ve sonra galip geleceklerini planlıyorlardı. Peki soruyorum; İngilizler 1 yılda savaşı kazandıktan sonra ne yapacaklardır? Tabi ki Osmanlı’ya dört koldan saldıracakladı. Şu halde bizim tek başımıza savaşmamız yerine Almanya ve Avusturya-Macaristan ile ittifak yapmamız akıl dışı mıdır? İhanet midir? Aptallık mıdır? Hayal perestlik midir? Hayır, tam tersine dehadır.
Savaş 4 yıl sürmüştür. Goben ve Breslau adındaki Almas savaş gemilerine Yavuz ve Midilli adı verilip Türk donanmasına katılarak İstanbul’un güvenliği sağlanır ve ilk fırsatta İstanbul’a saldırmayı amaçlayan Rusya’nın Karadeniz’deki planları bozulur. Osmanlı’nın savaşa katılmasıyla Sarıkamış Harekatı ile Almanların önünü açılmış, Çanakkale Cephesi ile de İngiliz yardımlarını durdurulmuş ve Çarlık Rusyası yıkılarak işgal ettiği topraklardan çekilmiştir. Rus yanlısı Ermenilerin tehcir edilmesi ile de Rusların Osmanlı üzerindeki tüm etkisi ortadan kaldırılmıştır. İngiltere de büyük bir darbe alır ve dünya ticaret devi iken yerini Amerika’ya kaptırır. Öyle darbeler aldı ki, Kurtuluş Savaşı’nda Türk askerleri ile karşı karşıya gelmeyi bile göze alamaz. Görüldüğü üzere Osmanlı savaştan malup çıkmış olsa bile büyük avantajlar elde etmiş oldu.
“Bir ülke ki; çarşısında dönen bütün sermaye,
San’atında yol gösteren ilimle fen, Türkündür;
Tersaneler, fabrikalar, vapurlar, tren Türkündür;
Ey Türk oğlu! İşte orasıdır senin vatanın!”
Ziya Gökap
İttihat ve Terakki, bu sözler ışığında ekonomi alanında da ülkede büyük devrimler yaptı. Başımıza bela olan kapütilasyonları tek taraflı olarak kapattı. Osmanlı’da Türkler daha çok devlet memuru oluyor bu sayede piyasa Yahudilerin, Rumların ve Ermenilerin elinde oluyordu. Yerli burjuva oluşturmak ve yabancı burjuvayla mücadele edebilmek için ahilik sistemi kaldırılarak yerine korporasyon sistemini kurdu. Bu sistemin ne kadar doğru ve mantıklı oluduğunu daha sonra Almanya ve İtalya’da anladı ve kendi ülkelerinde kullandı. Osmanlı ekonomisi arzı kıt, talebi bol bir ekonomiydi. Bunun farkında olan İttihatçılar, 10 yılda 236 adet şirket kurdu ve bu şirketlerin sermayesi 16 milyon lirayı aştı. Şirketlerden sonra sıra bankalardaydı ve Yahudi bankalarına rakip olarak düşük faizli yerli bankalar açıldı. Şirketleşmenin olduğu bölgelerde ağırlıklı olmak üzere Milli bankalar kuruldu. Bunu ilki Konya Milli İktisat Bankası olmuştur. Bu bankalar sayesinde Osmanlı Bankası’nın çiftçiye veya tüccara kredi verirken aradığı Hristiyan kefil koşulunun da önüne geçti.
Savaşın kaybedilmesinden sonra İngilizler yeniden Osmanlı’ya hakim olmuş ve büyük bir İttihatçı avı başlamıştı. Damat Ferit Paşa önderliğinde iktidara gelen Hürriyet ve İtilaf Partisi, İngilizlerin direktifleri doğrultusunda İttihatçıları tutuklamış ve bir çoğunu da idam etmişti. Cemal, Talat ve Enver Paşa’lar vatanlarını terketmek zorunda kalmışlardı. Talat Paşa, ülkeyi terketmeden evvel Teşkilat-ı Mahsusa’nın ileri gelenleri ile bir toplantı yaparak bundan sonra istihbarat raporlarını Mustafa Kemal’e göndermelerini emretmişti. Yurt dışındayken temasa geçtiği yabancı çevrelerden elde ettiği bilgi ve belgeleri Mustafa Kemal’e yollamış ve milli mücadeleye destek olmuştu. Ülke içindeki İttihatçılara yazdığı mektuplarla da Mustafa Kemal’in hareketine destek vermelerini emretmişti. Bu direktifler doğrultusunda Kara Kemal ve Kara Vasıf’ın önderliğindeki Krakol Örgütü Mustafa Kemal’in emrine girmiş ve Kurtuluş Savaşı’na büyük katkıda bulunmuşlardı.
Unutulmamalıdır ki; İttihatçıların çoğu bu vatan için mücadele ederken şehit edilmiştir. Sağ kalanlar ise son nefeslerine kadar bu vatan için gerek kalemle gerek silahla savaşmıştır ve hala da savaşmaktadır. Umarım halkımız İngiliz ve Rus propagandalarına göre değil de Türk tarihinin gerçeklerine göre hareket eder.
(“Bayrak Kalpak Revolver” ve “Enver Paşa’nın Trablusgarp Günlüğü” kitaplarından yararlanılmıştır.)