Bugün pek çoğumuzun yanından kayıtsızca geçtiği tarihi mezar taşlarımızın üzerindeki damga ve semboller Türklerin binlerce yıldır kullandığı mühürleridir. Bir ulusun kültürel kimliğine ait unsurlar, simge ve sembollerle kültürel bellekte saklanırlar. Mezar taşları kültürel belleğin unsurlarının kodlandığı ve aynı zamanda taşlara kazınarak saklandığı yapılardır. Ve böylece kuşaktan kuşağa aktarımı görevini de layığıyla yerine getirirler bir anlamda.
Bizi “biz” yapan mezar taşları bir coğrafya üzerindeki tapu senetlerimiz niteliğindedir. Tarihin sessiz tanıkları diye nitelendirilen mezar taşları aslında üzerindeki simge ve sembollerle bize birçok şey fısıldar . Antalya kültürel kodlarımızın nice yıllardır kuşaktan kuşağa geçtiği, eski kültürümüzün izlerinin günümüzde de devam ettiği nadide yerlerden biridir.
Türklerin en eski ve en az değişim gösteren halk çalgılarından biri olan kabak kemane Antalya, Isparta, Burdur ve Muğla illerini kapsayan Teke bölgesi ve civarında günümüze kadar kullanılmaya devam etmiş Yörük Türkmen müziğinin önemli çalgılarından biridir. Bu çalgıyı diğer yaylı çalgılardan ayıran ses özelliği, yapımında kullanılan ve ses kutusunu oluşturan su kabağıdır ve bu çalgıya, su kabağından yapılan ve yay ile çalınan anlamına gelen “Kabak Kemane” adı verilmiştir.
Ne yazık ki, tapu senetlerimiz niteliğindeki bu değerli taşlarımız bir bir yok oluyorlar…