Kabri Türk Milleti’nin Kalbinde Olan Bir Güzel İnsan: Cennetmekân Muhsin Başkan

Yarın 25 Mart 2024;  Kânûnî Sultan Süleyman’ın ifâdesiyle söylersek; “Hâlde hâldaşımız, sinde sindaşımız, âhiret gardaşımız, tarik-i Hak’da yoldaşımız” olan; “Bir Güzel Ülkü”ye sevdâlı alperenler tarafından da; ‘Dinde dindaşımız, kanda kandaşımız, ahsen gönüldaşımız, kâmil ülküdaşımız, her dönemde Başkanımız” diye tesmiye olunan, kadri “seng-i musallâ”da bilinen ve kıymeti her geçen gün daha çok idrak edilen Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun Âlem-i Cemâl’e vuslatının 15. sene-i devriyesi…

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu; hayatının her döneminde ve her şartta inanç ve ideâlleri doğrultusunda hareket etmiş; gençlik yıllarından başlayarak “Ölçü İslâm olmalı” temel düsturunu ortaya koymuş, “İslâm’ı kurtarma” yanlışlığına düşmeden “İslâm’la kurtulma” şuuruyla hareket etmiş, “Allah-vatan-bayrak ve millet” uğruna hayâtını adamış, hayatını îmânına şâhit tutmuş, “Türk’te İslâm’ı ve İslâm’da Türk’ü tavsiye etmek” isteyenlerle bir ömür mücâdele vermiş, nâhak yere 5,5 senesi tecrit hücresinde olmak üzere 7,5 yıl cezaevinde yatmış, çizgisinde aslâ kırıklık olmamış, özüyle sözü, fikriyle zikri zinhar çelişmemiş, önce “adam gibi bir adam”, sonra “sözünün eri bir dâvâ adamı” ve “bir gönül eri” olarak temiz ve ilkeli siyâsetin numune-i imtisâli olmuş, millî, İslâmî ve insânî değerleri baş tâcı eylemiş, yaşarken bu toplum değerini hakkıyla bilmese de o ilkeli olmayı iktidarı almaya tercih etmiş, seçim vizesini almayı değil, Rızâ-i Bârî’ye nâil olmayı hedeflemiş, her zaman ve her devirde -o meşhur kıssadaki gibi- “BEN HÂLÂ ‘O’YUM”  demiş olan, “Kevser akan ‘Gül’ kokan” “hâlis bir Türk” ve  “kırk çatal yürekli” bir güzel insandı…

Biz 1980 öncesini yaşamış kadim ülkücüler olarak; Kıble yürekli, “Gül” gönüllü, Hilâl bakışlı, turkuaz düşünceli, Hz. Hamza (r.a.) duruşlu, Kürşad tabiatlı ve kabri, Türk milletinin kalbinde olan, Cennetmekân Muhsin Başkan’ın; konuşmalarında ve yazılarında ifâde ettiği aşağıdaki hedef, düşünce, ölçü ve ülküleri sadece diline tespih etmeyip hayatıyla da temsil ettiğine, “kâl”iyle “hâl”i arasında en küçük bir farkın ve çelişkinin bulunmadığına bu dünyada da, âhirette de şehâdet ederiz:

“ALLAH(C.C.)’IN BİRLİĞİ VE YÜCE PEYGAMBERİMİZ(S.A.V.)’İN RİSÂLETİ DIŞINDA HİÇBİR MUTLAK HAKİKAT TANIMIYORUZ.”

“Fikirde, fiilde, davranış ve hayat tarzında ölçü eksiksiz olarak İslâm olmalıdır. İslâm, hayatın her safhasında ‘mutlak belirleyici’ rolünü almalı ve istikamet tâyin edici bir ibre olma vasfını kazanmalıdır.”

“BİR KAR TÂNESİ̇ OLSAYDIM, MEKKE’YE DÜŞMEK İSTERDİM.”

“Fert ve cemiyet olarak gâyemiz ‘İ’lâ-yı Kelîmetullah için Nizâm-ı Âlem Ülküsü’, hedefimiz ise ‘Allah(c.c.)’ın rızâsı’na ulaşmaktır.”

“KİM ALLAH’IN RIZÂSINA UYGUN HAREKET EDİYORSA, O BİZDENDİR; KİM ALLAH RIZÂSINDAN UZAKSA BİZİM DIŞIMIZDADIR.” 

“Bir gâyeye ulaşmak isteyen insan, gâyesine uygun hareket etmek mecburiyetindedir. Dâvâ adamı, karşı olduğu düzen içinde, getirmek istediği nizâmın ölçülerini yaşayan, düzene karşı olmanın getireceği rizikoları göze alan, bu sebeple zulme uğrayacağını bilerek çileye hazır olan insandır.”

“DÂVÂ ADAMI OLMAK, TOPLUMUN BÜTÜN DEĞER YARGILARINA RAĞMEN KENDİ İNANDIKLARINDAN TÂVİZ VERMEMEYİ, ‘KINAYANLARIN KINAMASINA ALDIRMADAN’ İNANÇLARINI YAŞAMAYI, DÜZENİN ÜRETTİĞİ TİPOLOJİ DOLAYISIYLA TEK BAŞINA KALSA BİLE İNANDIĞI GİBİ SÖYLEYİP, İNANDIĞI GİBİ DAVRANMAYI GEREKTİRİR. DÂVÂ ADAMI KARŞI OLDUĞU DÜZEN İÇİNDE, GETİRMEK İSTEDİĞİ NİZÂMIN ÖLÇÜLERİNE GÖRE YAŞAYAN, DÜZENE KARŞI OLMANIN GETİRDİĞİ RİZİKOLARI GÖZE ALAN, BU SEBEPLE ZULME UĞRAYACAĞINI BİLEREK ÇİLEYE HAZIR OLAN İNSANDIR.”

“Milliyetçilik, mensup olduğu millete karşı beslenen sevginin şuura dönüşmesidir.”

“İSLÂMÎ HASSÂSİYETİ OLMAYAN MİLLİYETÇİLİĞİN İÇİ BOŞTUR.”

“Bizim milliyetçiliğimiz ete, kemiğe, kana veya ırka değil, kültüre dayanır. Bizim milliyetçiliğimiz ayırıcı değil birleştirici, çatışmacı değil barıştırıcıdır. Bizim milliyetçilik anlayışımızın, Batı’da örneklerini gördüğümüz biyolojik ırkçılıkla hiçbir ilgisi yoktur.”

“MİLLİYETÇİLİĞİMİZİN TEK ADI VARDIR; TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ!.. BUNUN YERİNE BAŞKA TERİM VE İFÂDELER KOYANLAR VEYA KOYMAK İSTEYENLER, BİZİ YANILTMAK İSTEYEN ART NİYETLİ KİŞİ VE ZÜMRELERDİR.”

“Ülkücülük; kavram olarak daha ileri bir fikir, duyuş, ideâl ve adanmanın adı olmalıdır. Nefsini aşan, günlük çıkarların üstünde düşünebilen, kendini değerlerine adayabilen kişi ülkücüdür.”

“ÜLKÜCÜLÜK; PEYGAMBER EFENDİMİZ(S.A.V.)’İN VAHİY İLE ALMIŞ OLDUĞU DEĞERLERİ HAYATA TAŞIMAKTIR.”

“İstiklâl Harbi dönemindeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin gösterdiği refleksi 70’lerde ülkücüler gösterdi. Çok ağır bedeller ödedi. Eğer ülkücü hareket olmasaydı, şimdi Türkiye çok daha kötü durumda olurdu.”

“KAN DÖKMEYİ SEVEN BİR MİLLET DEĞİLİZ, ANCAK SÖZ KONUSU VATANSA DÜNYANIN ŞAH DAMARINI KESERİZ.”

“Bir hayâlim var!  Bütün vatandaşlarımızın, Ay Yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı bir Türkiye hayâl ediyorum.

Bir hayâlim var! Başını örtenle, açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız kardeşçe yaşadığı bir Türkiye hayâl ediyorum.

Bir hayâlim var! Kürt Türkmen, Alevî Sünnî ayrımı olmadan, zengin fakir ayrıcalığı görülmeden imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir Türkiye istiyorum.

Hayâl ediyorum!.. Hayâl ediyorum!..

Brüksel yollarında ömrünü tüketen değil, IMF kapılarında sürünen değil, Avrupa’nın önünde diz çöktürülmüş bir Türkiye değil, Türk Dünyasıyla buluşmuş, Türk-İslâm Dünyasına önderlik yapan büyük bir Türkiye hayâl ediyorum!..  Kısacası; Adriyatik`ten, Çin Seddi`ne kadar kaynaşmış, güçlü bir Türk Dünyası hayâl ediyorum. Büyük bir Türkiye hayal ediyorum. Ben 18 yaşındaki bir gencin enerjisi ve heyecanıyla bu göreve hazırım. Şundan emin olunuz ki, tek başıma kalsam da mücâdeleden vazgeçmeyeceğim!..”

“BİZ, TÜRK’ÜM DEMENİN POTANSİYEL SUÇ, MÜSLÜMANIM DEMENİN NOSTALJİ SAYILDIĞI BİR DÜNYADA İNADINA TÜRK, İNADINA MÜSLÜMANIZ.”

“Biz; üniter devletten, Ay Yıldızlı bayrağımızdan, resmî dilimiz Türkçeden tâviz vermeyiz.”

“BU BAYRAK ÖYLE BİR BAYRAKTIR Kİ; İÇİNDE VATAN VARDIR, DÖKÜLEN KAN VARDIR, İKİ CİHAN VARDIR, DİN VARDIR, ÎMAN VARDIR.”

 “Türkiye’nin bir millî kimliği vardır, o da Müslüman Türk diye ifâde ettiğimiz kimliktir.”

“EĞER ANADOLU’DA RAHAT OTURMAK İSTİYORSAK, TÜRKİYE; BOSNA’DA OLMAK MECBURİYETİNDEDİR, KAFKASLARDA OLMAK MECBURİYETİNDEDİR, ORTA DOĞU’DA OLMAK MECBURİYETİNDEDİR.”

“VATAN AŞKI MAYA GİBİDİR, SÜTÜ BOZUKLARDA TUTMAZ.” 

“Bu ülkede dürüst olmak başa belâdır, ama o belâ başımızın tâcıdır. Dokuz köyden kovulacağımızı bile bile doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz.”

“BENDE VE ARKADAŞLARIMDA DÖNEKLİKLE OLMAZ. BİZ İNANDIĞIMIZI YAPTIK, İNANDIĞIMIZI YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ. BİZE BASKI VE TEHDİT SÖKMEZ. BİZİM ALLAH’TAN BAŞKA HİÇ KİMSEDEN KORKUMUZ OLMAZ. NE LOCA, NE SERMÂYE BİZİ ASLÂ SATIN ALAMAZ.”

“Erkek olmak alın yazısı olsa da her kula nasip olmaz.”

“BENİM ADIM MUHSİN YAZICIOĞLU; KİMSE BANA EMİR, TÂLİMAT VEREMEZ. ALLAH’TAN BAŞKA KİMSEDEN KORKUM YOK. MİLLÎ İRÂDENİN ÜSTÜNDE BEŞERÎ GÜÇ VE ODAK TANIMAM.”

“Ordu, sivil siyâsete müdâhale etmemeli ve kışlasından çıkmamalıdır. Kahraman ordumuz gözbebeğimizdir.  TSK yıpratılmamalıdır. Ordu kesinlikle siyâsete âlet edilmemelidir. Orduyu iki de bir müdahaleye çağıran vesâyetçi zihniyet ülkeye, demokrasiye en büyük kötülüğü yapmaktadır.”

“MİLLETİN İRÂDESİNİN TECELLİGÂHI OLAN TBMM’NİN İRÂDESİNİN DIŞINDA HİÇBİR İRÂDE TANIMIYORUZ.”

“Türkiye İran olmaz, Cezayir olmaz, ama Türkiye’nin Suriye yapılmasına da biz aslâ müsaade etmeyeceğiz!”

“NAMLUSUNU MİLLETE ÇEVİRMİŞ TANKA ASLÂ SELÂM DURMAM.”

“Fâtih Sultan Mehmet Han kadar Türkmen, Said Nursî kadar Kürt’üz; biz aynı kilimin desenleriyiz ve hep birlikte Türk milletiyiz.”

“TÜRK, ATA BİNDİĞİNDE ALPARSLAN’DIR, YAVUZ’DUR; ATTAN İNDİĞİNDE İSE MEVLÂNÂ’DIR, YUNUS’TUR.”

“Ben Türk’üm, Türk esir olmaz,

Ben Türk’üm, Türk devletsiz olmaz,

Ben Türk’üm, Türk bayraksız olmaz,

Ben Türk’üm, Türk ezansız olmaz,

Ben Türk’üm, Türk hürriyetsiz olmaz”

“İNANMADIĞIM YOLDA MİLYONLARIN ÖNÜNDE YÜRÜMEKTENSE, İNANDIĞIM HAK YOLDA TEK BAŞINA YOL ALMAYI TERCİH EDERİM.” 

“Ben tertemiz ellerimi size uzatıyorum… Bu eller kire hiç bulaşmadı. Bu eller ihânete hiç ortak olmadı. Bu eller tertemiz bir mâzînin hâtıralarıyla dolu bir kuşağın bu güne uzattığı ve kutlu bir geleceğe birlikte yürümek için akitleşmek isteyenlerin elidir.”

“BİR ELİNDE KUR’ÂN, BİR ELİNDE BİLGİSAYAR OLAN TAM DONANIMLI BİR GENÇLİK HAYÂL EDİYORUM.”

“Ümitvâr olunuz;

önümüzdeki çağ,

Türk çağı olacaktır.

Yükselen en gür sadâ;

İslâm’ın sadâsı olacaktır.”

“BİR SÂNİYESİNE BİLE HÜKMEDEMEDİĞİMİZ BİR HAYAT İÇİN, BİR DÜNYA İÇİN BU KADAR FIRILDAK OLMANIN BİR ANLAMI YOKTUR. DÜZ YAŞAYACAĞIZ, DÜZ DURACAĞIZ, DÜZ YÜRÜYECEĞİZ. DİK DURACAĞIZ, DOĞRU GİDECEĞİZ…”

Bu ölçü ve gâyeleri temel referans olarak alan ve ülkücülüğün örnek insanı olan şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun dâvâsı dâvâmız, kavgası kavgamız ve sevdâsı da sevdâmızdır; “Son nefes, son nefer, son damla kana kadar!..”

Hakk’a yürümesinin on beşinci yılında Cennetmekân Muhsin Başkanı; rahmet, minnet, hasret ve duâ ile yâd ediyoruz. “Lâle”ye müştak “Gül” aşkını şâhikalaştıran Muhsin Yazıcıoğlu’nun; kabri nur, rûhu şâd, mekânı Cennet, makâmı âlî olsun… Yüce Rabb’imiz; Bâkî Âlem’de O’nu Sevgili Peygamberimiz(s.a.v)’e, bizleri de O’na komşu eylesin… Âmîn, Yâ Muîn…

Şehit Başkan, cümle şühedâ ve bilcümle geçmişlerimiz ruhu için el-Fâtiha…

Dr. Mehmet GÜNEŞ

Yazar
Mehmet GÜNEŞ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen