Dikkat ! Bu yazı ziyadesiyle öznellik içerir.
Söze başlarken başlığın kaynağını zikretmeden edemeyeceğim. Ötüken Neşriyat’ın kurucularından, uçaklar ve havacılık ilminde mütehassıs Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel’in ortanca kardeşi: Mehmet Rıfat Yüksel. Kendisi İstanbul Üniversitesi Tarih bölümü mezunu olup, aslen Antalya Aksekili’dir. Manisa’nın Turgutlu ilçesinde uzun yıllardır kırtasiye işletmektedir. Kitap satın almak üzere olsun, sohbet etmek üzere olsun her yanına vardığımızda anlattığı kitaplar, onların kahramanları ve Aydınlar Ocağı ve Ötüken Neşriyat’taki mazisinden ötürü tanış olduğu yazarlar ile yaşadığı anılar bizi bizden alıp götürmektedir. Biz yeni neslin “büyük isimler” olarak bildiği -çoğunluğu rahmetli olmuş- cümle müelliften bahsederken “ağabey, abla” hitaplarını kullanması da bizi dünyaya geç gelmekten yana müteessir kılmaktadır. Hasılı başlık, Mehmet Rıfat Yüksel ağabeyin ağzından duyduğumuz hoş bir söz grubundan meydana gelmiştir. Umarım okuyucu nazarında da içerikle müsemma bir başlık seçimi olarak değerlendirilir.
Baştaki öznellik içerir uyarısının da verdiği rahatlıkla sözlerime devam ediyorum; 2015 yılının sonlarına geldiğimiz, gençlerin faydasız meşgalelere fazlaca temayül ettiği şu zamanlarda şahsımı ve benim gibi düşünen birçok kardeşimi gelecek adına ümitlendiren, bize kuvvet veren iki hadise gerçekleşmektedir. Bunların ilki Türk Ocakları Eskişehir Şubesi’nin Ötüken Neşriyat’ın da desteğini alarak başlattığı “Hediye Kitap İster Misiniz?” kampanyasıdır. Kampanya süreklilik kazanmıştır ve her hafta düzenli olarak yapılmaktadır. Her hafta 5 talihli kişi ücretsiz, masrafsız kitap sahibi olmaktadır. Katılım ise oldukça basit; sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyaya Eskişehir Türk Ocağı’nın kurumsal hesaplarından kazanılmak istenen kitabın gönderisinin şahıs hesaplarınca herkese açık bir şekilde paylaşılması yoluyla katılım sağlanmış oluyor.
Geçtiğimiz haftalarda Kırmızılar’da yayınlanan “Medyanın Sosyali” başlıklı yazıda sosyal medyanın önemi üzerinde durulmuştu. Bu faydalı kampanyalar bize sosyal medyanın ehemmiyet derecesini bir kez daha hatırlatmaktadır. Bedava kitap baldan tatlıdır anlayışının ülke çapında kabul gördüğünü, bu nezih kampanyaya akan ilgi ve katılım sayesinde idrak etmiş oluyoruz. Sezar’ın hakkının Brütüs’e verildiği şu vefa yoksunu çağda vefasız olarak anılmaktan imtina ediyor, ulaşacağını ümit ederek bu kampanyanın fikir menşeine, kampanyayı destekleyen Ötüken Neşriyat’a, kampanyanın gerçekleşmesine katkı sunan kurum yöneticilerine (en çok da sosyal medya sorumlusuna) ve şube başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’a bir Türk genci olarak acizane teşekkürlerimi sunuyorum.
Beni, kafa ve gönül dostlarımı bahtiyar kılan diğer hadise ise Şahin Bey’in diyarı, Gaziantep’te gerçekleşiyor. Hadise dediğime bakmayın, bu aslında bir vakadan çok bir vakıa halini almaya namzet harikalar zinciri. Nedir efendim? 1900’lerin Şahin Bey’i zamanın şartları gereği vatanı tüfekle müdafaa ediyordu. 2000’lerin Şahin Bey’i Oğuzhan Saygılı ise kalemle, kitapla müdafaa ediyor, böylesi müdafaayı öğütlüyor ve teşvik ediyor. Otuz yedi yaşında, evli ve biri altı yaşında, biri ise henüz 20 aylık olmak üzere iki evladı olan güzide bir sınıf öğretmeni, hali hazırda 8 farklı dergiye abone, her ay kitaplığını onca kitapla zenginleştiren, sonra çoğunu çevresine vakfeden, genç mütefekkir ve yazar Fatih Akman’ın da dediği gibi: “Tek başına Türk Ocağı.”
Oğuzhan Saygılı Hoca’nın başlattığı “Okuduğumuzu Anlatıyoruz” etkinliği. Bu etkinlik Nasreddin Hoca’nın kazanı gibi doğurgan ve bereketli. TÜRKAV Gaziantep bünyesinde, İl Temsilcisi Levent Kürüz ve yönetiminin işbirliğiyle gerçekleşiyor. Hoca; -yine ben Sezar’ın hakkını Sezar’a vereceğim- onca mesuliyetin, meşguliyetin arasında “Bu kadarı bana yeter.” dememiş, kitap seferberliği için gecesini gündüzüne katmış, ilk başlarda çeşitli STK’ları ve kafeterya tarzı umuma açık mekanları bu iş için mesken edinmiş, işin devamlılığı ve sistematikleşmesi için son olarak Gaziantep TÜRKAV adresini kitap dostları için mekan olarak belirlemiş ve başlattığı etkinlik burada kayıt altında tutulduğu günden bu yana tam 33 hafta geride bırakılmış. Dile kolay 33 hafta !
Hasıl olan bilgi ve haz paylaşımını okuyucunun tahayyülüne bırakıyorum. Sevindirici taraflarından biri de şudur ki etkinlik Türkiye’de 20’nin üzerinde il ve ilçede de kitap dostları tarafından başlatılmıştır ve bu sayı her geçen gün artmaktadır.
Kazanın yavrusuna gelecek olursak; bu da yine Gaziantep’te, TÜRKAV bünyesinde başlatılan “Kitap Hediye Ediyoruz.” isimli nadide kampanyadır. İçeriği Eskişehir Türk Ocağı’nın yaptığına benzemekle birlikte şartlı olmakla ondan ayrılıyor. Her hafta Türkiye’nin her yerindeki kitap dostlarına onlarca kitap kazandıran kampanya 10. Haftayı geride bırakmış durumda ve kampanyaya ilgi çığ gibi büyüyor. Sosyal medya aracılığıyla gerçekleşen kampanyaya Gaziantep TÜRKAV şubesinin sosyal medya hesabında her hafta belirlenen imzalı-imzasız kitapları şahıs hesabınızda bir kez paylaşıp, gönderilerin altına hangi kitabı istediğinizi belirtmekle kampanyaya katılmış oluyorsunuz. Bunu yapmanız, size hediye edilecek kitabı kırk günlük süre zarfında bitirip, geri dönüş mahiyetinde ya bir özet ya bir değerlendirme yahut kitap hakkında okuduğunuzun ispatı niteliğinde birkaç kelam edecek olmanızın taahhüdünü vermiş olduğunuz anlamına geliyor. Böylesi hizmetlerin günümüz Türkiye’sinde veriliyor olması başta da ifade ettiğim gibi biz gençleri fazlasıyla bahtiyar kılıyor.
Kazanın diğer ve şu an için sonuncu yavrusu ise “Kitapların Gençleri, Gençlerin Kitapları”. İsmin güzelliğine bakar mısınız? Gaziantep TÜRKAV, etkinliği şöyle takdim ediyor:
“Kitapların Gençleri, Gençlerin Kitapları etkinliğimiz 39 hafta sürecek. Bir takvim dahilinde yapacağımız etkinlikte her hafta bir kitabı okuyup, hülasa edeceğiz. Yılın sonunda programımıza en az 30 hafta katılıp, 30 kitap okuyan öğrencilere 9 çeyrek altın hediye edeceğiz.
Düşmanın bize biçtiği günahkar gömleği elbette ki giymeyeceğiz, ilmin ışığında paramparça edeceğimize imanımız tamdır.”
Buradan sonra söylenecek pek de söz kalmamıştır.
“Nasıl idealist olunur?” sorusuna verilecek en doyurucu cevap, sanıyorum Oğuzhan Saygılı ve dostlarının tatbik ettiğini takip ediniz olacaktır. “Varlık nedenini unutan hareketler, piç olmaya mahkumdur.” sözüne atıfla, piç olmamak için yola koyulduğunu belirten Oğuzhan Saygılı, deliler ve dertliler tasnifinde “Biz safımızı dertlilerden yana belirledik.” diyor. Geleceğin Büyük Türkiye’sini inşa yolunda güçlü tohumlar eken bu güzel insan ve paydaşı herkese, niyazı dertlilerden yana olmak, dertli safında anılmak isteyen bir aciz olarak teşekkürü borç biliyorum. Ve diyorum ki,
Kitap kitap kuracağız o Büyük Türkiye’yi!
(Temmet)